Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı yöneticilerinin ağır koşullu Mondros Ateşkes Anlaşması'nı 30 Ekim 1918'de imzalamasıyla sona ermişti. Bu Anlaşma gereği, Türk Ordusu'nun silahları elinden alınmış, limanlarına, kentlerine, posta merkezlerine el konulmuş; ülke yer yer işgal edilmeye başlamıştı. Yunan güçleri İzmir'i işgal ettikten sonra Aydın, Bursa ve Uşak yönünde ilerledilerse de İnönü'nde iki kez Türk tokadını yediler. Bu yenilgiden ders alarak güçlendiler. Emperyalist güçler, Türk topraklarını kendilerince paylaşmak, Türk ulusunu tarihten silmek istiyorlardı. Oysa Türk ulusu tarihsel süreçte hiç tutsak olmamış, özgür ve bağımsız yaşamıştır. Bundan sonra da öyle olacaktır ve Türk ulusu için savaş yeni başlamaktadır.

Emperyalist güçler, Osmanlı Meclisini dağıttıkları için, hazırladıkları Sevr Barış Antlaşması'nı onaylatacak bir meclise gerek duymaktadırlar. 23 Nisan 1920'de Ankara'da Türkiye Büyük Milet Meclisi açılmıştı. Sevr'i Türkiye Büyük Millet Meclisine onaylatmak için Ege topraklarını ve İstanbul'u verme vaadiyle Yunan güçlerini ileri sürdüler.

Yunan güçlerinin amacı Türk ordularını savaşa zorlamak ve Ankara'yı işgal etmekti. Bu nedenle büyük bir iştahla 9 Temmuz 1921'de Bursa yönünde, 12 Temmuz 1921'de Uşak yönünden ilerleyerek büyük taarruzlarını başlattılar

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti hem isyancılarla hem işgalcilerle uğraşmak durumundaydı. Bir yandan da yeni ve güçlü bir ordu oluşturmaya çabalıyordu. İnönü Zaferleri'nden sonra askerliğin gereği Türk Ordusu savaşarak Anadolu'nun içlerine doğru çekilmeye başladı, amaç Yunan güçlerini, Anadolu bozkırlarında boğmaktı. Mustafa Kemal Paşa Başkomutan oldu. Ulusal Vergiler Buyrukları ile ulusun tam desteği sağlandı, Ordu güçlendirildi.

'Ulusal Kurtuluş Savaşı, Türk ulusu için bir ölüm kalım savaşı olacaktı. Bu savaşın sonunda ya bağımsızlığa kavuşulacak ya da ölünecek, yok olunacaktı. Bu savaşın simgesi 'YA BAĞIMSIZLIK YA ÖLÜM' idi (Prof. Dr. Suna Kili, Türk Devrim Tarihi, s.129).'

'Büyük Yunan Taarruzu, Türkiye ve Yunanistan açısından önemli olduğu kadar İngiltere açısından da son derece önemliydi. Şöyle ki İngiltere'nin Türkiye politikasını askerler değil, politikacılar belirliyordu. Askerlere kalsa, Boğazlar ve İstanbul bölgesini bırakıp Mustafa Kemal ile görüşüp anlaşmaya çalışacaklardı. Lıoyd George, Lord Curzon ve diplomatlar işi yalnız askeri açıdan düşünmüyorlardı. Daha geniş dış politika açısından ölçüp biçiyorlardı. İngiltere, Birinci Dünya Savaşı'nın en büyük galip devleti olarak mağlup devletlerin hepsine istediği barış antlaşmasını dikte ettirmiştir. Ne Almanya ne Avusturya ne Bulgaristan ne de Macaristan seslerini çıkaramamıştı. Kala kala Türkiye'ye Sevr Antlaşmasını empoze etmek kalmıştı. Bu Antlaşmayı Türklere empoze edememek, İngiltere'nin prestijine bir darbe olacaktır 'Dr. Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya'dan İzmir'e 1921-1923, s. 126).'

'Batıdan Yunan Taarruzu sürerken, doğuda da Sovyet Güçleri ve Enver paşa Anadolu'yu kurtarmak için beklemekteydi. Gerek Bolşevik Ordusunun gerek Enver Paşa'nın Anadolu'ya geçmeleri sonunda, Anadolu'daki Millî Mücadele Türk'ün kendi içinden doğmuş, öz mücadele özelliğini derhal yitirecekti. Yunan güçleri belki daha çabuk yurttan kovulacaktı; ama bu zafer, Türk'ün kendi kanıyla, kendi gücüyle kazandığı bir zafer olmayacaktı.'

'Diğer yandan Anadolu Kurtuluş Eylemi'nin önderi Mustafa Kemal Paşa'yı devirmek, Kurtuluş Eylemi'ni söndürmek için Padişah ile İngiltere alttan alta komplo hazırlıyorlardı. Anadolu'da Mustafa Kemal Paşa'ya karşı bir ayaklanma çıkarma peşindeydiler.'

'Yunan güçleri Anadolu'yu kurtarmaya, Padişah Hükûmeti Anadolu'yu kurtarmaya Bolşevik Ordusu da Enver paşa da Anadolu'yu kurtarmaya gelecekti. Görünen o ki Türkiye'nin ne kadar çok kurtarıcısı varmış o günlerde. Mustafa Kemal Paşa'ya da Türkiye'yi bütün bu kurtarıcılardan kurtarmak kalıyordu. (Dr. B. N. Şimşir, age. s. 146-158).'

Dünyanın en uzun, 22 gün, 22 gece süren Sakarya Alan Savaşı, Yunan güçlerinin 23 Ağustos 1921 günü Yunan saldırısıyla başlamıştır. (Sakarya Alan Savaşı'ndan bir gün eksik süren ikinci uzun Alan Savaşı Rusya ile Japonya arasında 1904) yılında olmuştur.)

Sakarya Alan Savaşı sürerken Mustafa Kemal Paşa, yeni bir strateji ve taktik ortaya koydu: 'Meydan Savaşı, yüz kilometrelik cephe üzerinde oluyordu. Sol kanadımız Ankara'nın elli kilometre güneyine kadar çekilmişti. Ordumuzun yönü batıya iken güneye döndü arkası Ankara'ya iken kuzeye çevrildi. Cephenin yönü değiştirilmiş oldu. Savunma hatlarımız kısım kısım kırılıyordu Fakat kırılan her kısmın yerine en yakın bir yerde yeni bir savunma hattı kuruluyordu.'

'Savunma hattına çok ümit bağlamak ve onun kırılmasıyla ordunun büyüklüğü ölçüsünde çok gerilere çekilmek gerektiği teorisini çürütmek için memleket savunmasını başka türlü ifade etmeyi ve bu ifademde direnerek şiddet göstermeyi yararlı ve etkili buldum. Dedim ki:

'Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz. Onun için küçük büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir; fakat küçük büyük her birlik, ilk durabildiği noktada yeniden düşmana cephe kurup savaşa devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler, ona tabi olamaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar dayanmaya ve karşı koymaya mecburdur (Kemal Atatürk, Nutuk, s. 419).' Mustafa Kemal Paşa'nın bu yeni savaş stratejisi ve taktiği, Yunan güçlerini şaşırtmıştır.

'Yirmi iki gün süren bu kanlı çarpışma boyunca zaman zaman Yunan birlikleri cephemizi yarmış, ise de üstün Yunan savaş olanaklarına karşın subayların ve erlerin Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın verdiği sonuna kadar dayanmak ve direnmek yükümlülüğü, Yunan Ordusunun savaş gücünü kırmaya, dağıtmaya, çözmeye ve geri çekilmeye zorlamaya yetmiştir. 5-13 Eylül arasında Yunan güçleri çekilmişler, Sakarya'nın doğusunda tek bir düşman birliği kalmamıştır. 13 Eylül 1921 günü Sakarya Alan savaşı sona ermiştir (Prof. Dr. Suna Kili, age. s 130).'

'Yirmi iki gün yirmi iki gece aralıksız süren en büyük ve kanlı Sakarya Alan Savaşı, Yeni Türk Devleti'nin tarihine, dünya tarihinde pek az rastlanan büyük bir meydan muharebesi örneği kaydetti (Nutuk, s.420).' Sakarya Alan Savaşı'nda Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, atının tökezlemesi sonda kaburga kemikleri kırılmış ise de savaşı sedyede yönetmiş, alandan çekilmemiştir.

'Sakarya Alan Savaşı, Türk gücünün Anadolu'da yenilmezliğinin İstanbul İşgal komutanlığınca ve onların hükûmetlerince de anlaşılmasını, dış ilişkilerde yeni anlaşmaların yapılmasını sağlamıştır. Sakarya Meydan Savaşı, ülkede umutların, coşkuların, güven duygularının yeniden yeşermesini, güçlenmesini sağlamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'ya Mareşal rütbesini ve gazi unvanını vermiştir (Prof. Dr. Suna Kili, age. s.130-131).'

Türk Kurtuluş Savaşı'nda askeri zaferleri, diplomatik zaferler izlemiştir. Diplomatik başarılar da askeri başarıları tamamlamıştır. Söz gelimi Doğu Cephesi'nde Ermenilerle yapılan savaşın kazanılması ile Gümrü ve Moskova Antlaşması; Sakarya Zaferi sonunda 20 Ekim 1921'de Fransa ile Ankara Antlaşması imzalanmıştır.

'Ankara Antlaşması, Birinci Dünya Savaşı'nda Türkiye ile savaşmış Batılı Müttefiklerden Fransa ile yapılmıştır. Müttefik Cephe'de bir gedik açılmış, orta direk bel vermiştir. Sakarya Zaferi İngiltere'de soğuk duş etkisi yapmıştır. Ankara Antlaşması da Lord Curzon diplomasisine bir darbe hatta bir şok olmuştur. İngilizler, Ankara Antlaşması'nı kendi çıkarları için son derece zararlı bulmuşlardı. (Dr. Bilal N. Şimşir, age. s. 212-214).'

'Sakarya Alan Savaşı, büyük bir savaştır. Sakarya Zaferi, gerek askeri, gerek siyasi bakımdan çok yönlü, derin anlamı olan bir zaferdir. Sakarya Alan Savaşı, Türk'ün ölüm kalım savaşı demektir. Bu savaşta Türk ulusu var olup olamayacağının, varlığını koruyup koruyamayacağının sınavını vermiştir. Sakarya Zaferi, Türk ulusunun var olacağını, var kalacağını kanıtlayan büyük bir zaferdir. Sakarya Alan Savaşı, Türk'ün son savunma savaşıydı. Yunan'ın Büyük Helen, büyük Bizans İmparatorluğu ülküsü, tutkusu Sakarya Alan Savaşı ile son buldu.'

'Sakarya'da Lıoyd George'un Sevr'i ile Mustafa Kemal Paşa'nın Ulusal Ant'ı çarpışmıştır. Sakarya Zaferi, Ulusal Ant'ın zaferi idi. Sakarya Zaferi, Anadolu'da pusuda fırsat kollayanların yüzlerine patlamış bir tokattı. Sakarya Zaferi, Türk ulusunun dişini tırnağına takarak kendi öz gücüyle kazandığı bir zaferdir (Dr. Bilal N. Şimşir, age. s. 179-182).'


Büyük Yunan saldırısının başlamasından (9 Temmuz 1921) önce, Yunan güçlerinin durumunu gözlemleyen İngiliz gözlemciler, Yunan Ordusunu çok iyi hazırlanmış bir savaş makinesine benzetmişler ve Türk gücünün buna direnemeyeceğini bildirmişlerdi. Türk Ordusu, bu savaş makinesinin dişlilerini teker teker Sakarya'da kırıp devre dışı bırakmıştır. Başka bir anlatımla 'Yunan kararlılığı ve gücü, Mustafa Kemal'in gücü ve kararlılığı karşısında baş eğmiştir (Prof. Dr. Şerafettin Turan, Türk Devrim tarihi 2, s. 252).'

Emperyalist saldırıları durduran son savunma savaşımız Sakarya Alan Savaşı'nın ve Zaferi'nin 101. Yılını kutluyor; başta Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal ve Cephe Komutanı İsmet Paşa olmak üzere tüm komuta kurulunu ve şehitlerimizi saygıyla anıyoruz. Ruhlar şad, mekanları cennet olsun.