0

"İnsan dünyayı tanımaya sanatla başladı."

Sanat, sonsuz, çeşitli ve zengin bir yetenektir. Sanattaki sistem sanatçıya özgüdür. Sanat, akılsal duyguları kullanarak ürün verir, yeniler ve geliştirir. Duyuşsallığa seslenen sanat, kültürel, sosyal yaşamımızda ekonomik verilere dönüşür. Sanat, öznel yapısıyla kişiye özgü değişken değerdedir. Sanatsal yenilenme değişim içerikliyken, bilim ve teknolojik yenilenme gelişmeye dönüktür.

İnsan dünyayı tanımaya sanatla başladı. Biçimlendirmek, estetik, yaşamda kullanma isteği sürekli öğrenmeyi getirdi. Yaşamı anlamlı ve değerli kılma, düşünce düzeyini yönlendirme yeterliliği, sanatsal eğitimde gelişmedir. Mağara duvarlarındaki resimler, bereket sembolü tanrıça heykelcikleri, avlanma gereci kesici-deliciler, kap-kacak sanatsal varlığın ürünsel kalıtlarıdır.

Bilim, teknoloji ve sanatın biçimsel dilleri, işlevleri farklı da olsa, toplumsal ve evrensel özellikli oluşları bilinmektedir. Bilim akılla varlığa yönelip bilgiyi geliştirir. Teknoloji bu bilgiyi kullanarak yaşama katar. Sanat ise duygusal birikimlerini akılsal verilere katarak ürünleri çoğaltır. Bilim, teknoloji ve sanat ortak değerler olarak, insan yaşamına dönük yararlı unsurlardır. Sanat, eğitimle yenileşir, gelişir ve üretkenliğe dönüşür. Dünyamızı güzelleştiren vazgeçilmezlerdir sanatsal eserler. Aklın, becerinin ve yeteneğin bilimsel birikimle ortaya çıkardığı çok önemli görsellerdir sanat eserleri. İnsanların neden olduğu sanatsal değişim, dönüşüm ve gelişmeler dünyamızın kalıcı zenginliğidir. Asırlar öncesi yaşamının anlatımıdır sanatsal kalıntılar. Bilim ve teknoloji gelişerek, sanat değişerek toplumla buluştu. Primitif insanın kullandığı ilkel teknik yerine, bugünün bilgiye dayalı sanatsal üretimler, gelişkenliğin göstergesidir. O süreçte resim yapmada kullanılan kömür, bugün de biçimsel değişimlerle kullanılmaktadır. Felsefenin yönlendirdiği düşünsel olgu bilimsel bilgiyi geliştirerek sanatı zenginleştirdi. Bilim, yaşamı değiştirirken, sanatı da değiştirip geliştirdi. Sanatçı, aldığı bilimsel eğitimle sanatsal üretkenliğe ulaştı.

Bilim, bilinmeyeni bilinir, görünmeyeni görünürlüğe ulaştırırken; sanat işlevsel süreç içinde yeni biçimsel diliyle gelenekleri zorladı. Ayrıca sanat, çağın ruhundan kaynaklanan önemli değişimler ve uğraşlar içerir. Bilim ve sanat evreni kuşatan değerlerdir. İnsan sanatın çıkış noktasıdır. Sonsuzluğa seslenen, ulaşan kalıcılıktır.'Sanat, halkı yönlendiren özgürlüktür. Sanat, direnmenin estetiğidir.' diyen Peter Weiss sanatın toplumsal yolculuğunu anlatıyordur. Kültür ve sanat aşkı bireysel ve toplumsal sevgiyi kamçılayarak önyargıyı önler. Sanatta değişmez değerler yerine çoklu değerler vardır. Sanat bu nedenledir ki çeşitlidir, sonsuzdur, kalıcı ve zengindir. Sanatsal üretim kişiye, yani sanatçıya özgüdür.

Gösteriş, lüks gibi imgeler Barok sanatını doğurdu. Fransız Devrimi ile sanat sembolizmin özgürlüğüne ulaşırken, sanatçı da özgürleşti. 18. yy.da 'Sanat için sanat' düşüncesi ortaya çıktı. Victor Coussin: 'Din din için; ahlak ahlak için; sanat sanat için' diyerek sanatın üretici ve özgür olması gerektiğini istedi. Sanatın toplumsal değerinden, gücünden korkanlar, karalayıp, dışlar ve küçümserler. Sanat ulusal ve evrensel bir kazanım, bir değer ve zenginliktir. Önemli olan kültürel ve sanatsal değerbilirliktir.

Sanat ve sanatçı cesaretin, baş kaldırının göstergesidir. Dünleri çağrıştıran, bugünlerle buluşturan değerlerdir. Sanat, ses getiren, tarihsel, kültürel, sosyal ve toplumsal kazanımlardır. Ulusları ardıllara taşıyan övünç kaynaklarıdır. Ulusların değişim, gelişim ve yenileşmesi sanatsal eserlerdeki donanımlarla ölçümlenir. Cumhuriyet ve Atatürk devrimi sanatsal değerlerde de devrim yarattı. Batı ülkelerinde Rönesans ve hümanizmin sanatsal getirileri o ülkelere önemli değerde zenginlikler kazandırdı. Sanatsal verilere bakılıp tarih okunabilir, sorgulanabilir. Sanatsal değişimler, üsluplar tarihsel kırılmaları da anlatan uygarlıkların anlatımıdır.

Bireyin yeteneğini geliştiren, onun düşünce zenginliğini sanatsal becerilere dönüştüren eğitim devletçe verilmelidir. 'Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.' diyen Atatürk, sanatı ve sanatçıyı çok önemsiyordu. Yetenekli gençlerin sanat eğitimi alabilmeleri için yurt dışına gönderiyordu. O, sanatı ve sanatçıyı uygar bir ulus olmanın, değişim, gelişme ve yenileşmenin ana ilkesi olarak görüyordu. Düşüncenin (felsefenin), sanatın ve sanatçının yok sayılması; okullardan dışlanması gerilemeye ve karanlıklara kucak açmak demektir. Bu nedenledir ki nitelikli bir sanat eğitimi gereklidir.