0

Görsel içerik, internet sitelerinde ve sosyal medyada hızla yazının yerini alıyor.

5,000 Yıldan fazla bir süredir yazıyı kullanıyoruz. Sümerlerin yazıyı kullanmaya başlaması ile bilgilerin gelecek nesillere aktarımı ve birikimi sağlanmış oldu. Yazı ile sadece edebiyat değil, aynı zamanda bilim oluştu, teknoloji bugünkü seviyesine geldi.

Ve... bugün, dijital teknoloji ve sosyal medya ile birlikte fotoğraflar ve videolar hızla yazının yerini alıyor gibi görünüyor. Bunu fark eden insanlarda, edebiyatın her geçen gün değerini yitirmekte olduğuna dair bir korku oluşuyor.

Sosyal medya ağlarında fotoğraf ve video paylaşımı, yazıya göre kat kat fazla ilgi görüyor ve çok hızlı popüler oluyor. Her gün yüz milyonlarca fotoğraf internet sitelerine ve sosyal medya hesaplarına yükleniyor. Resim içeren Tweetler %18 daha çok tıklanıyor, %89 daha çok favorilere ekleniyor ve %150 daha çok retweetleniyor. Araştırmalar, 2017 yılındaki tüm internet trafiğinin %74'ünü videoların oluşturacağını, 2019 yılında ise bu oranın %80'i geçeceğini gösteriyor.

Neden görselleri yazıya göre çok daha fazla seviyoruz?

Aslında bu sosyal medya ile ortaya çıkan yeni bir süreç değil. Görsellik insanın yapısında var. Yazıyı sadece son beş bin yıldır kullanırken, konuşma dilini yaklaşık 40,000 yıldır kullanıyoruz. Görsel imajlar ise yüzbinlerce yıldır en çok kullandığımız iletişim aracı. Görselliğin kullanımı genlerimize işlenmiş durumda. Dolayısıyla görsel odaklı bir varlık olan insanoğlunun doğasında 'görsel hikaye anlatma' varoluşundan bu yana süregeliyor.

Psikolog Albert Mehrabian, insanlar arasındaki iletişimin %93 oranında 'sözsüz' olduğunu belirtiyor. Yani iletişimimiz çok büyük oranda görüntüler üzerine kurgulanıyor. Çünkü beynimiz görüntüyü yazıdan çok daha hızlı, anlaşılır ve güvenilir bir şekilde işliyor. Görüntü beynimizde yazıya göre daha kolay ve etkin bir biçimde diğer konularla ilişkilendiriliyor.

3M Şirketinin yapmış olduğu bir araştırmaya göre, beyne iletilen bilgilerin %90'ı görsel. Aynı araştırmaya göre insan beyni görsel bilgiyi yazılı bilgiye kıyasla 60.000 kat daha hızlı işliyor.

Araştırmalar herhangi bir konuyla ilgili gördüğümüzün %80'ini, okuduğumuzun %20'sini ve duyduğumuzun sadece %10'unu 3 gün sonra hatırlayabildiğimizi ortaya koyuyor. Zaten insan doğal olarak duyduğuna veya okuduğuna değil, gördüğüne inanıyor.

Yani korkmaya gerek yok. Ne yazının sonu geliyor, ne de edebiyatın. Edebiyat, insanoğlunun gelişimine paralel olarak gelişmeye devam edecek. Sadece son yıllarda paldır küldür bir şekilde hayatımıza giren dijital teknoloji ve sosyal medya, insanoğlunun doğasına ayak uyduruyor.