Gerek bireylerin sosyal haklarının ve sorumluluklarının farkında olmasını sağlama, gerek buna erişemeyen bireylerin erişimini artırmak ve sosyal adalete katkıda bulunmak sivil toplumun misyonlarından en önde gelenidir. Bunlar, kurumların personel yetersizliğinin giderilerek, mevcut personelin etkili bir denetimle verimli çalışmasının sağlanması, yoksullukla etkin mücadele edebilmek için öncelikle Türkiye'de yoksulluğun boyutlarının daha iyi tespit edilebilmesi için araştırma yapılması, sosyal yardım ve sosyal hizmetlerden yararlanacak ihtiyaç sahiplerinin farklı kurumlarca farklı tanımlanmasının yarattığı sorunların giderilmesi için bu kurumlar arasında koordinasyonun sağlanması, ulusal ölçekte bir yoksulluk kriteri tanımlanması ve merkezi bir veri tabanı oluşturulması, hizmet tekrarlarının önlenmesi ve en önemlisi de sosyal yardımın bir hak olarak tanımlanmamış olmasının yarattığı keyfilik konuları 'Türkiye'deki Sosyal Yardımlar ve Sosyal Hizmetler Alanındaki Yasal ve Kurumsal Yapının İncelenmesi, Aile, Çocuk, Özürlü, Yaşlı ve Diğer Kişilere Götürülen Sosyal Hizmetlerin ve Sosyal Yardımların Genel Olarak Değerlendirilmesi, Bu Hizmetlerin Düzenli ve Verimli Şekilde Yürütülmesinin ve Geliştirilmesinin Sağlanması Hakkında Araştırma ve İnceleme Raporu' ile giderilmesinin yolu açılmıştır(1).

Hıdır Apak'ın yaptığı tespitlerde sosyal hizmete ilişkin değindiği nokta oldukça önemlidir. Söz konusu tespite göre 'sosyal hizmet disiplininde maneviyatın güçlendirme perspektifinde ele alınması, çözümün bir parçası olmak noktasında önemli bir adım olacağı düşünülmekteyken, güçlendirme ilkesine bağlı olarak yürütülen sosyal hizmet süreci müracaatçılarda var olan manevi güçleri de içine alan bir yöntemle yürütülmektedir. Ancak müracaatçıların maneviyatının güçlü yön olarak kullanılmasının yanında güçsüzleştirici yönü de sürekli gündeme alınmalıdır.'

Manevi güç duyarlılıkla eşgüdümlü olarak anlaşılabilir. Sorunların algılanması ve çözümü için rol alma isteği maneviyattan geliyorken, yöntem geliştirmede aynı hissiyatı baz almak sosyal hizmet anlayışını yanlış yönlendirecektir.

Sosyal hizmet faaliyetlerinde genel olarak belirli kitlelerin hedef alındığı; bu kitlelerin kadın ve genç bireyler gibi aktif istihdam politikalarına katılabilecek kişilerden oluştuğu ve ayrıca engelli bireylerin sosyal entegrasyonunu sağlamak amacının da bu kapsamda ele alındığı gözlemlenmektedir.


[1] Taşğın, Neşe Şahin ve Özel, Hüseyin, (2011), Türkiye'de Sosyal Hizmetlerin Dönüşümü, Toplum ve Sosyal Hizmet, ss179-184, Cilt 22, Sayı 2, Ekim 2011, s. 80 vd..