Bazen insan kendini yorgun değil de ömrünün boşa geçtiğini hisseder. Türkülerde de söylendiği gibi yalan dünyayı boşa çiğnediğini düşünür. Sanki içindeki enerjinin bir kısmı işe, faydalı bir eyleme dönüşmeden, iz bırakmadan, toprağa akmış gibi.
İşte tam da bu hissin adı: ekserji.

Mühendisler ve fizikçiler bilir; ekserji bir sistemin faydalı işe dönüşebilen enerji miktarıdır. Yani salt enerji değil anlamlı, diğer formlara dönüştürülebilir enerji.
Bir buhar kazanı düşünün: İçinde binlerce kilojul değerinde enerji olsun.
Ama işe dönüşmeyen kısmı, o enerjinin sadece gölgesi gibidir.
İşte insan da böyle, toplum da hatta kurumlar da.

Her birey bir potansiyelle doğar.
Ama o potansiyelin ne kadarı işe, harekete, söze ve diğerlerine dönüşür?
İşte burası sosyal yapının, adaletin, özgürlüğün meselesidir.
Bir çocuğun sesinin duyulmadığı, bir insanın emeğinin görünmediği, bir gencin düşlerinin bastırıldığı her yerde ekserji kaybı ve entropi artışı var demektir.
Ve unutmayalım: Termodinamiğin ikinci yasası der ki:

Ekserji kaybı asla geri döndürülemez.

Tıpkı çürüyen bir ideal gibi.
Tıpkı işe dönüşememiş bir umut, bir ümit gibi.

İnsan yalnızca neye sahip olduğuyla değil,
neye dönüşebildiğiyle var olur.
İşte bu yüzden, sahip olduğumuz eğitim, sermaye, güç ya da yetenek,
yalnızca faydalı işe dönüşebildiği sürece kıymetlidir.
Kimi toplumlar salt bilgiyi biriktirir, kimileri ise onu faydalı işe ve eyleme dönüştürür.
Kimi şehirler yaşanır; kimileri ise sadece oturulur ve barınılır.
Kimi kurumlar vardır ama aslında yok gibidir.
Çünkü işe dönüşemezler.

Çünkü ekserjileri tükenmiştir.

Doğa ise bize sürekli ekserji sunar:
Güneşten gelen ışık, topraktaki mineral, sudaki akış ve daha niceleri…
Ancak biz bu yüksek kaliteli enerjiyi petrol gibi, orman gibi, zaman gibi
hızla tüketip anerjiye (faydasız enerjiye) çeviriyoruz:
Yani işe dönüşmeyen, faydalı olmayan, dağılmış bir hâle.
Tıpkı bir toplumun çözülmesi gibi,
bir medeniyetin sessizce sönmesi gibi.

Belki de bu yüzden, uygarlıkların çöküşü bir anda değil;
yavaş yavaş diğer anlamda ekserji kaybıyla başlar.
İşe yaramayan diğer anlamda güncelliğini kaybetmiş yasalar, çalışmayan kurumlar, konuşmayan insanlar...
Hepsi birer entropi kaynağı olarak entropi artışına neden olmaktadır.
Hepsi işe dönüşmeyen, potansiyelini yitirmiş sanki birer gölgeler toplamıdır.

Şimdi kendimize şu soruyu sormanın vaktidir:
Birey olarak, toplum olarak, bu dünya üzerinde gerçekten işe ve faydalı eylemlere dönüşüyor muyuz?
Yoksa sadece var olup, geçip gidiyor muyuz?
Enerjimiz var evet, peki ekserjimiz ne kadar?

Unutmayalım:
Enerji var ancak ekserji işe, hayata, anlama ve değere dönüşür.