Doha’ya yönelik İsrail saldırısı, yalnızca bir askeri operasyon değil, aynı zamanda uluslararası hukuka meydan okuma niteliği taşıyor. Birleşmiş Milletler’in kuruluş amacı, II. Dünya Savaşı sonrası bir daha hiçbir şehir bombalanmasın, hiçbir çocuk enkaz altında kalmasın diye konmuştu. Peki bugün ne görüyoruz? Güçlü olan, hukuk tanımadan istediğini yapıyor; zayıf olan ise yalnız bırakılıyor.

Uluslararası insancıl hukuk, sivillerin hedef alınmasını, sivil yerleşim yerlerinin bombalanmasını açıkça yasaklar. 1949 Cenevre Sözleşmeleri, saldırılarda “ayrım gözetme” ilkesini en temel kural olarak ortaya koyar. Oysa Doha’da yaşananlar, bu kuralların kâğıt üzerinde kaldığını bir kez daha acı biçimde gösteriyor.

Katar, uluslararası toplumun saygı duyduğu bir devlet. Başkentinin hedef alınması, aslında uluslararası güvenlik mimarisine bir saldırıdır. Çünkü hiçbir başkent, hiçbir sivil alan “meşru hedef” değildir. Bu saldırı, sadece Katar’ın egemenliğine değil, uluslararası düzenin temel taşlarına yönelmiş bir tehdittir.

Sorulması gereken kritik soru şudur: Uluslararası toplum bu saldırıya nasıl karşılık verecek? BM Güvenlik Konseyi, daimi üyelerin vetosu yüzünden yine işlevsiz mi kalacak? Uluslararası Ceza Mahkemesi, bu saldırıyı savaş suçu olarak kayda geçirecek mi? Yoksa her zamanki gibi güçlü devletlerin çıkarları hukukun önüne mi geçecek?

Artık bu çifte standardın bitmesi gerekiyor. Eğer Doha’da yaşananlar cezasız kalırsa, yarın başka bir başkent de aynı tehdidin altında kalabilir. Çünkü cezasız kalan her suç, yeni suçların davetçisidir.

Peki Çözüm Ne Olabilir?

Uluslararası Soruşturma Komisyonu: BM çatısı altında bağımsız bir komisyon kurulmalı ve saldırının tüm boyutları şeffaf şekilde araştırılmalı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başvurusu: Katar, bu saldırıyı savaş suçu olarak UCM’ye taşımalı, sorumlular yargı önüne çıkarılmalı.

Bölgesel Dayanışma: İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), ortak bir diplomatik girişim başlatarak saldırıya karşı tek ses olmalı. Bu sessizlik, yalnızca yeni saldırılara davetiye çıkarır.

Hukuki Baskı Mekanizmaları: Uluslararası hukukçular ve sivil toplum örgütleri, saldırıya dair belgeleri toplayarak uluslararası kamuoyunu harekete geçirmeli.

Küresel Kamuoyu: Doha’da yaşananların unutulmaması için medya ve sivil toplum sürekli gündem oluşturmalı. Çünkü unutulan her suç, tekrar etmeye mahkûmdur.

Bugün Doha, sadece Katar’ın değil, tüm dünyanın vicdan testidir. Ya hukukun yanında duracağız ya da sessizliğimizle hukuksuzluğun ortağı olacağız.