0

Yeni anayasa yapılması düşüncesinin siyasi iktidar tarafından yeniden gündeme getirildiği ve buna yönelik girişimlerin siyasi partiler nezdinde başlatıldığı bu günlerde, konuya ilişkin olarak yapılan tartışmaların genelde Ülkemizin yönetim sistemi üzerine yoğunlaştığı ve bu kapsamda gündemde geniş yer bulduğu görülmektedir.

Bu konuda son yıllarda yapılan tartışmalarda da aynı görüntüyle karşılaşılmış, ayrıca demokrasi ve hukuk alanında ve bu bağlamda hak ve özgürlükler hususunda görüşler ifade edilerek, toplumun değişik çevrelerinde zemin bulmasına yönelik çabalar dikkat çekmiştir. Ancak, bu yoğun yeni anayasa tartışmalarında en az gündem oluşturan veya kamuoyuna en az yansıyan konunun ise 'mali ve ekonomik hükümler' olması; ilginç bir gözlem notu olarak dikkatlerden kaçmamıştır. Bilakis demokrasinin ve hukukun tüm evrensel ilkeleriyle ve kurumlarıyla bir ülkede benimsenebilmesi ve yaşatılabilmesi için ekonominin çok önemli bir yeri vardır. Dolayısıyla, halkımızın benimsediği sosyal devlet olma tercihimizi de dikkate aldığımızda; Anayasamızda yer alacak en önemli konulardan biri olan mali ve ekonomik hükümler hakkında toplumumuzun ilgili kesimlerinin tüm temsilcilerinin bu sürece aktif katılarak görüş ve önerilerini iletmesi ve konuyu sahiplenmesi gerekmektedir.

Nitekim, mevcut Anayasamızın Dördüncü Kısmı; 'Mali ve Ekonomik Hükümler' başlığını taşımakta, Birinci Bölümde 'Mali Hükümler'(Md.161-165), İkinci Bölümde ise 'Ekonomik Hükümler'(Md.166-173) düzenlenmiştir. Ayrıca, 65. maddede Devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırları, 73.maddesinde ise vergi ödeme yükümlülüğüyle ilgili hükümler yer almıştır. Söz konusu bölümler hakkında da zaman zaman değerlendirmeler yapılmakta ve anılan maddelerdeki gereksiz, yetersiz veya muğlak ifadeler ve bu Kısımda olması gereken ilave konular gündeme getirilmektedir. Öte yandan, Anayasamızda T.C. Merkez Bankasına ve kamu borçlanmasına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği de görülmektedir.

Doğal olarak ülkeden ülkeye farklılık gösterse de devletlerin ekonomilere müdahalesi ve düzenleyici ve denetleyici rolü karşımıza çıkmakta ve bu hususlar farklı dozlarda olsa bile anayasalara yansımaktadır. Ülkemizde de gerek hukuk gerekse iktisat kökenli akademisyenlerin, mesleki örgütlerin, sivil toplum kuruşlarının vb. oluşumların Anayasanın bütünü üzerinde veya mali ve ekonomik hükümlerine ilişkin çok değerli çalışmalar yaptıkları, ilgili makamlara ulaştırdıkları, kamuoyuyla paylaştıkları, bir başka ifadeyle bu konudaki literatüre önemli çalışmalar kazandırdıkları bilinmektedir.

Yeni anayasa yapılması sürecinde; dünyada da bilinen ve tartışılan 'Ekonomik Anayasa' önerilerinin de değerlendirilmesinde fayda vardır. Çünkü, bir ülkedeki mali ve ekonomik sistemin hukuki temelini oluşturan ve sınırlarını düzenleyen hükümlerin oluşturduğu bir kavram olan 'Ekonomik Anayasa' bazı övgüler almakla birlikte bazı eleştirilere de muhatap olmaktadır. Bütçe, borçlanma ve emisyon gibi bazı konularda anayasal sınırlama getirmeyi de öngörmesi; siyasal iktidarların mali ve ekonomik sistemi bozmalarını önleyecek anayasal bir tedbir olarak algılandığı gibi, siyasal iktidarların öngörecekleri ekonomi politikasına imkan vermeyen ve tüm siyasi partilere bir ekonomik modeli empoze eden bir sistem olarak da algılanabilmektedir. Dolayısıyla, önemli olan; gelir dağılımındaki eşitsizliklerin azaltılmasına, her türlü ekonomik girişimin desteklenmesine ve refah devletine ulaşmaya odaklı; evrensel hak ve özgürlüklerle uyumlu bir ekonomik düzeni kurmak ve Anayasada bunun temelini atmaktır.

Söz konusu süreçte; özellikle siyasi iktidarın ve diğer siyasi partilerin mevcut konumlarını unutarak ve bu konumlarının değişebileceğini düşünerek yeni anayasa önerilerini yapmaları ve bir koordinatör ve bir aracı olma vasfıyla toplumun bütün kesimlerinin görüşlerini almaya ve yansıtmaya çalışmaları; toplumun huzuru, refahı ve anayasayı sahiplenmesi açısından çok faydalı olacaktır. Çünkü, anayasa yapmak sadece siyasilerin işi değil toplumun da işidir.

Dolayısıyla, evrensel demokrasi ve hukuku benimseyen, birey hak ve özgürlüklerini öne çıkaran, siyasal iktidarların öngördükleri politikaları uygulamasında sorun çıkarmayan ancak ülke ve toplum çıkarıyla sınırlayan, kamu harcamalarının şeffaflığını ve hesap verilebilirliğini öngören, muğlak ve gereksiz ifadelerin yer almadığı, 'kamu yararı' gibi kavramların anlamının açıklığa kavuşturulduğu, kamulaştırmaların disipline edildiği, çifte standartların olmadığı (Md.65'de; Devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırları mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsüne bağlanırken, Md.68'de; siyasi partilere Devletin yeterli düzeyde mali yardım yapacağının belirtilmesi), kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilecek konuların daha da sınırlandığı vb. çeşitli sorunların çözüldüğü bir Anayasa yapmamız dileğiyle.