Mersin'deki Suriyelilerin hafızlık icazet töreninde bir konuşma yapan Mersin Üniversitesi, İslamî İlimler Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Erdal Baykan, birkaç kısa cümleyi sosyal medyada paylaştı: 'Suriyeli kardeşlerimizin Hafızlık İcazet Töreni'ne katıldık. Halep'in Şam'ın yurdumuz olduğunu, Mersinimizin Halep'in Nahiyesi olduğunu, bugün burada misafir değil ev sahibi oldukları söyledik. Her şey aslına döner'. İşte bu sözler üzerine sosyal medyada kıyamet koptu! Sayın Baykan'a karşı terbiyesizlikte ölçüsüz saldırganlık, kendini çirkin yüzüyle göstermekte zaman kaybetmedi. Vatanseverliğinden zerre kuşkumuzun olmadığı bir ilim insanının vatan hainliğinden, Mersin sevgisine şahit olduğumuz bir ilim insanın Mersin'i Suriye'ye vermesine kadar atılan iftiralar silsilesi, sosyal medyada taraftar buldu.

Hoş, sosyal medyada zaten böyle olmuyor mu? Evveline ahirine bakılmadan alıntılanan cümle, bir insanının lanetlenmesi için yeterli görülüyor. Burada olduğu gibi, insanın bin bir emekle kaleme aldığı makaleleri, kitapları kimsenin umurunda olmuyor (Sayın Baykan'ın makalelerinin yanı sıra Düşünceye Gelmeyen: Tanrı Sorunu ve Mevlana, Dua Üzerine: Din Felsefesi Okumaları, Aliya Okumaları: İslam Deklarasyonu kitaplarının yazarı olduğunu da zikredelim). Ne olduğunu anlama, araştırma gereği duymayan insanlar, akıllarına geleni yazmaktan çekinmiyor. Mesuliyet kaygısı yok, işin aslını öğrenme isteği yok, benliğin köpürdüğü acımasız bir karalama kampanyası kervanına gönüllü katılım var…

Kopartılan fırtınanın ardından sosyal medyada Prof. Dr. Erdal Baykan, bu defa söylediklerinin tarihî kaynaklarını gösteren açıklayıcı bir yazı kaleme aldı. Öte yandan Akdeniz Kent Konseyi Başkanı Sayın Dr. Mustafa Erim de yazdığı ayrıntılı bir köşe yazısında konuyu etraflıca tartışarak Osmanlı belgelerindeki bilgileri paylaştı. Sayın Erim, 1864'teki Vilayet Nizamnamesi ile dört yıl boyunca Halep Vilayeti'ne bağlı Adana Sancağı'na bağlı Mersin'in bir kaza merkezi olduğunu vurgulayarak durumun Osmanlı belgeleri ile ispatını yaptı.

Bilindiği gibi Halep, Osmanlı idaresinden çıkarken bile Meclis-i Mebûsan'da 28 Ocak 1920'de kabul edilen Misak-ı Millî içinde yer alır. Halep'in ne olduğundan bîhaber zihniyet için Sayın Dr. Enes Demir'in verdiği '1918 yılının Ekim ayı sonu ve Kasım ayı başlarında haksız ve hukuksuz olarak İngilizler tarafından işgal edilen bölgenin halkı, 1919-1921 yılları arasında Türkiye'ye bağlı kalmak için Milli Mücadele'ye katılmıştır'[1] bilgisi, şehrin ruhunu anlama açısından herhalde öğreticidir. Yakın geçmişimizde mesela Drama ile Selanik gibi Halep ve Şam da yurdumuz, vatanımızın parçasıdır. Bunu inkar edebilir miyiz?

Şunu vurgulamak isteriz; Medeniyet tarihimiz, bize sığınanlara daima kucak açtığımız güzel örneklerle doludur; Rumeli'den, Kafkasya'dan veya başka yerlerden Anadolu'ya can korkusuyla sığınanları, ırkına, dinine bakmaksızın kabul ederiz, 'bizden' deriz. Gönül coğrafyamız, tarihten gelen müşterek medeniyetimize ait topraklarda bizleri manevî olarak misafir değil ev sahibi yapar.

Halep'teki, Saraybosna'daki, İskenderiye'deki, Lazkiye'deki, Kandiye'deki, Batum'daki medeniyet tarihi geçmişimiz, bizi bu topraklara kalpten bağlar. Tam da bu kavramla kendimizi Kudüs'te, Prizren'de, Şam'da, Razgrad'da, Trablusşam'da, Üsküp'te, Kerkük'te yabancı hissetmeyiz, bizden bir şeyler değil çok şeyler buluruz. Bütün bu gönül coğrafyamızdan gelenler de güzel vatanımızın her yerinde kendilerine yabancı olmayan çok şey bulurlar. Türkiye'de, aynı medeniyete ait olmanın, kardeşliğin, emniyet ve huzurunu hissederler. Asla ilgimizi kesmeyeceğimiz Rumeli, nasıl bizim gönül coğrafyamızdan bir parçaysa Kudüs ve Halep de öyledir. Gönül coğrafyamızda, anlamını her geçen gün yitirdiğine şahit olduğumuz yapay sınırlar olmaz, sadece aynı medeniyete ait olmanın bahşettiği, kelimenin en kalbî manasıyla muhabbet olur. Bu yüzden Mersin Halep'e, Halep de Mersin'e gönülden bağlıdır. Bu arada Mersin kazasının ilk kaymakamının Halepli Mahmut Gürani Bey olduğunu da hatırlatmak isterim[2].

Son olarak şunu söyleyelim; Sayın Baykan'ın Mersin'de Suriyeli hafızların icazet törenindeki sözlerine bambaşka manalar yükleyerek kendisine hücum edenlerin, biraz tarih bilgisi ve insan sevgisi ile konuya yaklaşımlarını düzeltmeleri en büyük temennimizdir. Sayın Prof. Dr. Erdal Baykan, samimiyetle dile getirdiği açık olan sözleriyle tarihî gerçeklere gönderme yaparak kardeşliği hatırlatmanın dışında bir şey yapmamaktadır.

Evet, ayrımcılık değil kardeşlik kazanır ve her şey aslına döner.

----------------------------------------------------------

[1] Dr. Enes Demir, Arşiv Belgeleri Işığında Milli Mücadele Döneminde Halep ve Kuzeyi, II. Uluslararası Osmanlı Coğrafyası Arşiv Kongresi Bildiriler Kitabı, 2019.

[2] Dr. İbrahim Bozkurt, Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Modernleşme Sürecinde Mersin'de Eğitim, Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, 2008.