İnsan, bir şeylerin farkındalığını taşımadığı sürece değerini de bilemiyor.
 

Kuşatılmışlık içerisinde, imkanların yoksunluğunda, güçlükleri bertaraf edebilmiş ve tüm dünyanın takdir edeceği şekilde uzun felaketleri aşmış bir toplumun emanetçileriyiz.
 

Toplum olarak sahip olduklarımızın bir miras olduğunu ve bu mirasın birileri tarafından bedeller ödenerek elde edildiğini unutmamamız gerekiyor. Bu hatıratla, kimliğimizi ve sorumluluklarımızı anlayabiliriz. Ancak bu şekilde mirasın harcanması gereken bir sahiplik olmadığını algılayabiliriz. Bizden sonrakilere bırakmak adına bir emanet olduğunu ve bu sorumluluğu da hep birlikte taşımamız gerektiğinin farkında olabiliriz.
 

19 MAYIS SEMBOLÜNÜ ANLAMAK

19 Mayıs yalnızca anılacak bir hatırat ve bayram değil. 19 Mayıs aynı zamanda bizim için bir sembol.
 

Semboller, bir şeylere işaret eder. 19 Mayıs’ın bize işaret ettiği şeyler var.
 

Kuşatılmışlıkların, imkansızlıkların ve karamsarlıkların hakimiyeti karşısında kararlılığın bir şeyleri değiştirebileceğini gösteren bir sembol.
 

Yılmadan, inanarak, sorumluluk alarak ve dayanışmayla birlikte mücadele ederek koşulların dönüştürülebileceğine dair ortak bir sembol.
 

Bizim için tam anlamıyla umudun cesareti.
 

TOPLUMUN ANLAM BÜTÜNLÜĞÜ

Günümüz modern toplumunun aşırılaşan bireyciliği ve turbo tüketim anlayışı içerisinde, değerlerimizin her birinin içi boşaltılıyor. Değerlerin yaşatıldığı bayramlar da bundan nasibini alıyor. Bayramlara eski önem ve değeri vermiyoruz. Kutlamış olmak için kutladığımızı düşünüyorum.
 

Bu nedenle öncellikle 19 Mayıs sembolünün nasıl oluştuğunu etraflıca araştırmak ve çok boyutlu bir şekilde değerlendirmek gerekliliğine inanıyorum.
 

Geçmişin örnekliğini iyi okuyarak ve günümüz koşullarıyla yorumlanmasını sağlamalıyız. Boşalan değerlerin içini doğru doldurmalı ve anlam bütünlüğümüzün derdini taşımalıyız. 
 

Bayramlar, ortak şuurun yaşatıldığı bir işlevin dışına çıkartıldığında, bireysel tatillere ve tüketim fırsatlarına dönüştürüldüğünde, toplumun anlam bütünlüğüne de hizmet edemez hale gelir.
 

Milli—toplumsal değerlerimiz, toplumun kapsayıcı ve anlam bütünlüğünü sağlayan değerler olmalıdır. Ortak duygu ve ortak bilinci oluşturarak toplumsal şuurumuzu ve değerlerimizi diri tuttuğumuz müddetçe ancak ortak sorumlulukların gayretini kendimizde bulabiliriz.
 

Bizim yegane sorumluluğumuz, gençliğin de öznesi olduğu bir mücadeledir.
 

Kapsayıcı ve sürdürülebilir bir bilinçle, içi boşaltılan değerlerin içini saygı duyacak bir emanet bilinciyle doldurmak ve aktarmanın yollarını inşaa etmeliyiz.
 

TOPLUMSAL MÜCADELE TOPLUMSAL İRADE İSTER

Ekonomik ve sosyal sorunlar her geçen gün derinleşiyor ve bir sarmal hale geliyor. Ekonomik ve sosyal sorunlar sarmalında daha çok bireyselleşmek ve tüketmek yerine toplumsallaşmalı ve üretmeliyiz. Toplumsal bir mücadele vermeliyiz.
 

Toplumsal mücadele toplumsal irade ister. Bugün bu iradeyi tıpkı geçmişte olduğu gibi toplum olarak kendimizde bulabilmemiz gerekiyor.
 

Bu miras geçmişten bize kalan geleceğe borcumuzdur. Sürdürülebilirlik anlayışıyla yorumlamalıyız.
 

Sivil bir iradeyle adım atarak, tüm günümüz kuşatılmışlıklarının, imkansızlıklarının ve karamsarlıklarının hakimiyetine karşı ortak bir seferberlik başlatarak toplumsal mücadelemizi vermemiz gerekiyor.
 

Haksızlıklara ve dezavantajlara karşı savunuculuk yapmalıyız. Kutuplaşmaya ve ötekileşmeye karşı köprüler inşaa ederek diyalog kanalları kurmalıyız. Yoksullukla ve fırsat eşitsizliğiyle mücadele etmeliyiz. Kalkınmaya yerelden başlamalıyız. Bölgesel dinamikleri gözeterek ağlar oluşturmalıyız. Adil ticaret anlayışıyla hareket etmeliyiz. Afetlere karşı dirençli kentler ve dirençli bir toplum inşaa etmeliyiz.
 

Ve tüm bunları gençlerle birlikte katılımcılıkla ve kırılgan grupları içererek yapmalıyız.
 

Sorumluluğu, yetkiyi ve güçlenmeyi paylaşarak..