Gökyüzü gri ve bulanık, ağaçlar çıplak ve ürkek... Sen kokusu sinmiş şehrin her bir yanına. Ağaçlara, gökyüzüne, kuşlara... Üşüyen ellerim ve kalbimdeki tek sıcaklık... Ellerim ellerini tutmak istiyor, ellerini bana hapsetmek ve onları kalbimde ısıtmak... Üzerime hangi günün uykusuzluğu çöktü kim bilir... Her gün uykusuz dahi olsam aynı hisse, sana uyanmak beni bilinmez çılgın mutluluklara sürüklüyor. Üzerimde yorgunluğundan arınmış bir kalp, kulağımda senli şarkılar, gözlerimde özlem… İçimde bir yanardağ var, senle dolup taşan... Bedenim ise tıpkı kutuplar gibi. Son zamanlarda bedenim kutupları yaşasa da, sen; içimdeki o uyuyan yanardağı tekrar uyandırmayı başarıyorsun... Kalbim daima sana açılan bir pencere benim. O pencereden kendine bir baksan ne demek istediğimi anlardın. Sonra güneşin ufka değdiği o yere bak. Tam tepe de sana sıcaklığını sağlayan kaynağa... Sevginin kaynağı olan insana... Onun hayatının neresinde olduğuna tekrar bak ve yavaşça kalbime dokun. Nasıl da ısındığını, seni düşündüğümde bedenime nasıl yaz'ın geldiğini bir kez daha hisset.

Sanki etrafımda bir pusula var ve o pusula da yönlerin hepsi sana çıkıyor. Ne tarafa dönersem döneyim sana ait, senden izler olan şeyler var.

Aşkın, kalbin, hislerin ve sen...

Sen benim en güzel doğa olayımsın.

Ne bir yağmura eşdeğer ne rüzgara, ne karanlık gecedeki o ihtişamlı yıldızlara...

Sen benim dünyamın en özel, en eşsiz ve en harika günüsün. Tekrar tekrar yaşamak isteyeceğim, her gün sana uyanacağım ve yaşamaktan sıkılmayacağım.