Yağmurlu bir ilkbahar gecesi, gök gürültüsü ile irkildim. Aklıma eski halim ve sevdiklerim geldi. Bir fincan kahve koydum geceye, bir şarkı açtım gökyüzüne. Kulaklarım ve midem bayram ederken düşündüm. Bu hayatta 24 yıla neler sığdırdım ben? Düşünmeme gerek bile yoktu aslında. Bana göre bir çok şey. Kimine göre hiçbir şey. Küçüklüğüm geldi gözümün önüne. O herkesin evde olduğu, kimsenin evden ayrılmadığı kalabalık olduğumuz zamanlar… Yağmur sesi duyduğumda o eskiden duyduğum güven ve huzur duygusunu pek alamıyorum mesela artık. Hiç unutmam. Bir gece yağmur evimizi yıkar gibi yağarken, gök gürültüsü kulaklarımı tırmalarken, yanımda muhabbet kuşum, aynı oda da kaldığım ablam, yan odalar da diğer aile fertleri...Aynı evde, aynı güven duygusu ile. Kulağımda yarı gök gürültüsü yarı müzik sesi. Belki o zamanlar farkedemesem de evim, huzurun merkezi idi. Hala o çocuksulukla, hala o anaç duygularla her yağmur yağıp, gök gürültüleri olduğunda tüm sevdiklerime sıkı sıkı sarılmak isterdim. Arzum onları güvencem altına almak, gök gürültüsü korkumu sevdiklerimin varlığı ile huzura çevirmek, hepsini bir çatı altında tutmaktı. Ailem, sevdiğim, arkadaşlarım. Evleri olmak, Korkularını, Huzura… Sıkılmışlıklarını, Eğlenceye… Karabasanlarını, Pollyannalara çevirmek isterdim. Hatta onlar yanımda var oldukça gök gürültülü bir gece de koşmayı dahi isterdim. Özgürce...durmadan, korkmadan ve hiçbir kaygı duymadan... Sonra yine hep beraber bir çatı altına gelmek onları kaybetme korkusu yaşamamak... Kalbimin çatısında, duygularımın ve o güven veren sıcak ve anaç insanlığımda. onları yaşatmak... Gök gürüldedikçe, sarılmak daha şiddetli gürüldedikçe daha da sıkı sarılmak… Bu hayata ne sığdırdım, iyi ve kötü neler yaptım hiç bilmiyorum. Belki bir iz bırakırım, belki de silinip giderim…Orasını hiç bilemiyorum. Beni tanıyanlar, 'Keşke beni de bu şekilde sevsen' ya da 'İyi ki benden ondan nefret ettiğin gibi etmiyorsun' demeleri. Ortam yok. Bildiğim tek şey sevmek. Sevmeyi sevdiklerim. Çok azlar, ama bir o kadar da değerli ve sevilesiler. Arkadaşlarım, sevdiklerim, ailem, evcil hayvanlarım, kaktüslerim, gökteki o ihtişamlı ay. Tek bildiğim şey bir şeyi sevdiğimde dibine kadar sevmem, dibini bulup oraya sağlam tohumlar serpmem... Bir fincan kahvemle ve ona eşlik etmeye kendine huy edinmiş yağan yağmurda, sevdiklerimi düşündükçe sanki yeniden varoluyorum.

Çünkü insanı insanı yapan sevgidir. Sevmektir. Kalben sevmek… Kusurlara rağmen, uzaklıklara rağmen, hala sevebilmektir umut etmeyi, yerde üzerine basmamaya çalıştığın bir bitkiyi, çaresiz kalmış sığınaksız bir insanı, ölüme terkedilmiş bir hayvanı, maviliğine rağmen seni ıslatmaktan çekinmeyen gökyüzünü, acımasızlıklarına rağmen yeryüzünü ve sevgiyi hissedebildiğin her canlıyı…

Şarkılar söyleyin gökyüzüne… İçinizi açın geceye... Bir fincan kahve koyarken sevdiklerinize…Bırakın gök gürlesin... İçinizdeki bitmek tükenmek bilmeyen sevgi, o sesi bastıracak ne de olsa… Sevdikleriniz sizin kalp çatınızda durdukça… Kıyamet bile kopsa, onların kalplerinde olduğunuz sürece hiçbir şeyden korkmayın..!