0

Çocuk yetiştirmede temel ilke, çocuğun iyi bir evlat, iyi bir yurttaş, iyi bir birey olması için emek harcamaktır. İyi bir birey, çağın gereklerine göre yetişmiş, ailesine, çevresine, ulusuna ve insanlığa yararlı hizmetleri olan; çalışkan, çok okuyan, üreten, haktan ve adaletten ayrılmayan insandır. İyi bir insan yetiştirme konusunda iki kuruma büyük bir görev düşmektedir: Aile ve okul. Atatürk, bunu şu sözleriyle vurgulamaktadır: 'İlk ilham, ana baba kucağından, sonra okuldaki öğretmenin dilinden, vicdanından ve eğitiminden alınır.' Çocuklar, doğdukları andan itibaren sürekli öğrenmek, çevresini tanımak isterler. Öğrenme, ilk aylarda taklit yoluyla, sonraları sorularla olur. Bu nedenle çocukların sorularına usanmadan doğru yanıt vermek eğitimin gereğidir.

Çocukların okul çağına girmeden önceki yaşamına okul öncesi denir. Bu dönemde yani okul öncesinde verilecek eğitim, öğrenmenin temelini oluşturmaktadır. 'Ağaç yaşken eğilir. İnsan, yedisinde ne ise yetmişinde de odur.' atasözlerimiz, eğitimin küçük yaşlardan itibaren, yani okul öncesinden başlaması gerektiğinin en güzel anlatımıdır.

Okul öncesi eğitimde, aileler çocuklarına her şeyin doğrusunu öğretmelidir. Elbette çocuklar, söylenenleri hemen kavrayamaz, öğrenemezler; ama doğruları ve yanlışları hafızasına depo ederler. Konuşma gelişimini tamamladıklarında ise öğrendiklerini söylemeye başlarlar.

Okulöncesi eğitimin başarılı olabilmesi için sadece aile bireylerinin aydın olması yeterli değildir. Okul öncesi eğitimin, zorunlu eğitim kapsamına alınması gerekmektedir. Eğitim, başta devletin, öğretmenlerin, ailelerin, velilerin ortak hedefi olmalıdır. Bu hedef geleceği yapacak, ülkeyi, ulusu kalkındıracak bireylerin yetiştirilmesidir. Bunun için de nitelikli (kaliteli) eğitim gerçekleştirilmeli, kaliteli öğretmenler yetiştirilmelidir. Çünkü iyi bir öğretmen, iyi bir öğrenci demektir. Öğretmen, eğitimin öznesidir.

Çocuk, evde, kreşte, yuvada, sınıfta sevgi ve şefkat görmelidir. Sevgisiz öğrenme olmaz. Çocuklar, kendilerini seven öğretmenleri isterler. Öğretmen, bilgi, deneyim, sevgi kavramıyla vardır. Yüreğinde sevgi yoksa o kişi, öğretmen değildir. Çocuğun yeteneğinin gelişmesine, yeni beceriler edinmesine destek veren öğretmendir. Sevgi ve şefkat gören çocuğun özgüveni gelişir. Özgüveni olmadan da gelişme olamaz

Her çocuk, öğrenmeye açıktır; ancak her çocuğun kişisel özellikleri göz önüne alınmalı; öğrenci odaklı eğitim gerçekleştirilmelidir. Okul öncesi eğitimin başarılı olabilmesi için spor, oyun, dinlenme alanları; kitaplık, müzik olanakları bulunmalıdır. Böylece çocukların duygusal gelişimi, düşünme, yetenek ve becerilerini geliştirme olanağı sağlanmış olur.

Okul öncesi eğitimde çocuklara düşünmeyi öğretmek; matematik, fizik, doğa bilgisi gibi temel bilimlerle ilgili temel konuları oyun çerçevesi içinde vermek; resim, müzik, spor etkinliklerini gerçekleştirmek, eğitimin olmazsa olmazıdır.

Okul öncesinde çocukların televizyon, akıllı telefon bağımlısı durumuna getirmemek gerekir. Bunlara bağımlı olan çocuklar, gelecekte zamanı doğru kullanamazlar, problem çözmede sıkıntı çekerler; geçmişle gelecek arasında bağlantı kuramaz, dikkatleri çabuk dağılır; davranışlarını ve duygularını doğru düzenleyemezler. Çocuk, teknolojiyi gerektiğinde kullanmalıdır. Bu alışkanlık, ona okul öncesinde verilmelidir.

Okul öncesi öğretmenleri de iyi bir rol modeli olmalı, yeni öğrenme fırsatları aşılamalıdır. Öğretmen sevgi, ilgi ve bilginin vazgeçilmezidir. Ancak, okul öncesi öğretmenlerinin neredeyse bir saate varan etkinlik süreleri ile altı saatlik kesintisiz çalışma koşulları, öğretmenleri yıpratmakta; verimlerinin düşmesine neden olmaktadır. Sınıflar 15-18 öğrencilik olmalı, okul öncesi öğretmenleri bakıcı gibi algılanmamalıdır. Diğer öğretmenler gibi okul öncesi öğretmenlerin de ekonomik koşulları iyileştirilmeli, özlük sorunları çözülmelidir. Okul öncesi öğretmenlerde nitelikli, uygulamalı eğitim programlarıyla yetiştirilmelidir.

'EĞİTİM, ANA DİZİNDEN BAŞLAR,

HER SÖYLENİLEN SÖZCÜK,

ÇOCUĞUN KİŞİLİĞİNE KONAN BİR TUĞLADIR.

Hosea BALLOV