0

Faizler Düşsün Peki Gecikme Zammı Ne Olacak?

Ülkemizde her dönem tartışma konusu olan ve ekonomide yaşanan tüm olumsuzlukların temel kaynağı olarak gösterilen "Faiz" yine zirvede tartışılmaya devam ediyor. Gezi olayları başladığında "Bu işin arkasında faiz lobisi var." sözü bir anlamda Türk siyasi yaşamında yeni bir dönemim başlangıcı oldu. Kapitalist sistemin vazgeçilmez unsurlarından biri olan faiz için ekonomik sistemde ödünç verilen paraya karşılık alınan kar, getiri, nema gibi çok çeşitli tanımlar yapılsa da günümüzde faiz, basit tanımla kiralanan paranın kira bedeli olarak anlam bulmaktadır. 21.Yüzyılda dünya ekonomisine yön veren finansal kesim tarafından oluşturulan "Faiz Lobisi"nin ülkelerin ekonomisine doğrudan veya dolaylı olarak yön verdikleri bilinmektedir.

Ülkemizde bankacılık sisteminin özellikle 2003 yılından başlayarak yabancı ortak arayışına girmeleri ve yasal olarak buna imkan veren düzenlemeler yapılmasıyla bugün için Türkiye'de bankalarda yabancıların ortaklık payları %50 üzerinde, Türkiye'deki sigorta sektöründeki yabancı sermaye oranının ise %70'lere ulaştığına bilinmektedir. Başka bir ifadeyle 2014 tarihi itibariyle Türkiye'de 49 bankanın 37'sinde yabancı ortak bulunmaktadır.

Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından açıklanan verilere göre 2015 yılında en çok vergi ödeyen ilk 100 şirketin 25 tanesinin iştigal konusu bankacılık ve sigorta üzerindir. Bankacılık sektörünün öz kaynak karlılık oranının temmuz 2016 ayın itibarıyla yüzde 15,3 olarak gerçekleşirken, faiz dışı hizmetlerden alınan ücretlerde ise bankaların karı rekor düzeylere ulaşmış bulunmaktadır.

Bugün itibariyle ülkemizde bankalar tarafından kullandırılan ticari ve tüketici kredi faiz oranı yüzde 12-18 bandında bankalara göre değişkenlik gösterirken, toplanan mevduat karşılığında bankaların verdiği mevduat faizi ise yüzde 4,5-10 arasında değişmektedir.
31 Aralık 2015 - 10 Aralık 2016 tarihleri arasındaki dolar kurundaki artış oranı ise yüzde 14,5 olarak gerçekleşmiştir.
Son beş yıllık verilere göre yıllık enflasyonun ortalamasının yüzde 8,20 olarak gerçekleşmiştir.

TC. Merkez Bankası tarafından borç alma faiz oranı yüzde 7,25 borç verme faiz oranı ise yüzde 8,50 reeskont işlemlerinde uygulanan iskonto oranı %9 avans işlemlerinde uygulanan faiz oranı % 10,5 olarak uygulanmaktadır.

Evet toplanan mevduatlara uygulanan faiz oranlarına kıyasla bankaların uyguladığı kredi faizleri çok yüksektir. Bankaların, toplamış oldukları mevduatları makul bir oran üzerinden yeniden ekonomiye kaynak olarak aktarması ülke ekonomisi için özellikle bu günlerde önem arz etmektedir. Ancak Bizler bankaların uyguladığı faizlerin oranını tartışırken devletin kamu alacağı için ne yaptığını da tartışmalıyız.

Devletin amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren uyguladığı gecikme zammı oranı 19.Ekim.2010 tarih ve 27734 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 2010/965 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile aylık yüzde 1,4 yıllık yüzde 16,8 olarak uygulanmaktadır. Tecil faizi oranı ise 21.10.2010 tarih ve 27736 sayılı resmi gazetede yayınlanan seri C sıra no 2 Tahsilat Genel tebliği Tebliğin yayımı tarihinden itibaren aylık yüzde 1 yıllık %12 olarak belirlenmiştir.

3095 sayılı Borçlar Kanunu'nun 1 maddesinde belirlenen yıllık kanuni faiz (anapara faiz) oranı yüzde 9'dur. Sözleşme ile belirlenen faiz oranları da oran Kanun'da belirlenen faiz oranının yüzde 50' sini aşmayacaktır. Başka bir ifade ile sözleşme ile belirlenecek oran en çok (%9 + 4.5 =) %13.5 olarak uygulanacaktır.

Ekonomide yaşanan olumsuzluklar ile gerçekleşen enflasyon oranları ve uygulanan faiz oranları dikkate alındığında, devletin amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren uyguladığı gecikme zammı oranı tartışma konu olan faiz oranlarına yakın bir oranda alınmaktadır. Bu oran Borçlar kanunda belirtilen oranın ve bankaların mevduat uyguladıkları faizin, son beş yıllık enflasyonun ortalamasının ve döviz kur artışının çok üzerindedir. Durum böyle olunca şu soru akıllara gelmektedir. Devlet Tefecilik Yapar Mı ?

Ekim 2010 ayında uygulamaya konulan ve yaklaşık altı yıldır değiştirilmeyen amme alacağı için uygulanan aylık yüzde 1,4 yıllık yüzde 16,8 gecikme zammının çok yüksek olduğu görülmektedir. Gelişen olumsuz ekonomik koşullar ve son beş yılda ardarda üç kez yapılan vergi affı ve borçların yapılandırılması düzenlemeleri ödeme güçlüğü çeken vergi mükellefler için halen uygulanmakta olan gecikme zammı oranının sağlıklı bir sonuç oluşturmadığının göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Faizler düşsün diyenlerin bir özeleştiri yaparak örnek olması açısından kamu alacağı için uygulanan gecikme zammı oranı düşürmesi doğru olmaz mı?

Devlet halktan kendi borçlanma oranın yaklaşık iki katı oranında, yıllık enflasyonun 2 katı oranında gecikme zammı istemektedir. Bu oranlar bu şekilde devam edecek olursa özellikle nakit sıkıntısı nedeni ile ödeme güçlüğü çeken vergi mükelleflerinin borçları ödenmesi mümkün olmayacak boyutlara ulaşacaktır. Gecikme zammı ve faizi uygulamasının temel amacı bu ödemelerin zamanında gerçekleşmesini sağlamaktır. Ödeme sıkıntısı geçen insanların cezalandırılması şeklinde olmamalı ya da kamu açıklarının finansmanını bu şekilde sağlamak düşünülmemelidir. Devletin bir an önce gecikme zammı oranı konusunda düzenleme yapması gecikme zammı ve gecikme faizi oranlarını düşürmesi gerekmektedir.