0

'Yeni Nizam, Yeni İnsan/ Akıncının hedefi/ Mutlak İslam Devletini kuracağız inşallah' diye başlayan marşlar vardı. İlkokuldaydım. Akıncılar'ın Ankara Tandoğan meydanında başlayan yürüyüşü, Kurtuluş Parkı'nın yanı başındaki mitingle son bulmuştu. Babam, Amcam 'İslami Devlet, kurulacak elbet' diye slogan atıyordu. Kürsüye çıkan Akıncıların efsanevi genel başkanı Mehmet Güney sözlerine şöyle başladı: İlla Devlet...İlla Devlet...İlla Devlet... Dar-ül Harp, Dar-ül İslam kelimeleri zıpkın gibi bağrımızı deldiğinde Amerikan'ın Türkiye üzerine planları çoktan başlamıştı. 1966 yılında Nasır iktidarı tarafından idam edilen Seyyid Kutup, özelde Mısır ve genelde İslam dünyasına yeni bir yol haritası çizdiği kitabı 'Yoldaki İşaretler' kitabı şu cümlelerle başlıyordu: 'İslami uyanış eylemi nasıl başlayacak? Bu görevi üstlenecek bir öncü cemaat lazımdır. Bu yola baş koymuş cemaat... Dünyanın her köşesindeki cahiliyeyi yok etmek için yola çıkmış bir cemaat...'Yoldaki İşaretler'i, işte gelmesi umutla beklenen bu öncü cemaat için yazdım.'

Peki, bu kitabı Türkiye'de ilk baskısının kimin tarafından yaptırıldığını biliyor musunuz ? AK Parti Manisa Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ'ın kendisi ile yaptığı röportaj sırasında 'Ben MİT müsteşarlığı yapmadım, CIA'in şube müdürlüğünü yaptım.' diyen, Nuri Gündeş, Hiram Abas, Emre Taner, Şenkal Atasagun, Ertuğrul Güven, Cevat Öneş, Mehmet Eymür, Sadi Sağdam ve Mikdat Alpay gibi üst düzey MİT yöneticilerini yetiştiren eski MİT Müsteşarı Fuat Doğu tarafından 'Yoldaki İşretler' on binlerce adet bastırtılarak dağıttırılmıştır.

Tercüme eserlerle öyle bir zamanda öylesine bir cerrahi müdahale ile Türkiye Müslümanlarının içine yerleştirilen anlayışlar giderek safların ayrışmasına, taleplerin değişmesine. İlk tırpanda başları vurulacak ekin başları gibi kaybolmalarına neden oldu. Bu dönemde Erbakan'ın 'Vatan' önceliğinde Milli Görüş geleneğini başlatması öylesine sıradan bir olay değildir. Derin bir Millet refleksiydi. Belki de merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in 28 Şubat döneminde başkanlığımda ANİMDER heyetini kabul ettiğinde söylediği gibi ' Devletin gizli Anayasası ve Devletin Sünni İslam geleneği açısından İmam Hatiplerin çok önemli olması' bu yüzden önemlidir.

Dışarıdan bakıldığında görülemeyecek ancak yakından bakıldığında İslamcıları ayıran ana tema çok derindir? Devletin imamının arkasında namaz kılmayan, İmam Hatiplere yönelik 'İmam Hatap' (Yani Odun imam) diyen Süleymancılar yemek dualarında 'Devamı Devlet' devlet demekten çekinmezler. Buna kızanlar ısrarla yemek sonrası dualarında 'İslami Devlet' derler. Cuma namazlarının arkasından eda ettikleri 'Zuhri Ahir Namazı' devletin İslami olmadığı için kılınan bir namazdır. Devleti 'Harp Devleti' görseler de Devletin nizamının devamını diler, sağdaki en büyük partiyi desteklerdi. Başta Risale-i Nur Talebeleri de bunu yaptı. Fuat Doğu'nun MİT Müsteşarlığı yaptığı dönemde FETÖ'nün ünlü Emniyet İmamı 'Köz'ün merhum babasının ilk kez yayınladığı Latince Risale-i Nur Külliyatını bahane ederek bölündüler. Okuyucular, Yazıcılar, Tenvirciler, FETÖ'cüler...

Son Diyarbakır gezimizde öğrendiğimiz kadarıyla 28 Şubat döneminde ortaya çıkan, domuz bağı ve toplu mezarlarla ünlenen Hizbullahçıların, FETÖ'nün aktif olan Şakirt evlerinde yetiştirildiği, merhum Gaffar Okan'ın bunu basın toplantısıyla açıklamak isterken öldürüldüğü bilgisidir ki buradan İçişleri Bakanlığı'na ve Cumhuriyet Savcılarına görev çağrımdır.

Şimdi 'Yeni Bir Devlet kuruyoruz' sözü bir ambalaj kağıdı mıdır? İkinci Cumhuriyetçiler (Bir çoğu FETÖ'den cezaevindedir) eskidiğini belirttiği Cumhuriyet'in yerine yeni bir Cumhuriyet şekillendirmek istemişler, sonunda soluğu 15 Temmuz darbesi girişiminde almışlardı. Bu bir gömlek değiştirme de değildir. Nitekim Milli Görüş gömleğini çıkarıp yerine deli gömleği gibi FETÖ liderinin diyalogcu, manda ve himaye kabul eden, eklemlenen bir gömleğin giyilemeyeceği nihayet anlaşıldı. Zaten o zaman Erdoğan 'Milli Görüş gömlek midir ki, çıkarıp, giyeceğiz' diyerek yolları tıkamıştı. Ancak 'Altın Nesil yetiştireceğiz' diye yeni devlet kurma iddiasıyla parçalanmış, bölünmüş bir Anadolu toprağı arzu eden emperyalistlerin hevesi kursaklarında kaldı. Cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan 16 yıldız, bugüne kader kurup/yıktığımız devletlerdir. Alim Allah yeniden kurarız. Ancak devleti millet kurar. Millet de izan ve irfanıyla, kanıyla kurar bu devleti.

Yeni bir Türkiye vardır. Millet 16 Nisan'da bunun kararını vermiştir. İşin doğrusu yeni bir Devlet İradesi vardır. 'Manda ve Himaye kabul edilemez' diyen bir irade...Ancak dün FETÖ ile pınarın başında olanlar bugün de FETÖ'süz yine pınarın başında bulunuyorsa sorun çok büyüktür. Yeni bir Türkiye kurmak için yalnızca Recep Tayyip Erdoğan'ın iradesi, azim ve kararlılığı yetmeyecektir. 2011 yılından bu yanan FETÖ ile mücadeleyi Erdoğan'ın hobisi/fobisi kabul eden Ak Parti kadroları bugün böyle düşünmediklerini ortaya koymalıdır. Günahından haberimiz olanların tövbelerinde de haberimiz olmalıdır. Yoksa yaklaşan tehlikenin ne farkına varabilir ne de önlem alabiliriz...!

Meral Akşener ile ilgili yazdığım yazıya cevap gelmedi. Ardı arkasında Akşener'in %20lik bir oy oranına sahip olduğuna ilişkin kamuoyu araştırmaları gelirken, 'Cumhurbaşkanlığı'nda Abdullah Gül'ü destekler mi?' diye eski bürokratların nabız yoklamalarını duyuyoruz. Yukarıda bahsettiğim tehlikeyi yine lider kadrosu gördüğü için 'metal yorgunluğu, adanmış kadrolar, teşkilatlar yenilecek' gibi yüksek perdeden vizyon çizen bir Erdoğan var. Bir de 'padişahım yok yaşa' diye ortalıkta gezen, üretmeyen, önermeyen, terlemeyen önemli bir gurup var. Bugüne kadar AK Parti eğitimlerinde, teşkilatlarında 'Kurum Kültürü, Lider ve vizyonu' ile ilgili bir satır yazı, bir cümle konuşma oldu mu? Duydunuz mu? Namludan çıkacak fişek gibi, yaydan fırlayacak ok gibi 'Daima Hazır' teşkilat gördünüz mü ? Hayır... 'Devletin Adanmış Kadroları: Diyarbakır Kayyumları' başlıklı yazımda Diyarbakır Ak Parti il ve ilçe teşkilatlarının, devlet adına millete hizmet götüren Kayyumların bir hizmetine sahiplendiğine, desteklediğine kimsenin şahit olmadığını yazmıştım. Devlete sahiplenmeyenin kimseye hayrı dokunur mu ?

Bilelim ve görelim ki 2019 seçimlerinde yalnızca Devlet Bahçeli'nin desteği, lojistiği yetmeyecektir. Hedef; ikinci tur oylamadır. Yani seçimlerin ikinci tura kalması en büyük hedefleridir. Bunun için çalışılmakta, güçler birleştirilmekte, sehem kurularak gelecek hesabı yapılmaktadır. Bu oyunu kim bozacaktır ? Elbette yeni devlet kurma salahiyetine sahip Büyük Türk Milleti...

Okuduğun şiirleri aklıma geldikçe basen ben de senin gibi ağlıyorum Yedi Güzel Adam... 'Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?' diye sorarsın ya ? Sakarya'nın sırtına nasıl Türk tarihi vurulmuşsa şimdi senin de sırtına Türk Tarihi, İslam Coğrafyası, Rabat'tan Buhara'ya Türk coğrafyası vurulmadı mı?. Yükün ağır bunun için ağlarsın, bilirim. Sen de bilirsin ki benim hünerim yazarlık, yürek, fikir işçiliğidir...Sermayem budur... Meslek hayatımın en verimli dönemlerini işsiz geçirdim. Zira bu dönemler sizin Başbakan olduğunuz, partinizin iktidar olduğu dönemlerdir. FETÖ'yü yazdım 2004 yılında...Kovuldum...FETÖ'nün devlette yapılanmasıyla ilgili bilgi notu gönderdim 2012 yılında... Ezildim, muhanete muhtaç edildim. Ancak gel gör ki; bu devletin başında kartal gibi dimdik, azametli, kararlı durup mazlumun yanında zalimin karşısında duran Yedi Güzel Adam seni gözyaşları içinde görünce, canı gönülden, hulusi kalpten, hesapsız, kitapsız 'Hakkımı helal ediyorum' demek geldi içimden... Sen Ağlama Yedi Güzel Adam... Bu millet göz yaşı olur akar sesler gibi... Mendil olur siler göz yaşlarını ovalar, vadiler gibi...Biz de vatan öndedir. Bizde 'Ya Devlet Başa, ya kuzgun leşe' töresi geçerlidir. Atam Bilge Kağan; "Ey Türk, üstte gök delinmedikçe, altta yer yarılmadıkça senin ilini ve töreni kim Bozabilir. Ey TÜRK titre ve kendine dön..." demez mi Yedi Güzel Adam...?

Peki kim bu Yedi Güzel Adam? Recep; Arabi aylardan yedinci ay...Tayyip; Arapça güzel demek... Erdoğan Anadolu dilinde adam......

Rabbim akıbetimizi hayreylesin...Vesselam...