İlelebet sürecek konu sanırım, kadın ve erkek eşitliği. Aslında ne beraber ne de ayrı geçinebiliyoruz. Her hâlükârda her zaman da çatışma içinde olabiliyoruz.
 

Sürekli birbirimize sınırlar çizmekle meşgulüz. “Erkek dediğin öyle olur…” ile “Kadın dediğin böyle…” olurun arasına sıkışmış durumdayız.
 

Tartışmalara son noktayı “Kadın isterse olur…” diye noktayı koyabiliriz.
 

Kadın isterse kendine çizilen sınırların dışına da çıkar, her sınırı aşar da. Tabi ki belli bir olgunluğa erişmiş olması gerekir.
 

O kadar çok şeye şahit olduk ki olmayacak hiçbir şey yokmuş, öğrendik. Her zorluğu aştıklarını da gördük.
 

Her şey inanmakla başlar aslında ve istemekle. Bir kadın inanır ve isterse başaramayacağı bir şey olmadığı da bir gerçek. Bunun için de kadının toplumdaki rolünü değiştirmesi gerekir.
 

Toplumun dayatmaları ve sınırlarına göre yaşayan hiçbir kadın mutluluğu da başarıyı da yakalayamaz.
 

Öncelikle sırtındaki biçilmiş rollerden kurtulmalı kadınlar. Sonra da kendi içlerindeki dayanışmayı ilerletmeli. Kadın kadının kurdu olmak yerine, en büyük destekçisi olmalı yani.
 

Dünyada ve ülkemizde bir dolu örneği bulunmakta alışılmışın dışındaki kadınlar. Birçok başarı örneği de bulunmakta.
 

Tek ihtiyaçları kendilerine olan güveni geri kazanmaları ve istemeleridir.
 

Kendisine biçilen küçücük bir dünya ile her şeyden mahrum bırakılmayı kabul etmemeli en başta.  Bu karşı cinsle yarışmak olarak değil kadının kendi gücünü fark etmesi olarak algılanmalı.
 

Bunların sağlanması içinde aslında önce erkekler ve önceki nesiller değişmeli. Topluma birey yetiştiren kadındır, erkekleri de diğer kadınları da sınırlayan hem ataerkil düzen hem de eski nesiller olmaktadır.
 

Kendine biçilen rollerden sıyrılabilen kadınlar asıl özgürlüğü bulmaktadır.
 

O yüzden yine başarı ve hürriyet kadın isterse gelecektir.