0

İbni Haldun'un 'coğrafyamız kaderimizdir' özdeyişi ile başlamak istiyorum. Yaşadığımız coğrafya giderek kan gölüne dönüşüyor. Komşumuz ülkelerinin ve de ülkemiz siyasilerinin akıllarının sigortası mı attı? Yıkımlar, ölümler, kaçışlar, işgaller ve daha nice olumsuzluklar. Ülkelerinden kaçan sığınmacılar göçleri, devletlerin tepkileri, istemezlikleri ve 21. yy' da çaresiz, aç, sefil, evsiz, barksız milyonlarca insan seli…

93 yıl önce büyük emellerle kurulan ve Ortadoğu'nun denge unsuru olan Türkiye Cumhuriyeti üniter yapısıyla; dillerin, dinlerin, mezheplerin kardeşliğiyle kucaklaşan, saygın ve sözü dinlenir bir ülkeydi. 93 yıl önce Cumhuriyet kurulmuş, demokrasiyle taçlanmış ve laiklikle şekillenmişti. Devrimlerle, yenileşmelerle, sosyal içerikli gelişmelerle halk özgür düşünceye, vatandaş-yurttaş birey olma kimliğine kavuşmuştu. Kabul edilen yasalarla Tevhid-i Tedrisat (eğitimde birlik), harf devrimi ile laik bir devletin temelleri atıldı. Din ve vicdan özgürlüğü; kadın-erkek eşitliği; aklın ve bilimin ışığında yenileşmeci bir eğitimin uygulanması gerçekleştirildi. Aklın ışıkları karanlıkları deliyor, tan yeri ağarıyordu. Çünkü Cumhuriyet kurulmuştu. Devrimlerin ışığı ülkemizin aydınlanmasına yol ışığı oluyordu. 600 yıldır karanlıklar çöküyordu insanlarımızın üstüne. Aydınlığa çıkışın yolu devrim yasalarıydı. Eşitçe, özgürce, hakça bir yaşam sağlanıyordu.

Ülkemizin giderek daha da gelişeceği, çağdaş ülkeleri aşacağı beklenirken; özgürce düşünen, kardeşçe yaşanan ortam zedelendi. Din, mezhep, etnik köken ayrışımı körüklendi, ayrışımcı yöntemlere gidildi. Mezhep farklılıkları körüklendi. Ortak yaşam kaygı ve kuşku verici oldu. Eğitim, akılcı, bilimsel ve çağdaşlıktan uzak; dini kurallara sığdırıldı. Okullarda temel bilimlerden çok dini konular ağırlıklı bir öğretiye yer verildi. Tevhid-i Tedrisat zedelendi. Atatürk, Cumhuriyet ve devrimlerle ilgili her şey altüst edildi. Milli eğitim, dini eğitime dönüştürüldü. Milli eğitimde yoğun kadrolaşmalarla, imamın öğretmeni yendiği bir ortam yaratıldı. 12 yıllık kesintili eğitimle kızların orta ve liselere devamı önlendi. Küçük gelinler/küçük anneler çoğaldı.

Demokrasi ve insan haklarından söz edilmesi ne derece doğru? Basın suskun, yandaş, gerçekçi ikileminde. Korku, kuşku, kaygı ve keşke 4K yürekleri hoplatıyor. 'Dünün Dünyası' adlı eseriyle Stefan Zwaing, Almanya'daki faşizmi anlatıyor. 'Hitlerin kazandığı şeytanca zafer, arkası gelmeyen, her türlü hukuk anlayışını köreltmektir.' diyor. Hukukun ötelendiği, saygı gösterilmediği, siyasal baskılarla hukukun çıkara uygun kullanıldığı günlerin sancısını yaşıyoruz. Ey adalet neredesin?

Cumhuriyetin kuruluşunda sosyal adalet vardı. Hukuka-adalete inanmak, güvenmek ve saygı cumhuriyetin temel kuralıydı. İnsanlar arasında hak ve özgürlükler eşitliği ülkenin yaşanır, güvenilir oluşunu destekliyordu. Ötekileştirme ve ayrımcılığın yaratılması, devlet yönetiminin tek elde tutulması, korku ve baskının egemenliği adaleti tartışmalı ortama sürüklemektedir.

Ekonominin sıkıntısı, eğitimin çöküşü, hukukun tartışmaya açılması, sosyal yaşamın dinselliğe büründürülmesi ve halkın kaygılı yaşamı içimizi acıtıyor. Devletimiz içte ve dışta doğru yönetilemiyor mu kuşkusu uykularımızı kaçırıyor. Siyasiler dillerini sevgi dolu kullanamazlar mı? Doğruyu-yanlışı konuşarak tartışamazlar mı? Yolsuzlukları örtmek yerine, adalete veremezler mi? Sen, ben kavgası yerine birlik-beraberlik, insanca yaşam uygulanamaz mı? Ülkenin her ferdinin, ayrımsız bu ülkenin kutsal bir insanı olduğunun, farklı davranılmayıp, farklı çıkarlar sağlanmaması gerektiği bilinmelidir.

Şu an ülkemizde küçük çaplı savaş olması gerçeği can yakıyor. O ana kuzusu asker, polis, sivil, rütbeli-rütbesiz şehitlerin tabutları zincirin halkaları gibi sürekli çoğalıyor. Ağlayan gözler kurudu. Yürekler dağlandı. Feryatlar, isyanlar dağları aştı. Ne olacak memleketin hali? Ya yıkılan evler, yollar, okullar. Babasız evler. Evsiz babalar!

Konuşmak, yazmak, düşünce paylaşmak, yorum yapmak, gazeteci olmak, yazar olmak, sanatçı olmak, görüş bildirmek yasak! Sen bilmezsin, düşünmezsin, görmezsin! Bütün bunları yapan var!

Bize ne Irak'tan, Suriye'den, mezheplerinden. Biz Ortadoğu'nun jandarması mıyız? Ülke çıkarlarımız, ülke insanımızın huzur ve güveni öncelikli olmalıdır. Tüm komşularla kavgalı, hudutlar kevgir gibi, içte Türk-Kürt kavgası, yarınlar ne olacak kaygısı! Sorarım size siyasal yönetim bu mu? Yarınlara umutsuzca bakmak mı? Güvensiz, kuşkulu ve korku ile yaşamak mı? Tüm siyasiler birlik olun Atatürk'ün ülkesinde neler oluyor? Çözün, düzen ve güven kurun! Yeter artık! Çocuklarımıza, torunlarımıza acılarla dolu bir ülke bırakmayalım. 'Sevelim, sevilelim bu dünya kimseye kalmaz'