Nüfus artış hızı düşerken, çalışma çağındaki nüfusun artmaya devam etmesinde demografik dönüşüme 'fırsat penceresi' deniyor. Birleşmiş Milletler'in 2008 yılında yayınlanan Ulusal İnsani Gelişme Raporu'na göre, Türkiye'nin fırsat penceresini değerlendirebilmesi için üç ay sonra 16 yılı kalacak.

2008 yılında yayınlanan rapora göre 2023'e ulaşıldığında, Türkiye nüfusunun yaklaşık %70'i çalışma çağında olacağı ve azalan bir hızla da olsa, ülkenin çalışma çağındaki nüfusu 2040 yılına kadar artmaya devam edeceği yönündeydi. Rapor böyle bir durumun ülke tarihinde nadiren rastlanan bir durum ve olgu olduğunu söylüyordu. Demografik fırsat penceresinin etkin bir biçimde değerlendirilebilmesi amacıyla gençlerin üretken istihdam için gerekli yüksek becerilere kavuşmalarını sağlamaya da ihtiyaç olduğu, bu süreçte, kısmen ele alınan eğitim ve iş gücü bileşenlerinin yanı sıra, bilgi ekonomisine geçiş için bir strateji geliştirmenin de vazgeçilmez bir unsur oluşturduğunu vurgulanıyordu.

Bugün baktığımızda fırsat penceresi çoktan açıldı fakat cereyan yapıyor. Mezun olan veya mezun olup işgücünde yer alan veya işsiz olan bir çok genç yurtdışına gitme arayışında. Gençleri dinlediğimizde ekonomik ve sosyal olarak bir gelecek görmediğini kendilerinden duyuyoruz. Bir şeyleri değişebileceği umudunu yitirdikleriyle karşılaşıyoruz. Bu siyaset kurumuna olan güvenlerinin ne kadar zayıf ve kırılmış olduğunu bizlere gösteriyor. Aynı zamanda toplumda bir şeyleri değiştirebilecekleri, kendilerine olan inançlarını da yitirdiklerini üzülerek gözlemliyoruz.

Peki bu tabloyu nasıl değiştirebiliriz?

Her şeyden önce gençlerin sistem içerisinde pasifize-edilgen olmayacakları, katılım gösterebilecekleri koşulları oluşturmalıyız. Kamuda, özel sektörde, üçüncü sektörde ve akademide yer alabilmelerine imkanlar sunmalıyız. Gençlere alan açarak, kendi toplumlarında etkin olarak yer bulabilmelerini sağlamalıyız.

2008 Ulusal İnsani Gelişme Raporu'na göre eğitimin hem niteliğini hem niceliğini iyileştirmekte öncelikli bir konuydu. Bu önceliğin değişmediği hatta uzmanların söylemlerine baktığımızda daha belirginleştiğini söylemek mümkün. Aynı zamanda Türkiye'nin, gençlik alanında, sorun bazlı, özgül problemlerin çözümüne yönelik, sektörel yaklaşımlardan vazgeçip, kapsamlı bir gençlik politikası ve bunun uygulanmasını yakından takip edecek kurumları oluşturmamız gerekiyor.

Geçtiğimiz haftalarda Dr. Ali Ercan Özgür'de 2008 Ulusal İnsani Gelişme Raporu'na dikkat çekerek, '2023'ü kaçırdık 2040'a kadar Gençlik Sosyal Ekonomi Özel Eylem Planı'na ihtiyaç var' demişti. Süreci doğru yönetebilmek adına böyle bir eylem planını derhal hazırlamalı ve uygulamaya almalıyız.

Geçmişte yapılan gençlik STK'ları ve kamu sektörü eşgüdüm çalışmalarını, geçmiş çalışmalar değerlendirilerek yeni bir perspektifle yapmamız gerekiyor.

Önümüzde daha yitip gitmemiş, fırsatlarla dolu bir potansiyelimiz var. Ekonomik ve sosyal kalkınmada güçlü bir kaldıraç kuvveti. Bu kaldıraç kuvvetini ortak amaçlar ve ortak kazanımlara dönüştürmek için geç değil.