0

Atamalarla eğitim yöneticileri tedirgin, endişeli ve kaygılı bekleyiştedirler. Gökten yağmur gibi atama haberleri can yakıyor. Milli Eğitimde kadrolaşarak ülkeyi düşünceleri doğrultusunda değiştirmeye çalışmak restleşmek; eğitim ilkeleriyle bağdaşmaz. Eğitim, bilgi, deneyim, sevgi, hoşgörü ve anlayış imgeleriyle olmalıdır. Eğitim yöneticiliğini senden – benden ayrımcılığıyla deneyimsiz, yeteneksizlerle doldurmak acı sonuçlar doğuracaktır. Ulusal başarıya gidilen yol eğitimdir. Eğitime yatırım, ülkenin geleceğine yatırımdır. Eğitimimizdeki bu nedensiz yer değiştirme ve kadrolaşmadaki atamalar, toplumda ruhların çatışması olarak algılanmaktadır.

Torba yasası gereği yapılmakta olan ve daha da sürdürüleceği bilinen bu kadrolaşma değişimlerinin çağdaş demokrasiye aykırı olduğu bir gerçektir. Yıllarca eğitim yöneticiliği yaparak elde ettikleri deneyim, başarı ve donanımları göz ardı edilerek görevden almak demokratik ilkelere aykırıdır. “Demokrasi bir eğitim sorunudur. Eğitim yozlaşırsa demokrasi oligarşiye dönüşür” diyen Eflatun’un(4yy.) özlü sözünün yerindeliği tartışmasızdır.

TBMM’de çoğunluğu sağlayarak, ardıllarımız olan çocuklarımızın geleceği ile ilgili eğitim sistemini aydınlıktan karanlığa doğru yönlendirmek, gerici kararlar alınması benimsenmemektedir. 4+4+4 eğitim sisteminin başarısızlığı, inandırıcı olmaması ve güvensizliği; AB ülkeleri arasında sondan üçüncü oluşumuzla kanıtlanmıştır. Daha iyi bir eğitim çağdaş, bilimsel ve araştırmacı bir öğretim beklentimizken; kadrolaşarak eğitimi iyice dibe vurmak insafsızlıktır. Günümüzdeki eğitimimiz, yaşamak, yaratarak üretecek insan yetiştirme bilincine uygun olmalıdır. 74 yıl önce aykırı ve gerici güçlerin kapattığı o yarım kalan mucize olan Köy Enstitüleri eğitim sistemi gibi… var olan umutlarımız, ne yazık ki buz kalıpları gibi eritildi durdu. Uygulanmakta olan eğitim sistemi ve onun getirisi kadrolaşma biçimiyle ulusal aydınlanmadan giderek uzaklaşılarak, karanlıklara doğru hızla yaklaşılmaktadır.

21. yy bilim ve teknoloji çağıdır. Bilim ve teknolojide, eğitimdeki başarı ile ölçümlenir. Ülkemiz gençlerinin  de çağdaş, bilimsel, yenilikçi ve akılcı bir eğitimle yetiştirilmeleri gerekmektedir. 40 bin yöneticinin görevden alınması, dershanelerin kapatılması toplumu germek, karmaşa ve ayrımcılık yaratmaktadır. Düzeyli, doğru ve yeterli bir eğitim sistemi uygulandığında, dershaneler kendiliğinden işlevsizleşecektir. Günümüz eğitim ve sınav sistemi, dershane eğitimine hem de yasa ile olanak tanımıştır. Eğitim ciddi bir sorundur. Torba yasasıyla geçiştirilecek, önemsizleştirilecek bir konu değildir. Konfüçyüs’ün  (üç bin yıl önce), “yönetenler düzgünse, yönetilenlerde düzgün olmak zorundadır” özdeyişinin yerindeliğini görüyoruz. Eğitimdeki başarısızlığımız önemsenmeden yönetenlerin kendi bildiğini okuması, vatandaşı kul ve ümmetçi olarak görmek istemelerindendir. Çocuklarımıza yazık oluyor. Bilimin ışığı dururken, karanlığın gölgesinde yol almaya sürüklenmek acımasızlıktır, kara komedidir.

Toplumun örgün ve yaygın eğitimi ile ilgili kararların alınması; inceleme ve araştırma sonucunda olmalıdır. ülkemizin üniversiteleri, bilim adamları, eğitim emekçisi yazarları ve düşünce bireylerine sorularak yola çıkılmalıdır. Bir partinin yandaşıdır diye eğitim yöneticiliğine atamak, niteliksiz eğitimimizi daha da niteliksizleştirecektir. Çocuklarımızın davranış gelişimi, toplumun aydınlanması ve ülkemizin yenileşmesinde temel unsurun eğitim olduğu bilinmelidir. Eğitim sistemimiz de kültür, sanat, felsefe, sosyoloji gibi bireyin ruhsal gelişimine etken olan temel kavramları yok saymak, eğitimimizin niteliksizleşmesini körüklemektedir. Çocuklarımız bugünlerin eğitim sistemiyle yaşadıkları çağın bilimsel ve teknolojik aşamalarına başarıyla ulaşamayacaklardır.

Eğitimimizdeki kadrolaşma başarısızlığın çılgınlığı olarak algılanmaktadır. Eğitim yöneticilerinin atanması, görevden alınma yada yer değiştirme demokratik ölçümlerle, akla, mantığa ve vicdana uygun olmalıdır. Bu uygulama demokratik ve mantık kurallarına aykırıdır. Okullarımıza, eğitimimize, çocuklarımıza ve eğitimcilere yazık oluyor. Milli Eğitimdeki kadrolaşma karmaşası durdurulmalıdır.

YENİ YÖK YASA TASLAĞINDA YARDIMCI DOÇENTLER.

Akademisyenlere çok ihtiyaç duyulduğunu belirten YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, yıllarını üniversite eğitimine adayan; alın terlerini beyin terlerine karıştırarak kariyerlerinde donanımlı Yardımcı Doçentlerin önündeki yabancı dil engelini, üniversitelerde hizmet içi eğitim hizmetleriyle, seminer ve kurslarla gidererek çözümlenebileceği düşünülmelidir. 27 bin Yardımcı Doçent “Doçentliğe geçiş” yaparak akademisyen sorunu rahatlatılacaktır.

Devlet ve Vakıf üniversitelerinde ki akademisyen bulma güçlüğü bu yöntemle çözümlenecektir. Aslında birçok Yardımcı Doçentin bölüm başkanı, anabilim – anasanat dalı başkanı ve daha birçok önemli görevleri yüklendikleri de bilinmektedir. Akademik kariyer yeterliliğinin dil yeterliliğinden önce geldiği bir gerçektir. Yabancı dil sorununun çözümünde üniversitenin desteği ve katkısı yerli olacaktır.