Ekonomi yönetiminin son dönemde attığı adımlar, döviz likiditesini artırma ve Türk lirasını daha cazip hale getirme stratejisinin birbirini tamamlayan parçaları olarak karşımıza çıkıyor. Merkez Bankası’nın yayımladığı yeni tebliğ ile, firmaların yurt dışı kaynaklı dövizlerini Türk lirasına çevirmesi karşılığında sağlanan destek oranının yüzde 2’den yüzde 3’e yükseltilmesi de bu stratejinin önemli halkalarından biri. 31 Ekim 2025 ile 30 Nisan 2026 tarihleri arasında uygulanacak bu yeni oran, ilk bakışta teknik bir düzenleme gibi görünse de reel sektör açısından oldukça anlamlı sonuçlar doğuracak.
Öncelikle, bu destek yalnızca dövizini banka aracılığıyla Merkez Bankası’na satan firmaları kapsamıyor; aynı zamanda dövizini belirlenen dönüşüm kuru üzerinden TL vadeli mevduat ya da katılma hesaplarına çeviren firmalar için de geçerli. Ancak bunun için kritik bir şart bulunuyor: Döviz alımı yapmama taahhüdü. Yani firmalar belli bir süre boyunca Merkez Bankası’na sattıkları tutardan daha fazla döviz satın almayacaklarını beyan etmek zorunda. Bu taahhüt, piyasada döviz talebinin sınırlanması ve TL’ye olan yönelimin artırılması amaçlanarak getiriliyor.
Diğer yandan, ihracatçılar açısından tablo daha da anlamlı bir hâl alıyor. Zira İhracat Genelgesinin geçici maddesi gereğince ihracat bedellerinin en az yüzde 35’inin Merkez Bankası’na satılması zaten zorunlu. Dolayısıyla yüzde 3’lük dönüşüm desteği özellikle bu firmalar için ek bir avantaj haline geliyor. Hem zorunlu satışı yerine getirmek hem de dövizin kalan kısmını TL’ye dönüştürerek destekten yararlanmak, bazı firmalar için finansman maliyetlerini hafifletebilecek bir unsur olabilir.
Bununla birlikte, taahhüdün ihlal edilmesi durumunda yaptırımların oldukça sert olduğunu belirtmek gerekiyor. Destek tutarının geri alınması bir yana, pozitif kur farkı ve faiz yükümlülüğüyle birlikte bir yıl boyunca Merkez Bankası kaynaklı kredi imkanlarından mahrum kalmak, firmalar açısından önemli bir risk oluşturuyor.
Yeni tebliğ firmaların döviz yönetimini yeniden şekillendirecek bir adım niteliğinde. Bu destek mekanizmasının piyasada nasıl bir karşılık bulacağı ise firmaların döviz pozisyonu stratejilerine ve ekonomi yönetiminin istikrar arayışına bağlı olarak şekillenecek.