Babıâli’de 55. yılımı tamamlamak üzereyim.

Matbaa mürekkebi ve hurufatla 1970 yılında dergicilik yaptığım günlerde tanıştım.

Üç yıllık dergicilik serüvenim sona erince Sabah gazetesinde musahhih olarak çalışmaya başlamıştım.

Gazetenin klişe/fotoğraf arşivine de bakıyordum, ama aklım fikrim yazı işlerine geçmekteydi.

O nedenle bazı geceler gazeteye benden evvel başlayan üniversiteden arkadaşım rahmetli Kemal'in (Sulaoğlu) yanında kadrat nedir, punto nedir, sayfa nasıl çizilir, başlık nasıl atılır öğrenmeye çalışıyordum.

Bu çabamdan gazetenin yazı işleri müdürü İsmail Oğuz da haberdardı.

1973'ü 1974'e bağlayan yılbaşı gecesi.

Fatih'e bir arkadaşımızın evinde yeni yılı karşılayacağız. İşimi bitirdim, tam çıkacağım, İsmail Ağabey bir tomar AA bültenini elime verdi, "Sen yazı işlerine geçip sayfa çizmek istiyordun değil mi? Şu yedek üçüncü sayfayı yap bakalım." dedi.

Eyvah ki, eyvah.

Çaresiz, aldım haberleri geçtim yazı işlerine odasına, Kemal'den öğrendiğim kadarıyla sayfayı bitirdim.

Ama saatler saatleri vurmuştu. Gazeteden çıkıp Fatih'e gittiğimde şenlik çoktan dağılmıştı.

Bunun sınav olduğunu bir sabah kendimi yazı işleri masasında bulunca anladım.

Eğer ben o gece elime bırakılan fırsatı tepseydim, bugün yoktum.

Sulaoğlu ve Oğuz'la o gazetenin çatısı altında birlikte çalıştığımız meslektaşlarımdan ölenleri rahmet, hayatta olanları sevgiyle anıyorum.

O geceyi ve günü takip eden günlerde daha nice sınavdan geçebileceğimi meslekte ne öğrendiysem kendisinden öğrendiğim rahmetli ustam Ahmet Güner Elgin’i yanına çırak yazılınca anlayacaktım.

Ustam bana “Bu böyledir…” diyerek bir şey öğretmedi.

Ben çıraktım, talebeydim; yani talep edendim.

Onu hep izledim, zaman zaman sordum da.

O, meslekteki bilgisi, dik duruşu, edası ve tavırlarıyla beni/bizi eğitti.

Hatta tekke adabıyla...

Yıllarca o tekkeye odun taşıyarak dolaylı yoldan eğitildim/eğitildik.

……

Meslekte dönüm noktam ustamın beni 1986’nın sonlarına doğru Milliyet'in gece haber merkezine almasıdır.

Tercüman’dan Haldun Simavi’nin YENİ HABER gazetesine geçmiştim.

Gazete fazla uzun ömürlü olmadı, 48. günde kapanınca olan biteni anlatmak üzere Milliyet’e, gazetenin gece haber merkezi müdürü ustamın yanına gittim.

Gidiş o gidiş.

Milliyet'te haberin, haber takibinin heyecanını yaşadım.

Ardından TGC'nin günlük gazetesi Bizim Gazete günleri. Orada da üretmenin, habere gitmenin ve röportaj yapmanın keyfini yaşadım.

USTALAR ÇIRAKLARINDA YAŞAR

Meslekte de 52. yılımı tamamlamak üzereyim.

Bu yıllar içinde maaşım ve kitaplarımla dergilere yazdığım yazıların teliflerinden başka bir kuruş girmedi cebime.

Yine bu yıllar içinde bağımsız, bağlantısız ve başına buyruk tavrımı korudum. Kimsenin adamı olmadım, kimsenin kuyruğuna takılmadım.

Ne yaptıysam bilgim ve bileğimin hakkıyla yaptım.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin eski başkanı Turgay (Olcayto) Ağabey bana “Yokuşun uslanmaz emekçisi.” diyordu.

2023 yılında Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü’mü alırken yaptığım teşekkür konuşmamın bir yerinde Olcayto’nun bu yakıştırmasına değinmiş ve uslanmaya niyetimi olmadığını söylemiştim.

Evet yok.

Yıllar geçtikçe daha iyi anlıyorum. Bu tavrımın oluşmasında bana harf değil harfleri öğreten ustam Ahmet Güner Elgin’in etkisi var.

O nedenle bugün gönül rahatlığıyla “Ustalar çıraklarında yaşar…” diyorum.

Mustafa Kemal, “Gazeteciler gördüklerini, düşündüklerini ve bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.” (1) diyordu.

İşte ben bugün öyle yaptım.

HALDUN SİMAVİ: İLGİNÇ PATRON

Babıâli’nin en gizemli patronu Haldun Simavi 100 yaşında.

Hakkında anlatılanlar bu gizemi bence daha da artırdı. Gazeteciliği, mutfağından makine dairesine kadar her yönüyle biliyordu.

1968 yılında yayımladığı GÜNAYDIN bir bakıma bunun kanıtıydı.

Simavi’nin GÜNAYDIN’daki yayın politikası tartışılabilir ama onun tartışılmayacak bir yönüne ben tanığım.

Emeğe saygı.

Tercüman’dan YENİ HABER’e geçtiğimden yukarıda söz ettim.

Son gün, kısa yayın döneminde ne hakkımız varsa ödendi.

…..

Gazetenin adı için kampanya başlatılmıştı.

Rahmetli annem Aydın adını önermişti.

Gazetenin adını okuyucumu bulmuştu; yoksa o ad çok öncenden belirlenmiş miydi, onu bilmiyorum.

Ama kim ne derse desin bu, o yıllar için etkili PR çalışmasıydı.

……

(1) Cumhuriyet. 7 Ağustos 1929.