Çok az insana nasip olacak bir hayat yaşayacağı İzmir'de dünyaya gözlerini açtı küçük kız. Epeyce güzel bir bebekti. Çokta usluydu abisinin aksine, kocaman bahçesi olan iki katlı bir evleri vardı. Hiç kıymetini bilemedi bu koca bahçenin, hayali bir apartmanda oturmak ve kapıcıları olmasıydı. Nerden bilecekti ki o küçük aklıyla özgürlüğü hapishaneden ayrımını.

Onun doğduğu zamanlar yokluk vardı. Öyle her yıl mobilya falan değiştirilmezdi şimdilerde olduğu gibi, evlenirken seçilen mobilya tüm hayatında var olacak mobilyaydı. Özleşirdin onlarla, bir dönem yeşil kadife koltuklar bir dönemde kenarları tahta bordo çizgili koltuklar, hangisi önce modaydı bilmiyorum ama küçüklüğünde hatırladığı girdiği her evdeki koltuk çeşidi buydu. Bide insanlar birbirinden görüp alırdı, o zamanlar böyle boy boy reklamlar, televizyonlar yoktu. Zaten televizyonlarda renksizdi, renkli olan insanlardı... O yüzden kimse kimseyi kıskanmazdı da. Evdeki eşyalar değersiz, insanlar değerliydi. Eşyalar hayatını idame ettiriyorsa, senden iyisi yoktu.

Çok güzeldi be insanların birbirine içten güvenmesi, derdine ortak olması, elindekini cebindekini ihtiyacı olanla paylaşmak. Güzel bir çocukluğu oldu aslında koştu, top oynadı, ip atladı, şimdiki çocukluklar gibi değildi yani olması gereken gibiydi. Birazda para ve evde sık olan kavgalar az olsaydı, mükemmel bile denilebilirdi aslında.

Evde kendine ait bir köşesi olmadı, babaannesinin odasında büyüdü. Odası gibi adına da ortak oldu. O yüzden onun için en kıymetliydi evde. Of dedirten zor bir kadındı babaannesi, o zamanlar kızsa da yıllar sonra ona ne kadar benzediğini anlayacaktı. Güçlü ileri görüşlü ve kararlı bi kadındı. Çokta inatçı. Okuma yazma bilmemesine rağmen cebinde Atatürk resmi vardı. Sık bahsederdi Atatürk'ten, gençlik anılarından ve o bankadaki faiz günleri hiç şaşmazdı. Okuma yazma bilmeden nasıl şaşırmazdı kimse çözemedi. Yaşı da uzun süre değişmedi babaannenin gerçek yaşını kimse söylemeye bile cesaret edemezdi, çünkü azarlanırdı. O zamanlar doktora fazla gidilmezdi. Bir yerin ağrıyınca ilk teşhis nazar olmuşsun olur; babaanne şöyle bir nazar duası okur kuvvetli nefesiyle de bir üfledi mi yüzüne dipçik gibi olurdu.

Küçük kız büyüdü. Okulda başlayan staj sonrası çalışma hayatı başladı. 19'unda evlendi, Hemen anne oluverdi. Kızı büyüdü nerdeyse kendi boya geldi, yalnızlığını paylaştı. Hayatı kızıyla omuz omuza yarattıkları birliktelikle güzelleştirdi. Günün birinde kızıyla sohbet ederken, arkalarında dikilen annesi, onların birlikteliğini nemli gözlerle izlerken, kayınvalidesini anımsadı. Kendisini farkeden torunuyla sarmaş dolaş kızına bakarak mırıldandı, babaannesine benzemiş. Artık kocaman bir anne olan dünün küçük kızı, bu sözleri duyduğunda kızına sıkı sarılırken yaşadığı hazdan yanakları kızardı.