Yeni bir yıla, yeni bir umuda, yeni başlangıçlara sayılı günler kaldı.

21. yüzyılın ilk çeyreğini geride bırakıp, ikinci çeyreğine ilk adımımızı atmak için 2026 yılının eşiğindeyiz.

Ardımızda bıraktığımız yılların içinden; küresel risklere, savaşlara, krizlere, belirsizliklere tanıklık ederek, değişim rüzgârlarına göğüs gererek ve ayakta kalmaya çaba göstererek geçtik.

Ancak, yüzümüzü, tüm bildiklerimizin yeniden tanımladığı o büyük bilinmeze dönüyoruz.

Bu belirsizlik sisinin ortasında önümüzdeki çeyrek asrın yol haritasını çizebilmek cesaret istiyor.

Bugünün modern dünyasında; toplumsal sorunlara bireysel çıkarla değil, toplumsal çözümle yaklaşmak, insanlığın en kadim geleneğidir.

Bu kadim geleneğin içinde; en saf haliyle gönüllülük, zorluklar karşısında asla vazgeçmemek var.

Sınır tanımayan bir merak, dünyayı değiştiren bir hayal gücü ve her şeyin temeli olan sarsılmaz bir güven var.

İçinde bulunduğumuz çağı, sürekli değişim fırtınası yaşadığımız çağ olarak da ifade edebiliriz. Yıkıcı krizler, kurumları önünde sürükleyen şoklar, öngörülemez belirsizlikler...

Bu tür kaotik denizlerde, her organizasyon bir pusula arar.

İşte o aranan, hayat kurtarıcı pusula, kurumun öz değerleridir.

Değerler, bir kurumun sadece 'ne' yaptığı değil, 'nasıl' yaşadığı ve 'neden' var olduğunun ta kendisidir. Onlar, kurumun DNA'sında yazılı olan, pazarlık kabul etmez ilkelerdir.

Unutmayalım ki değerlerine sıkı sıkıya sarılan kurumlar, sarsılsa bile yıkılmaz; aksine her şoktan daha güçlü çıkmayı başarır.

Kurumlarımızın değerlerine sahip çıkması demek, sadece geçmişi korumak değil, aynı zamanda geleceğin en sağlam zeminini inşa etmektir!

Çünkü artık güçlü kurum, sadece bugünü değil, yarını da düşünen, onu planlayan kurum demektir.

Yarınımızı planlamak, sadece güçlü finansal tablolar oluşturmak değildir; aynı zamanda değerler pusulamızı elimizde tutmak ve her yeni adımı ona göre atmaktır. Çünkü kurumsal varoluşun zirvesi, ancak kökleri sağlam olan bir varlığın ulaşabileceği bir yerdir.

Bir kurumun değerleri geleceği için bir “pusula” olduğu kadar, bir kurumun değerleri, bir “pergelin” sarsılmaz, yere çakılı duran ayağıdır.

Kurumlarımızı, yüksek binalar inşa ettiğimiz bir zemin olarak hayal edin. Yapı ne kadar gösterişli, planı ne kadar kusursuz olursa olsun; eğer temel (yani değerler) sağlam değilse, o ihtişamlı yapı ciddi bir risk taşımaktadır.

Pergelin sabit ayağı (değerler) güvende olduğu sürece, hareketli ayağın (inovasyon, büyüme, liderlik) sonsuz bir vizyonla hareket etmesi mümkündür.

Bu vesileyle Hz. Mevlana’nın pergel metaforunu hatırlayalım.

Hz. Mevlana’nın “Pergelin iğneli ayağı sabittir; ama diğer ayağıyla yetmiş iki milleti dolaşırım.” sözlerinden ilham alarak geleceğe bakalım.

Pergelin bir ayağı sabit, sağlam bir zemine kök saldığında, diğer ayağı özgürce Arş'ı, yani en yüksek gökleri ve tüm dünyayı dolaşabilir.

Bugün, zamanın ruhunun değiştiği, yeniden şekillendiği bu küresel atmosferde, yeni bir çeyrek asrın şafağında, yeni hayallerimizi, yeni rotamızı düşünelim.

Satırlarımı tamamlarken, pergelin o sabit ayağına, yani sarsılmaz değerlerimize dönüyorum.

Önümüzdeki çeyrek asırda, pergelin diğer ayağını tüm dünyaya açarak, Arş’ı ala hayallerimizi gerçekleştirmeyi hedeflemeliyiz.

Bu vesileyle, pusula ve pergel yeni yılın bize armağanı olsun…

Bir elimizde değerler pusulamız, diğerinde ufkun ötesi hayallerimize yelken açacağımız pergelle, geleceğe armağan bırakacağımız bir hayat yeni yıl dileğimiz olsun…

Yeni yılımız, geleceğimiz kutlu olsun!