Bir bardak çay soğur.
Sıcaklığını, buharını, canlılığını yitirir.
Ve o anda sadece bir içecek değil, bir yasa konuşur: Entropi.

Evrenin en sarsılmaz yasalarından biridir bu:
Her şey, zamanla dağılır. Düzen bozulur, enerji dağılır, farklar silinir.
Bir anlamda, doğa “denge” ister ama bu denge, ölü bir sükûnetin dengesidir.

Düzenin Çürümesi

Termodinamiğin ikinci yasası, evrende kendiliğinden gerçekleşen her sürecin, enerjiyi daha da dağınık hale getirdiğini belirtir.
Isı her zaman sıcaktan soğuğa akar; geri dönüşü yoktur.
Bu yüzden, hem yıldızlar söner hem de medeniyetler.

Roma’nın, Osmanlı’nın yıkılışı, aslında enerji kaybıdır.
Bir uygarlığın idealleri soğudukça, toplumun iç dinamikleri de yavaş yavaş donar.
Tarih boyunca her büyük yükselişin ardından gelen yorgunluk, bıkkınlık, bezginlik, entropinin sessiz ayak sesidir.

Sosyal Entropi

Bugünün dünyasında da bu yasayı her alanda hissediyoruz.
Bilgi çoğalıyor ancak bilgelik azalıyor.
İletişim artıyor ancak anlam kayboluyor.

Evren genişliyor ancak gönüller daralıyor.
Her şey hızlanıyor ancak arzu edilen yere bir türlü varılamıyor.

Bu da bir tür sosyal entropi.
Tıpkı sıcaklığın dağılması gibi dikkatimiz, enerjimiz, hatta inancımız da dağılmış durumda.
Bir zamanlar uğruna mücadele verdiğimiz idealler, yerini kısa ömürlü heyecanlara bırakıyor.

Evrenin termodinamiği, insanlığın ruh halini yansıtıyor sanki:
Bir yorgunluk, bir bıkkınlık, bir çözülme, her şey birbirine benziyor hissi.

Ama Bir Direniş de Var

Yine de, yaşamın kendisi entropiye (meydan okuma veya) başkaldırıdır.
Her nefes alış, hücrelerde yeniden düzen kurmaktır.
Schrödinger’in dediği gibi: Canlı varlıklar, düzenlerini sürdürmek için çevrelerinden negatif entropialırlar. Bunun anlamı: enerjiyi dönüştürürken çevrenin entropisini artırma karşılığında, kendi entropilerini azaltırlar.

Yani yaşamak, aslında kaosa karşı direniştir.
Bir çocuk gülümser, bir öğretmen ışık yakar, bir yazar düşünceyi kâğıda döker.
Evren soğurken, insan da küçük ama anlamlı bir sıcaklık alanı yaratır.

Kaosun İçinde Anlam

Entropinin ağırlığı dayanılmazdır, çünkü kimse ondan kaçamaz.
Ama belki de mesele kaçmak değil, onunla yaşamayı öğrenmektir.

Çünkü anlam, mutlak düzenin içinde değil, geçiciliği fark eden bilincin içindedir.
Bir gün her şey dağılacak, evet.
Ama o güne kadar, biz küçük bir düzene, bir fikre, bir iyiliğe enerji verebiliriz.

Çay soğur, ama biri onu yeniden ısıtabilir.
Evren soğur, ama insan hâlâ ümidini kaybetmeden bir anlam arayabilir.

Son Söz

Entropinin dayanılmaz ağırlığı, bize yalnızca yok oluşu değil, farkındalığı da öğretir.
Her şeyin çözülmeye mahkûm olduğu bir dünyada, en kıymetli eylem anlamlı bir düzen kurma çabasıdır.

Belki de insanın büyüklüğü, tam da bu noktada gizli:
Dağılmakta olan bir evrende, hâlâ birlikte kalmayı, yaşamayı, inanmayı, güvenmeyi, üretmeyiseçmekte…