0

"Sevgi hayatın gizemli anlamıdır.

Güven, sevgiden üstündür."

Mevlana

Bilim, kültür, sosyal bilim ve toplumsal iletişim alanlarındaki söylemleri Mevlana'ya evrensel bir ün kazandırmıştır. Bu nedenledir ki UNESCO, 800. doğum yılını,"Dünya Mevlana Yılı" olarak duyurdu. Mevlana yerel bir değer olmanın yanında büyük bir düşünce adamı ve ozan olarak evrenselliğin gerçeğidir. O, büyük bir gönül ve ruh adamıdır. O, seçkin ve felsefi düşünceleriyle, dünyamızı bir güneş gibi aydınlatandır.

Mevlana, İslamiyeti şiir, sanat, dans, müzik birlikteliğiyle yorumlamıştı. Şiirlerinde, akıl, düşünce, inanç özgürlüğüne olağanüstü yer verdi. Bütün insanları, dini, dili, rengi, sınıfı, rütbesi ve düşüncesi ne olursa olsun sevgiyle, saygıyla birlik olmaya çağırmıştı. "Ne olursan ol, yeter ki gel." demişti. 13. yy. da Anadolu Mevlana ve Yunus Emre'nin aydınlatıcı düşünceleriyle toplumsal yaşayışta; Avrupa'dan daha ilerideydi. O yıllarda Avrupa Ortaçağ karanlıklarıyla boğuşuyordu.Kadınlara yönelik acımasız baskı ve işkenceler yapılıyordı.

Mevlana'nın asıl söylemi aşktı, hoşgörüydü ve anlayıştı. Barışçı dili sevgiyi çağrıştırıyordu. Tasavvufi düşünceleri, altı ciltlik, birbirlerine ekli şiirsel öyküleri "MESNEVİ" adıyla yayınlandı. O, ölçüde ikişer mısralık şiirleri, beyitlerle ve nazım türünde yazdı. "FİH MAFİH" 'NE VARSA İÇİMDEDİR" diyordu. Mevlana, "İnsanı olgunlaştıran acıdır. / Acı, sevgiyi, hoşgörüyü çağrıştırır." "Gel, sevgiye gel, hoşgörüye gel, tevazuya gel." diye ekliyordu. "Şu toprağa sevgiden başka tohum ekmeyiz. / Şu tertemiz tarlaya sevgiden bir başka tohum ekmeyiz." haykırışı kulaklarımızı çınlatıyor, bize ışık veriyor.

Mevlana, tasavvuf düşüncesinin Anadolu'daki öncüsüdür. "Sevin birbirinizi, kusur aramayın, kusur örtün." "Bir kuvvetin, bir duygunun gerçek etkisi altında kalmayın. Yüreğinizi gerçeklere, gerçek güzelliklere açın." diye uyarıyordu.

15 Kasım 1244'te Şemsi Tebriz'i ile tanışan Mevlana Şems'te "gerçek olgunluğu" gördü. Mevlana, şiirlerinde düşüncelerini "hamdım, piştim, yandım." sözleriyle özetliyordu. 1273'te öldü. O, ölüm gününü "yeniden doğuş günü" olarak görüyordu. O nedenledir ki Mevlana'nın ölüm günü / düğün günü veya gelin gecesi anlamındaki "Şeb-i Aruz" olarak algılanıyor. Ölümünde, ağlamamayı, ah, vah edilmemesini vasiyet etmişti.

"İnsanların en hayırlısı, insanlara en yararlı olanıdır. Sözün en hayırlısı, az ve anlaşılır olanıdır." diye uyarıyordu. "Ölümümde mezarımı yerde aramayınız, bizim mezarımız ariflerin (aydınların) gönlündedir." diyordu. Mevlana, toplumsal sorunların çözüm düşünürüydü. O, insanlığın saklı yüzünü aydınlığa, barışa ve kardeşliğe taşımayı amaçlıyordu.

Mevlana, şiirleri ve düşünceleriyle ruhlara hayat veriyordu. Dilinde, ayrımcılık, bölücülük, dışlama yerine birleştiricilik vardır. Ünlü sevgi ustası Mevlana, toprağın bereketini, yüreklerdeki sıcaklıkta buluyordu. "Ot, kökü üzerinde biter." diye tanımlıyordu. Anadolu insanının çilelerini giderecek çözüm önerici şiirleri ve düşünceleriyle ateşi kucaklıyordu. "Canında bir can var, / o canı ara / Neyi arıyorsan / o'sun sen" diyordu. Mevlana, yol gösterici dizelerinde: "Sevgide güneş gibi ol / Dostlukta ve kardeşlikte akar su gibi ol / öfkede ölü gibi ol / Her ne olursan ol / ya olduğun gibi görün / ya da göründüğün gibi ol" diyerek herkesi uyarıyordu. Aslında tüm bu düşünsel dizelerde yüklü söylemlere bugün de ne kadar çok gereksinimimiz var. Çıkarcılığın, yolsuzluğun, dini kullanmanın, ayrımcılığın, sen/ben kavgasının ateşlendiği günümüzde Mevlana'nın söylemlerini yazmak istedim. "Daha da beri! Niceye şu vuruculuk? Mademki sen bensin, ben de senim, nice ya şu senlik benlik?.." ve son olarak: "Sevgiyle acılar tatlı olur / Sevgiyle bakırlar altın olur / Sevgiyle bulanık sular durulur / Sevgiyle dertler şifa bulur / Sevgiyle canlara can katılır." diyor büyük ozan. Mevlana'nın 13. yy'da topluma aktardığı sevgi, hoşgörü, barış gibi mesajları 20. yy'da Ulu Önder Atatürk "Yurtta sulh, Cihanda sulh" özdeyişiyle yinelemiştir. Bizler de savaş dilini, ayrışımı bırakıp barış, sevgi, hoşgörüyü kullansak kıyamet mi kopar? diye düşünüyorum. Ülkemiz bu ayrışımdan, savaş çılgınlığı söyleminden kurtulur. Barış, güven ve huzurun örtüştüğü bir Atatürk Türkiyesi'nin özlemini duyuyoruz!