[email protected]

''Herkes için güvenli ve bol su temin etme zorluğu bugün dünyada karşılaşılan en zorlu zorluklardan biridir. (...) Nerede suya ihtiyacımız varsa orada sıklıkla silahlar buluyoruz.''

(Ban Ki-moon- Birleşmiş Milletler Eski Genel Sekreteri)

Su olmadan yaşam düşünülemez. Tarihin en başından beri bütün canlılar hayatta kalmak için suya muhtaç haldeler. İlk toplumları, devletleri, medeniyetleri incelediğimizde hepsinin su kaynaklarına yakın bölgelerde var olduğunu görürüz.İnsan yemek yemeden 14 gün, su içmeden yaklaşık 36 saat yaşayabilir. Ancak buna rağmen, özellikle 21. yüzyıl koşullarında suya gerekli önem ve kıymeti atfettiğimiz söylenemez. Tam da bu sebeple yakın gelecekte insanlığın en büyük probleminin ''su'' olacağına dair ciddi araştırmalar var.

Su medeniyettir

Bilinen en eski uygarlıkların ortak paydalarından biri su olmuştur. Kadim Mezopotamya medeniyetlerinden Sümerler, Akadlar, Asurlar, Babiller ve niceleri suyun kontrolünün yaşamsal bir zorunluluk olduğunun farkına varmışlardı. Öyle ki, daha sonra Semavi dinlerde de karşılaşılan Nuh Tufanı'nın kökeni bu medeniyetlere dayanır. Suyun kontrolü ve yıkımı da mitlerde geniş yer kaplar. Hakeza Babil'in Asma Bahçelerinin pitoresk görsellerini aklımıza getirelim. O muhteşemlik içinde göze en çok çarpan görüntülerin temelinde suyun kullanımı ve kontrolü yer alır.

Hasta değil susuzsunuz

İranlı hekim Batmanghelidj, Mollalar iktidara geldiğinde rejim karşıtı olduğu gerekçesiyle hapishaneye atılıyor. Hapishane koşullarını tahmin edersiniz. Yetersiz beslenme ve işkenceler insanın vücudunu tarumar eder. Bir gün, mahkumlardan birinin mide sancısıyla kıvrandığını gören hekim, hastaya iki bardak su içiriyor. Suyu içen mahkumun kısa sürede kendine gelmesi Batmanghelidj'nin onlarca yıl sürecek su çalışmalarına başlamasına neden oluyor. Hekim, yaklaşık 3 yıllık süre içerisinde yüzlerce mahkumu tek tek iyileştiriyor. Yalnızca suyla. Hekim, tahliye zamanı geldiğinde çalışmalarını bitirmediği gerekçesiyle hapishane müdüründen ''gönüllü hapislik'' rica ediyor ve bir yıl daha hapishanede kalıyor. Hipokrat yemininin böylesi…

Hapishaneden çıktıktan sonra çalışmalarına Londra'da devam eden Batmanghelidj, 22 yıl boyunca su ve suyun insan vücudundaki etkileri üzerine çalışıyor. Yayımladığı Su/ Hasta değil susuzsunuz kitabının önsözünde insanların yaşadığı birçok ciddi hastalığın en temel sebebinin kronik dehidrasyon (vücudun susuz kalması) olduğunu yazıyor. İnsan vücudunun yaklaşık 3'te 1'inin sudan oluştuğu bilinse de insanların suya ve su tüketimine gerekli ehemmiyeti göstermiyor oluşu uzun vadede insan vücudunu ''atık deposuna'' çeviriyor. Yine benim de tanıdığım neredeyse herkesin gün içinde yaşadığı halsizlik, uykusuzluk, yorgunluk, stres, gerginlik, depresyon ve bıkkınlık gibi durumların ana failinin susuzluk olduğunu söylüyor.

Su Savaşları

Su için yapılan en eski savaş yaklaşık 4500 sene evvel Sümer devletlerinden Lagash ve Umma arasında yaşanmıştı. Son yüzyıl içerisinde dahi su için yapılan savaş ve çatışmalara şahit olduk. 1967 yılında yaşanan 6 Gün Savaşı'nın İsrail açısından en büyük kazanımlarından biri Ürdün vadisinin su kaynaklarına sahip olan Golan tepelerini ele geçirmiş olmalarıydı. Oxford Üniversitesi'nden Julie Trottier, ''Su Savaşları''nın egemen sınıfların hegemonyalarını pekiştirmede kullanıldığını söylüyor. Özellikle İsrail'in, bölgedeki siyasal yapılanmasında meşrutiyetini su propagandasıyla canlı tuttuğunu vurguluyor.

Yine yakın tarihte Nil, Ürdün, Ganj ve Parana ırmakları, çevrelerinde yaşayan komşu ülkelerin çatışmasına neden oldu. Oregon Devlet Üniversitesi'nden Profesör Aaron Wolf'a göre bunun nedeni gayet basit, ''Suyun savaşmaya değecek kadar değerli oluşu.'' Tam da bu yüzden dünyada şu an yaklaşık 700 milyon insanın su kıtlığı çekiyor olması bizi endişelendirmeli.

''Hiçbir şey sudan yumuşak değildir. Ama kayaları aşındırır. O dövüşemez, rakibinin çevresinde akar. Biçimsiz, adsız…'' (Yasak Krallık)

BM'nin geçen yıl hazırladığı rapora göre dünyanın neredeyse 3'te 1'i su kıtlığı çeken bölgelerde yaşıyor. 2050 yılında suya talebin iki kat artacağı ve tarıma harcanan suyun %74 seviyesine ulaşacağı vurgulanıyor.

Toronto Globe and Mail'den Thomas Homer Dixon, Orta Doğu, Hindistan, Çin ve Kuzey Afrika'yı da içine alan çokça bölgede yakın gelecekte ''su krizi'' yaşanacağını söylüyor. Su krizi, toprak yetersizliğinden daha fazla kitlelerin hayatını sekteye uğratacak. Raporunda her 21 yılda bir ikiye katlanan su ihtiyacının petrol savaşından daha büyük bir tehlikeye yol açacağını vurgulayan Dixon, devletlerin yakın gelecekte ilgilenmesi gereken başlıca sorunun susuzluk olacağını açıklıyor.

Hidroloji Profesörü Uri Shamir, ''Orta Doğu'da barış için siyasal imtiyazlar su sorununu engellemeyecektir. Savaşmak için sebep arıyorsanız su size iyi bir fırsat verir.''

''Yüz binler aşksız bir hayat yaşadı, hiçbiri susuz yaşayazmadı.'' (W. H. Auden, First Things First, 1956)

Dünya Sağlık Örgütü Raporu endişe verici

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, yaklaşık 2 milyar insan kirli su içiyor. Bunların çoğu kanalizasyon suyu karışmış içme suları. Dezavantajlı gruplar, mülteciler, göçmenler ve sosyo-ekonomik açıdan kötü durumda olan kitleler çoğunluğu oluşturuyor. Kolera, tifo, çocuk felci, dizanteri gibi hastalıklar tekrar yaygınlaşıyor. En az gelişmiş ülkelerin %22'sinde su hizmeti yok. Yine yaklaşık 785 milyon insan suya erişim hakkından merhum.

Raporda, dünyanın 2030 yılına dek %40 oranında global bir su kıtlığıyla karşılaşabileceği vurgulanıyor.

Küresel ısınma, kontrolsüz tarım politikaları, karbon salınımının artması, plastik kullanımının çoğalması vb. gibi küresel problemler; su krizlerini tetiklediği gibi doğal afetleri de tahrik ediyor. Eğer bu şekilde devam ederse, 2050 yılında dünyanın yarısının yoğun bir su yokluğu ile karşılaşacağı tahmin ediliyor.

Özetlemek gerekirse, su krizinin ve susuzluğun global bir kriz haline gelmesi an meselesi. Üstelik kişisel olarak suya her an ulaşabilir olmanız sizi bu krizden korumaz. Belki evinizin hemen yanındaki tatlı su kaynağı sayesinde susuz kalmazsınız ama globalleşen su krizi sayesinde ekmek alacak ortam sağlanmayabilir. Ancak yine de şanslısınız, çünkü yazının başında söylediğim gibi, ekmeksiz 14 gün, susuz 36 saat hayatta kalabilirsiniz…