0

Ülkemiz hem siyaset hem de ekonomi açısından gündem sıkıntısı çekmeme geleneğini devam ettirmekte ve birbiriyle yakından ilişkili olan bu ikili; hareketliliğini sürdürmekte ve Ülkemizin geleceğini nasıl şekillendirecekleri merak edilmektedir. 2015 yılında yapılan seçimlerin, siyasi belirsizliği bitireceğine ve siyasi ve kamu reflekslerinin ekonomiye daha fazla odaklanacağına ilişkin beklentilerin henüz gerçekleşmediği görülmektedir. Bu süreçte; terör olaylarının devam etmesi, hükümet değişikliğinin olması, uluslararası ilişkilerimizdeki sıkıntıların devam etmesi, Ülkemizin yönetim şekline ilişkin gündemin canlı tutulması ve gerek bu kapsamda gerek çeşitli konulardaki hararetli siyasi tartışmaların yaşanması sonucunda; ekonomimizin temel sorunlarına odaklanma ve çözüm açısından arzu edilen performansın tam olarak gösterilemediği bir gerçektir. Her ne kadar; bütçe performansı, enflasyon ve büyüme rakamları gibi bazı veriler açısından; şu ana kadar 2016 yılında olumlu bir seyir dikkati çekmekte ise de ekonomimize ilişkin diğer bazı temel göstergelerin yanı sıra değişik sektörler ile kurumsal yapılardan ve vatandaşlardan gelen talepler; önemli ekonomik sorunların çözümünde gerekli aşamaların ve uzlaşmaların yaşanmadığını, bazı rakamsal iyileşmelerin ise iş hayatına ve yaşam koşullarına henüz tam yansımadığını göstermektedir.

Bu bağlamda farklı yorum ve eleştirilerin de yapıldığı ilginç bir ekonomik sahne dikkati çekmektedir. Özellikle; turizm sektörünün ve ihracatımızın yaşadığı kriz, karlılık ve teknik işleyiş sıkıntıları yaşayan bankacılık sektörünün bir yandan da muhatap olduğu çeşitli kesimlerin mali iyileştirme taleplerine maruz kalması, inşaat sektöründe oluşan fiyatların ulaştığı seviyenin ve taleplerin seyrine ilişkin tartışmalar, vergi indirimi ve mali teşvikler isteyen sektörler, kıdem tazminatındaki arayışlar, geçmişteki başarısız zorunlu tasarruf uygulamalarına rağmen iç tasarrufların artırılmasına ilişkin yeni yasal çabalar, gelir dağılımındaki eşitsizlik, doğrudan yabancı yatırımlardaki ciddi ivme kayıpları, özel sektörün borçları, iç talebe dayanan büyümenin sürdürülebilirlik ihtimali, cari açığın geleceği ve yürürlüğe giren esnek çalışma modellerinin işsizlik sorunumuzu nasıl etkileyeceği gibi çeşitli konulardaki belirsizliklerin, arayışların, taleplerin ve sorunların; hangi zaman sürecinde ve ne şekilde sonuçlanacağına ilişkin meraklı bekleyişlerin yoğun olduğu görülmektedir.

Ayrıca, ekonomik tabloyu çok olumlu yorumlayan bazı ekonomi çevrelerinin, aynı zamanda gerek Hükümetten gerek bankalardan devamlı olarak mali taleplerde bulunmaları, gerçek görüntünün algılanmasını zorlaştıran bir durum olarak ilginçliğini korumaktadır.

Yukarıda belirtilenler ile benzeri tüm konulardaki gelişmelerin ve girişimlerin toplumun geniş kesimlerini ilgilendirmesi nedeniyle, ilgili çevreler ile karar vericilerin kolaycılıktan kaçınması, konulara samimiyetle yaklaşması, uzlaşacakları alanları artırma arayışı içinde olması ve empati yaparak, sorunlara diğer boyutlarıyla da bakabilmesi; çözümlerin kalıcı olması, insanların mutluluğu ve ekonominin çarklarının sağlıklı dönebilmesi için önemli ve gereklidir.

Öte yandan, ekonomi; herkesi ilgilendiren bu yapısı nedeniyle sadece siyasal iktidarların muhatap olduğu bir sorumluluk alanı olarak görülmemeli ve her türlü kurumsal ve bireysel yorumlar ve eleştiriler olgunlukla karşılanmalı ve yapıcı olanlar değerlendirilmelidir. Bu bağlamda; gelecekteki siyasal iktidarların da, kendilerinden önceki hükümetlerin ekonomik başarıları ile başarısızlıklarından doğal olarak etkilenme olasılıkları dikkate alındığında, siyasi partilerin ekonomi alanında yapıcı olması ve mevcut hükümetlere inandıkları konularda destek vermesi gerekir. Hükümetlerin ise; ekonomik alandaki bazı sorunların iyileştirilmesinde ve çözümünde ve toplumun bazı kesimlerinin talepleri ile beklentileri konusunda gerekli iletişimi ve uzlaşmayı sağlama açısından muhalefet partilerinin önemli katkılar yapabileceklerini ve günün birinde iktidar olma şansı yakaladıklarında ekonomik sorunların az olduğu bir ortamı istemelerinin doğal olduğunu düşünerek, muhalefet partilerine karşı ılımlı ve iş birliğini öngören bir yaklaşım içinde bulunması; rasyonel bir davranış olarak, hem ülkenin ekonomik durumuna hem de huzuruna fayda sağlayacaktır.

Yazımı; mübarek Ramazan ayı bereketinin, ekonomimize ve vatandaşlarımıza yansımasını dileyerek ve bir fıkrayı siz değerli okurlarla paylaşarak bitireyim.

'Ramazan ayında bacı kalfa ve nezaretindeki kız, birlikte çarşıya çıkmışlar. O sırada çarşıda bulunan iki bıçkın delikanlıdan biri arkadaşıyla iddiaya tutuşmuş ve demiş ki; 'Ben bu güzel kızı tanımıyorum ama öpeceğim.', diğeri ise 'Öp de görelim.' demiş. İddialı genç, kız tam yanından geçerken hızla sarılıp öpmüş. Bacı kalfa hışımla; 'Terbiyesiz, sen tanımadığın kızı nasıl öpersin.' demiş. Delikanlı ise; 'Af edersiniz, kız kardeşime çok benziyordu, yanlışlıkla öptüm.' diye vaziyeti kurtarmaya çalışmış. Bacı kalfa ise cevabı yapıştırmış; 'Bu öpücük, hiç kardeş öpücüğüne benzemiyordu ama, bu mübarek ayda fıtır sadakamız olsun.'