Çocuklarının sakin mizaçlı, söz dinleyen, bağırmayan, uslu duran bir yapıda olmasını anne – baba olarak kim istemez ki. Ancak çocuklarda öfke nöbetleri hiç beklemediğimiz bir anda ortaya çıkıverir. Mesela sakin sakin oyuncakları ile oynayan bir çocuk, oyuncağın kenarında ufak bir çizik olduğu veya o oyuncak istediği gibi hareket etmediği için bir anda bağıra çağıra ağlamaya başlayabilir. Özellikle 1 ila 3 yaş çocuklarda bu tür ani öfke patlamaları sık görülür. Bu anlarda tüm ebeveynler kendini çok çaresiz hisseder. Özellikle bu olaylar ev ortamı dışında hatta ilk kez gidilen bir yerde yaşanıyorsa ve üzerine çevreden gelen bakışlar, onaylamayan sözler ekleniyorsa…

Hiçbir çocuk 'hayır' ve 'yapma' kelimelerini sevmez ve genel olarak denilenin aksini yapar. Anne – baba olarak tehlikeli gördüğümüz durumlarda ya da yapmasını istemediğimiz hareketlerde çocuğu direkt engellemeye çalışmak, açıklama yapmamak; çocuğu daha da hırslandırarak sinirli davranmasına neden olur.

Engellenme ve istenilenin yapılmamasının dışında; başarısızlık ve beceriksizlik hissi, haksızlığa uğradığını düşünme de çocuklarda öfke nöbetlerine sebep olur. Çocukların yaşadıkları bu sinirlilik hali elbette anne babalara büyük bir panik yaşatır. Melek gibi olan bir çocuğun sadece istediği çikolatayı yemediği için kendini yerden yere atması, tepinmesi, bağırması ebeveynlerde bir şok ve endişe hali uyandırır. Peki böyle bir durumda neler yapılmalıdır?

İlk önceliğimiz çocuğun kendine ve çevresine zarar vermesini engellemek olmalıdır.

Çocuğa bağırmak onun susmasını sağlamaz, sakin ve sabırlı olmalı; çocukla aynı göz hizasına gelerek ciddi ve net bir şekilde 'onun duygusunu anladığımızı, ancak yaptığı hareketten hoşlanmadığımızı' belirtmek gerekir.

Küçük çocuklarda onu kucağa alarak ya da sarılarak sakinleşmesini beklemek (öpmek, koklamak veya sevgi göstererek değil)

Daha büyük çocuklarda onu odasına götürerek ama yanında kalarak beklemek (kapıyı kapatmadan, ışıkları söndürmeden) gerekir.

Sonrasında hem çocuk hem de anne- baba sakinleşince kısa, net ve soğukkanlı bir şekilde konuşmak önemlidir. Bu konuşmalar tehdit içermemeli, çocuğun duygularını anladığımızı ancak neden yapılamayacağını anlatır tarzda olmalıdır. Anne ve babalar bu tür durumlarda yetişkin olduklarını unutmamalıdır. Çocuğun öfke nöbeti ne kadar uzun sürerse sürsün, makul olmayan taleplerinin karşılanması doğru bir yaklaşım değildir.

Çocuğun öfkesini tetikleyecek durum ve davranışların önceden tespit edilebilmesi de önemlidir. Örneğin çocuk bir faaliyetten başka bir faaliyete geçerken sorun yaşıyorsa mesela oyun oynadıktan sonra yemek yemek gibi; ona bu geçişlerin öncesinde hatırlatmalar yapmak faydalı olacaktır. 'Birazdan oyunumuzu bitirip hep beraber yemek yiyeceğiz.' gibi. Çocuklarla konuşurken emir içeren cümleler kurmakta onların öfkelenmesine neden olur. Onlara seçenek sunmak, karar verici durumda olduklarını göstermek önemlidir. Örneğin; 'sütünü iç.' yerine 'süt mü içersin, portakal suyu mu?' sorusu çocuğa kontrolün kendisinde olduğu duygusunu verecektir.

Öfke krizleri 2, 4, 6 ve 9 yaşlarında çocuklarda sık görülebilir. Özellikle 9 yaş ön ergenlik belirtilerinin görüldüğü, çocuğun hakkını savunma konusunda bilinçlendiği, kendini anne ve baba ile eşit gördüğü bir dönemdir.

Ayrıca buluğ ve ergenlik dönemi de çocukların sık sık öfkelerini kontrol edemedikleri, anne ve babaya saygısız tavırlar sergileyebilecekleri zorlu bir dönemdir.

Yapılan araştırmalar sonucunda günümüzde geçmişe göre çocukluk çağında öfke krizlerinde artış olduğu görülmektedir. Anne ve babanın bazen çalışma hayatından kaynaklı olarak çocuğa sık ve verimli zaman ayıramaması, disiplini sağlayamaması, kararlı ve tutarlı davranışlar sergileyememesi ya da çocukların yaşadıkları öfke nöbetlerini önemsiz görerek gereken tepkiyi vermemesi bu artışa neden olabilir. Çağımızda anne ve babalar ne yazık ki çocuklarıyla yeterli zaman geçiremedikleri için onların tüm istediklerini yapmayı, geçiremedikleri zamanı hediyelerle kapatmayı tercih edebiliyorlar. Suçluluk duygusu ile yapılan bu davranışlar gerekli tepkinin de verilmesini engelliyor.

Çocuk yetiştirmenin temel ilkesinin istenileni yapmak, görüleni almak olmadığı; sevgi, şefkat ve ilgi olduğu unutulduğunda, ailece geçirilen zamanlar azaldığında öfke krizleri de ne yazık ki daha sık ve şiddetli oluyor.

Çocukların hak ve sorumluluklarının mantık çerçevesi içinde belirlenmesi, anne ve babanın çocuklarla keyifli ve verimli vakit geçirmesiyle yaşanılan öfke durumlarının sıklığı ve şiddeti de azaltılabilir.