Medyaya yansıyan şekliyle TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Çocuk Hakları Alt Komisyonu’nda, deprem bölgesindeki çocukların durumu görüşülüyor. Yirmi yıldır afetlerde psikolog olarak çalışan Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Yeşim Ünal Kılıç komisyona sunum yaparak uzmanlarla yapılan çalışmaları aktarıyor.
 

Afet bölgesinde intihar vakalarında ciddi artış görüldüğünü ve yaş oranının çok düştüğünü söylüyorlar. 8 yaşında intihar girişiminde bulunmuş çocuklardan bahsediyorlar. Özellikle bu konuda kırsallara dikkat çekiyorlar.
 

Çocuk yaşta intihar düşüncelerinin ve girişimlerinin arttığı gözleminin acillere yapılan başvurular kapsamında olduğunu aktarıyorlar.
 

Afet sahasında yapılan insani yardım faaliyetlerinde gördükleri bilinçsiz yardım dağıtımlarına karşın: “ötekine kırmızı ayakkabı verilip diğerine verilmediği kırmızı ayakkabı travması yaratmayalım” diye uyarıyorlar.
 

SEBEP OLAN BİLİNÇSİZ YARDIMLARIN TEMELİ
 

Yardımlar sırasında ortaya çıkan travma ve olumsuz sonuçlara dair bu süreç, niyetin iyilik varsayımı ile başlıyor. “Yardım etmenin nesi kötü olabilir? En kötü ne olabilir? Niyetimiz iyi” diyerek başlıyor. 
 

Niyetinizin iyi olup olmadığını süreç içerisindeki hassasiyet ve tutumunuz belirler. Sorumsuzca yapılan sosyal sorumluluk faaliyetleri sosyal sorumluluk değil “sosyal sorumsuzluktur”.
 

‎‏Sizi tatmin ediyor diye, sosyal medyada ilgi göreceksiniz diye veya sırf yardım etmek istiyorsunuz diye gelişi güzel bilinçsizce davranamazsınız. Bir şeyler yapmak istiyorsunuz diye istediğiniz gibi davranamazsınız. Hiç kimsenin, hiç birimizin buna hakkı yok.
 

HAKLARIN KORUNMA ALTINA ALINMASI
 

Tam da bu gibi travmatik durumların sonucunda hakların korunma ihtiyacı karşımıza çıkıyor. Hem destek alan yararlanıcının, hem gönüllünün, hem eğer bir kurum kapsamında faaliyet gösteriliyorsa kurumun ve tüm bunların çerçevesinde toplumun hakları gözetilmeli.