Türkiye’de şirketlerin günlük işleyişine dokunan yasal düzenlemeler çoğu zaman kulağa teknik gelse de, uygulamada ciddi sonuçlar doğuruyor. Son günlerde yayımlanan yeni tebliğ de bunlardan biri. “Yönetim kurulu karar defterinin elektronik ortamda tutulma zorunluluğu kaldırıldı.”

Aslında bu konu hakkında dijitalleşmenin faydaları yadsınamaz; ama uygulamada sistemler her zaman pürüzsüz çalışmıyor. Küçük ölçekli şirketler içinse ayrı bir yük haline gelebiliyordu. Yeni düzenlemeyle birlikte şirketler artık yönetim kurulu karar defterlerini ister elektronik ortamda, ister geleneksel kâğıt ortamında tutabilecek. Bu da birçok şirket için rahat bir nefes anlamına geliyor.

Değişiklik sadece bununla sınırlı değil. Notere başvuru süresi de iki aydan altı aya çıkarıldı. İlk bakışta küçük bir detay gibi durabilir; fakat iş yoğunluğu ve bürokratik süreçler düşünüldüğünde şirketler açısından önemli bir esneklik yaratıyor.

14 Ağustos’ta yayımlanan ek düzenleme ile elektronik defter başvurusu yapmış olan şirketlere geri dönüş imkânı tanındı. Ancak burada kritik bir nokta var: Bu tercihten vazgeçmek isteyenlerin en geç 1 Ocak 2026’ya kadar karar alıp Bakanlığa bildirmesi gerekiyor. Aksi halde elektronik sistemde kalmaya devam edecekler.

Tüm bu değişikliklerin arkasında aslında aynı mantık yatıyor: Şirketlerin üzerindeki idari yükü hafifletmek. Zira iş dünyası zaten yüksek maliyetler, dalgalı piyasalar ve sürekli değişen mevzuatla boğuşuyor. Bir de teknik altyapı sorunları eklenirse cezai yaptırımlarla karşılaşılabilir.

Yeni düzenleme şirketlere seçim hakkı tanıyor. İsteyen teknolojiye uyum sağlar, isteyen geleneksel yöntemini sürdürür. Belki de en önemlisi, şirketlerin kendi ihtiyaçlarına göre karar verebilme özgürlüğüne kavuşması.