0

"Laiklik, yalnızca eğitimde değil, düşüncede yaşam biçiminde de özgürlüğü içerir."

Bu ülke özgürlük, demokrasi ve laikliğin beşiği haline gelecek bir model olacakken ne yazık ki ne durumlara düşürüldü. Laikliğin uygulanırlılığının 79. yıldönümündeyiz. Daha ileri gidecekken daha gerilere gidiyoruz. Devlet yönetiminde dinin önde tutulmaması ve dinler karşısında tarafsızlık, laikliğin savunduğu prensiptir. Dini insan yaşamında, toplumsal düzende etkili ve ayrıcalıklı duruşu eski çağlardan bu yana görülmektedir. Devletlerarası ticarette dinin sosyal yaşamı etkilemesi geçmişte dini savaşları körüklemişti.

Martin Heidegger'e göre: "Bireyin gereksinimini karşılayacak en önemli uyarı eğitim sistemidir. Bu sistemde ana unsur özgür eğitimdir. Daha anlaşılır bir deyişle laik eğitimdir" der. Ruhsal ve bedensel donanımlı insanlarda; kültürel, dilsel, bilişsel, duyuşsal ve fiziksel farklılıklar vardır. Yaşamın ana kaynağı önce insandır. Düşünen, algılayan, paylaşan sosyal varlık kavramları laik eğitimle kazanılabilir. Laik eğitim bilimseldir, sorgulayıcıdır.

Dogmatik beyinler laik eğitim için bir tehdittir. Çünkü laik eğitim demokratik ve uygardır. Laik eğitime zarar vermek, insanın sosyal yaşamına da zarar verir. Laik eğitim akılcı ve bilimsel olmayı önde tutar.

Ülkemizde gereğinden çok lise türünün oluşu laik eğitime aykırıdır. Olması gereken okul türünü azaltarak, ders çeşitliliğini çoğaltmaktır. Hatta zorunlu dersler azaltılarak, seçmeli ders çeşidi çoğaltılmalıdır.

Laik eğitim özgürleştirici, kucaklayıcı ve çağdaşlığı uygular bir sistemdir. Laikliğin felsefi ve bilimsel oluşu, insanlık değerlerinin doğmalarından uzak ve gerçeklerle bütünleşmesini sağlar. Felsefeden korkan, laik eğitimden de korkar. Okullarımızda felsefe derslerinin azlığı anlamlıdır.

Laiklik bir yaşam biçimidir. Dini simge, işaret vb. laikliğe aykırıdır. Laik eğitimimizin içeriğinde geleceğin çağdaş, hukuk, kültür ve sosyal yaşam gerekleriyle ilgili açılımlar olmalıdır.

85 yıllık Cumhuriyetimizin ulusal aydınlık yüzü laik eğitimle gün ışığına çıkmıştı. Bugüne kadar çağdaş, aydınlanmacı ve bireysel gelişmemizin temeli bu eğitimle verilmekteydi. "Her öğrencinin bir güneş olduğu" unutulmamalıdır. Güneşi balçıkla sıvayıp gölgelemeyelim. Eğitimsizlik ulusal çıkmazı, ulusal yıkımı çağrıştırır. Dayanaksız, doğma bilgilerle çocuklarımızı uğraştırmayalım.

Milli Eğitim Bakanlığı anayasal düzenlemelerde kadın ve çocuk haklarını, özgürlük makyajı ile sıvayarak sunuyor. Kızların giyim - kuşamına bakış orta çağın velilerini hatırlatıyor. Laik düzen, şer'i düzene doğru doludizgin yol alıyor. Gün geçmiyor ki bazı ilk ve orta öğretim kurumlarımızda örnekleri TV'de sergilenen ve içimizi acıtan görüntüler... Ülkemizde olan bitenlerle dünya çalkalanıyor AB devletlerinde karmaşa, ABD' de farklı yorumlar... Gerçek olan şu ki; bugünün eğitim anlayışında ve uygulamada ileriye değil, geriye dönük yaklaşım, değişim rüzgarlarını körüklüyor. Okullarımızda mescitler açılmakta, din derslerinde abartılı ilahiler, çağdışı bilim ve akıl dış anlatımlar duyulmaktadır.

Üniversitelerde türban konusu Anayasa Mahkemesinde görüşülüyorken, kimi ilk ve ortaöğretim okullarımızda, hatta o küçücük kızlarımızda görülen giyimde kapanma artışı günlük vitrin olaylarındandır.

Atatürk "Ümidim Gençlerdedir." , "Gençler !.. Cumhuriyeti biz kurduk onu yaşatacak olan sizlersiniz." ve "Elde ettiğimiz bu mutlu sonucu, büyük bir heyecanla Türk Gençliğine armağan ediyorum." özdeyişleriyle elde edilen bağımsızlığımızı, yeni kurulan Cumhuriyetimizi ve geleceğimizi gençlere emanet etmişti .

21.yy.da dünya devletleri bilim ve teknoloji yarışında başarıdan başarıya koşuyorlar. Çocukları ve gençleri önemsiyorlar. Araştırma, uygulama, sorgulama, inceleme ve üretme kültürünü eğitimlerinin bir parçası olarak uyguluyorlar. Ülkemizde ise bilim ve akıl dışı söylemler, yaptırımlar, uygulamalar, dini motifleri içeren öğretiler ürkütücü boyuttadır. Nereye doğru gidiyoruz? Hangi modelleri örnek alıyoruz?

Son günlerde "Bütün nefisler ölümü tadacak" konu başlıklı DVD'nin bazı liselerimizde gösteriliyor olması gibi... Özellikle Hasan Âli Yücel'in adını taşıyan lisede de konunun gündemde oluşu onun kemiklerini sızlatmıştır. Bu tip dini olaylar laik eğitimin çıkmazda oluşunun bir göstergesidir. Eğitim kurumlarımızda kadrolaşma, türban, kapanma görüntüleri, yüz temel eser ve ders kitaplarındaki karmaşa olumsuzlukların devamıdır.

Daha dünlere kadar bulunduğumuz coğrafyada örnek alınan laik demokratik bir ülkeydik.

"Düşlerim eğitimle gerçekleşecek" demişti Atatürk. Ama O, laik, demokratik, çağdaş ve aydınlanmacı bir eğitimi işaret etmişti. Şeriatı değil. Tevhid-İ Tedrisatla şeriatı kaldırmıştı. Aydınlanma, yenileşme ve çağdaşlaşma onun yaktığı ışıktı. O, bir ışık yakmıştı karanlıklara, bir umut, bir güven... Anadolu'muzun insanı kul olmaktan kurtulsun, çağdaş birey olsun... Ulusal egemenliği özüne sindirsin diye. Atatürk'ün manevi mirasını dini motiflere buladık. Ayrımcılığımızla kaosu körükler olduk. Ülkenin toprakları, kurumları önemli kalıcı değerleri satılmaktadır. Yabancıya yeniden iki avucumuzu birden açtık. Yazık oluyor, "Laik eğitim çıkmazda!..." Ulusal egemenlik kolay kazanılmamıştı.