Küresel ekonomide sermayenin yönü, artık sadece maliyet değil; şeffaflık, sürdürülebilirlik ve öngörülebilirlik gibi unsurlar tarafından da belirleniyor. Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırımlar konusundaki mevzuat yapısı, bu anlamda yatırımcı güvenini pekiştiren önemli yasal mekanizmalar barındırıyor. Bu mekanizmalardan biri de hiç şüphesiz, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu Uygulama Yönetmeliği kapsamında getirilen yıllık bildirim yükümlülüğüdür.

20 Ağustos  2003 tarihli ve 25205 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelik, Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı sermayeli şirketler ile şubelerin, her yıl en geç Mayıs ayı sonuna kadar, bir önceki yıla ait mali ve faaliyet bilgilerini E-TUYS (Elektronik Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Sistemi) üzerinden Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü’ne bildirmelerini zorunlu kılmaktadır.

Aynı yönetmeliğin 8/ç maddesi ise, irtibat bürolarına benzer bir yükümlülük getirmektedir. Bu bürolar da geçmiş yıla ait faaliyetlerini yine aynı sistem üzerinden ve belirlenen formatta beyan etmek durumundadır.

Bu bildirimlerin içeriği, yalnızca teknik bir zorunluluğu yerine getirmekten ibaret değildir. “Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Faaliyet Bilgi Formu” çerçevesinde toplanan veriler, Türkiye’nin yatırım ortamını şekillendiren karar süreçlerinde kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu formlar, birer istatistikî belge olmanın ötesinde, yatırım politikalarının temel taşlarını oluşturmaktadır.

E-TUYS sistemine yalnızca yetkilendirilmiş kişiler erişebilir. Bu kişi, şirketin ortağı, yöneticisi ya da çalışanı olabilir. Giriş, yetkili şahsın e-Devlet şifresi ile sağlanmakta olup, işlemler https://etuys.sanayi.gov.tr adresi üzerinden yürütülmektedir. Sistemin kullanımına dair teknik bilgilere ve kullanıcı kılavuzlarına Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın resmî web sitesinden ulaşmak mümkündür.

Mayıs ayı, bu yükümlülükler açısından kritik bir dönemdir. Bildirimlerin zamanında ve doğru şekilde yapılmaması, ileride idari yaptırımlara ya da veri eksikliği nedeniyle kamu otoritelerinde yatırımcı hakkında yanlış değerlendirmelere yol açabilir.

Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırım politikalarının sağlıklı işlemesi, yalnızca yatırımcının ülkeye ilgisine değil, aynı zamanda bu ilgiyi doğru şekilde yönlendirecek veri ve yönetim sistemlerinin işlerliğine bağlıdır. Bu sebeple, şirketlerin ve irtibat bürolarının bildirim yükümlülüklerine gereken önemi göstermesi, yalnızca yasal bir gereklilik değil, yatırım ortamının şeffaflığı açısından elzem, aynı zamanda ülkeye duyulan güvenin bir yansımasıdır.