Anayasa Mahkemesi, Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğunun kanunda öngörülen azami süreyi aştığı, tahliye talepleri ile tutukluluk itirazlarının karara bağlanmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasıyla 2017 ve 2018 yıllarında yapılan başvuruları karara bağladı. Karar 19.6.2020 tarihli Resmi Gazete'de yayımlandı.

Anayasa'ya eklenen geçici 20.maddeylebirçok milletvekili gibi Selahattin Demirtaş'ın da dokunulmazlığı kaldırıldı. Hakkındaki soruşturma dosyaları ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklara gönderildi.

İlçelere gönderilen soruşturma dosyalarının ağır ceza mahkemesinin görevi kapsamında olduğu gerekçesiyle bağlı oldukları illere gönderiliyor. İl Cumhuriyet Başsavcılıkları da bu dosyaların birlikte yürütülmesinde maddi gerçeğin ortaya çıkartılması bakımından hukuki bir fayda olacağı ve suçun vasfının tayini konusunda tüm dosyaların birlikte değerlendirilmesinin önem arz ettiği gerekçesiyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere yetkisizlik kararı veriyor.

Böylece, farklı Cumhuriyet Başsavcılıklarınca düzenlenen 31 ayrı fezlekenin birlikte değerlendirilmesi mümkün hale geliyor.

Diyarbakır 2.Sulh Ceza Hakimliği; 4.11.2016 tarihinde gözaltına alınan Selahattin Demirtaş'ın silahlı terör örgütüne üye olma ve halkı suç işlemeye alenen tahrik etme suçlarından tutuklanmasına karar veriyor.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 11.1.2017 tarihli iddianamesi, Diyarbakır 8.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 2.2.2017 tarihinde kabul edilmesi kararlaştırılıyor ve böylece kovuşturma süreci başlamış oluyor. Mahkeme, aynı tarihte tutukluluk halinin devamına ve kamu güvenliği gerekçesiyle davanın nakli için Adalet Bakanlığına başvuruyor.

Bakanlığın, davanın nakli talebini inceleyen Yargıtay 5.Ceza Dairesi, 23.3.2017 tarihinde davanın Ankara Ağır Ceza Mahkemesinde görüşülmesine karar veriyor.

Ankara 19.Ağır Ceza Mahkemesi 27.10.2017 tarihinde dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda tutukluluğunun devamına karar veriyor. Ankara 20.Ağır Ceza Mahkemesi de tutukluluğa yapılan itirazı reddediyor.

Ankara 19.Ağır Ceza Mahkemesi ilk duruşmayı 7.12.2017 tarihinde yapıyor. Edirne F tipi ceza infaz kurumundan duruşmaya, Ses ve Görüntü Sistemi üzerinden katılmayı kabul etmemesi üzerine Demirtaş'ın ifadesi alınamıyor. Mahkeme duruşma sonunda tahliye talebini kabul etmeyerek tutukluluk halinin devamına karar veriyor.

İkinci duruşma 14.2.2018 tarihinde yapılmış, Mahkemede hazır edilmiş ve suçlara ilişkin savuşmasını sözlü olarak vermiştir.

Anayasanın 19.maddesinin 8.fıkrası uyarınca, başvurma hakkı, tahliye talebi ile tutuklamaya karşı yapılan itirazların incelenmesi sırasında da uygulanması gereken bir güvencedir.

Ankara 19.Ağır Ceza Mahkemesinin üç ay boyunca 5271 sayılı Kanunun 108 inci maddesine göre resen yapılması gereken tutukluluk incelemelerine (bunların yapılmadığına) ilişkin Anayasa Mahkemesine yapılan şikayet, tutukluluğun gözden geçirilmesi için resen yapılacak bu incelemeler Anayasa'nın 19.maddesi kapsamında görülmemiştir.

Demirtaş, tutukluluk incelemeleri resen Mahkemece yapılmadığı için 5271 sayılı Kanunun 141.ve 142.maddelerine dayanarak tazminat davası açmış ve kendisine 3000 TL. ödenmesine karar verilmiştir.

Demirtaş'ın avukatı, halen milletvekili olan müvekkilinin 24.6.2018 tarihinde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylığının kesinleştiğini belirterek Anayasa'da ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde güvence altına alınan serbest seçim hakkı dikkate alınarak tahliyesini talep etmiştir.

Ankara 19.Ağır Ceza Mahkemesi, iddianamedeki sevk maddelerine göre atılı suçların 5271 sayılı CMK'nun 100/3-a maddesinde tutuklama nedeni olarak öngörülen katalog suçlardan olması, suçların yasada öngörülen alt ve üst sınırlar arasındaki ceza miktarı, sanığın adli makamlar huzuruna kendiliğinden gitmeyeceğini belirtmesi, savunmasının da tamamlanamamış olması karşısında tutuklama tedbirinde ölçülülük bulunması ve adli kontrol hükümlerinin de yetersiz kalacağı kanaatiyle tahliye talebinin reddine ve tutukluluk halinin devamına oyçokluğuyla karar veriyor.

Mahkemenin 3 üyesi karara katılmıyor. Karşıoy yazılarında, sanığın tutuklu kalmasının… serbest seçim hakkını özünden zedelemesi ve bu hakkın etkin kullanımını engellemesi , Anayasanın 13.maddesinin 1.fıkrasının 2.ci cümlesindeki temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulamayacağı ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı gerekçesiyle yurt dışına çıkmama, adli kontrol tedbiri uygulanmak suretiyle sanığın salıverilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduklarını belirtiyorlar.

Avukat, sanığın tutukluluğu ile ilgili olarak AİHM tarafından 20.11.2018 tarihinde ihlal kararı verildiğini belirterek Mahkemeden tahliye talep ediyor.

Kararın, AİHM'nin büyük daire kararı olmaması ve kesinleşmemesi nedeniyle talep reddediliyor.

Tutukluğun Kanunda öngörülen azami süreyi aştığına ilişkin iddia ile ilgili AYM şu değerlendirmelerde bulunuyor:

Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresinin en çok 2 yıl olduğu, zorunlu hallerde bu sürenin gerekçesi gösterilerek 3 yıla kadar uzatılabileceği, dolayısıyla bu sürenin azami 5 yıl olabileceği belirtiliyor. Ancak, 5237 sayılı Kanunun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşince, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 3713 sayılı Kanun kapsamına giren suçlarda uzatma süresinin 5 yılı geçemeyeceği, dolayısıyla azami tutukluluk süresi 7 yıldır.

Demirtaş, 4.11.2016 ile 7.12.2018 tarihleri arasında bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu kalmıştır. Bu süre, kanunda öngörülen azami 5 yıllık tutukluluk süresini aşmamıştır. Dolayısıyla bu konuda bir ihlalin olmadığı belirtilmiştir.

Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiaya gelince:

AYM, Demirtaş'ın milletvekili, TBMM'de grubu bulunan bir siyasi partinin eş genel başkanı ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı gibi seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkıyla doğrudan ilgili konumu ve bununla bağlantılı olarak dile getirilen serbest bırakılma talepleri karşısında hakkında verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin ilgili ve yeterli olduğunun söylenemeyeceğine vurgu yapmıştır. Ayrıca, yargı mercilerinin tutuklamaya alternatif adli kontrol tedbirlerinin neden yeterli görülmediğini de dayanaklarıyla birlikte, sanığın konumuyla ilgili bir kişiselleştirme yaparak tartışılmasının gerektiği belirtilmiştir.

Bu nedenlerle AYM, bu konuda Demirtaş'ın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme Demirtaş'a, net 50.000 TL. manevi tazminat ödenmesine de hükmetmiştir.