Tüm Dünya günlerdir Rusya'nın nasıl Ukrayna gibi bağımsız bir ülke üzerinde hak iddia edebildiğini konuşuyor. Tüm tepkilere ve yaptırımlara kulaklarını kapatarak ve tüm kınamaları boş vererek neredeyse dört bir yandan bir ülkenin işgalini izliyor. Aslında Dünya ülkeleri bu gibi işgalleri ilk kez görmüyor. Ancak ilk kez topluca ses çıkarıyorlar. Burada işgale uğrayan ülkenin daha Avrupalı olması, dini olarak güçlü ülkelere yakınlığı belki de tepkilerdeki gizli neden. Oysa hepimizin bildiği gibi Irak, Suriye, Afganistan, Libya gibi ülkelerde benzer durumlar yaşandığında işgal eden ülkeler kendilerini haklı çıkaracak nedenler bulmuşlardı.
Peki Rusya pek çok güçlü devleti karşısına alarak böyle bir işgale neden başladı?
Putin'in Ukrayna'yı en başından beri Rusya'dan ayrı görmediği bir bakış açısı var. Kendisine göre Ukrayna ve Rusya halkları tek bir halk iki devlet durumundalar. Ukrayna'nın Avrupa ülkeleri ile yakınlaşması, NATO'ya dahil olmak istemesi Putin için strateji ve prestij kaybı olarak görülüyor.
2014 yılında Kırım'ı işgal etmesiyle birlikte Ukrayna'ya bir ikazda bulundu. Sonrasında ise Donbas bölgesinde yaşayan ayrılıkçıları destekleyerek silah yardımı yaptı. Yani 8 senelik süre içinde bu bölgeyi bir nevi Ruslaştırarak kendine bağlamayı planladı.
Rusya'nın tarihine baktığımızda daha önce de Gürcistan'dan ayrılan Abhazya ve Güney Osetya içinde benzer yaklaşımı olduğunu görüyoruz. Bu bölgeleri de Gürcistanla yaptıkları kısa savaş süresince silah anlamında destekledi ve sonrasında bağımsızlıklarını tanıdı.
Donbas bölgesinin Rusya için bu kadar önemli olmasının nedenine gelirsek, bölge toprak parçası olarak küçük olmasına rağmen maden kaynağı açısından son derece değerli. Yaklaşık 100 milyon ton civarında kömür madeni olduğu tahmin edilen bölge Avrupa'nın en büyük 4. maden yatağı konumunda. Bölge Ukrayna nüfusunun %10'unu barındırmasına rağmen milli gelirin %20'sini karşılıyor. Bölgede yaşanan iç karışıklıklar nedeniyle yaklaşık 2 milyon kişinin göç ettiği ve mevcut durumda bölgede Rus nüfusunun ağırlıkta olduğu biliniyor.
Aslında Rusya, SSCB döneminden sonra kendinden ayrılan ülkelerin Avrupa ile yakınlaşmasını, NATO'ya dahil olmasını bir tehdit olarak algılıyor. Bu ülkelerin hala kendi ekseninde hareket etmesi arzusunu taşıyor. Kendi görüşlerinin dışında hareket eden ülkelerde iç karışıklıklar yaratarak yönetimlerini, yöneticilerini değiştirme değiştiremediklerini de bölge stratejisi izliyor.
Ne yazık ki burada olan halka oluyor. Çocuklar anlam veremedikleri bir savaşın ortasında, sığınaklarda siren sesleri altında yaşamak imkanları varsa göç etmek durumda bırakılıyorlar. Kadınlar sevdiklerini belki ölüme gönderecek olmanın belirsizliği ve geride kalan ailelerini toparlayabilmenin telaşını yaşıyorlar. Erkekler belki korkuyla, belki gururla ellerine aldıkları silahlarla ölüme veya öldürmeye gidiyorlar.
Amaç sözde hep aynı. İstikrarı, refahı sağlamak, insanlara daha iyi bir hayat sunmak.
Ancak asıl amaç daha fazla toprak, daha fazla yer altı zenginliği ve daha fazla yönetim gücü kazanmak.