Hayaletler, vampirler, katiller ve diğer pek çok doğaüstü yaratık. Karanlık sokaklar, tekinsiz evler, lanetli ormanlar. Genel olarak baktığımızda aksiyon veya romantik komediler kadar çok izleyeni olmasa da az önceki ögelerle donatılmış bir filmi kaçırmayacak insanlar da var.

Evimizin ya da sinema salonunun huzurlu ve güvenli ortamında sadece üst düzey bir hayal ürünü olarak karşımıza çıkan bu filmleri izlemek aslında bizlerde bir kaç-savaş tepkisi uyandırıyor. En korkunç sahnelerden sadece gözlerimizi kapayarak ya da kumanda ile sesi kısarak uzaklaşabiliyoruz.

Harvard Üniversitesi Psikiyatri Bölümü'nden Doç. Dr. Steven Schlozman, TedxNashville konuşmasında korku filmlerinin içimizde var olan karanlık yönleri gördüğümüz kocaman bir ayna olduğunu söylüyor. Schlozman'a göre korku filmleri bizleri birbirimize yakınlaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda ırkçılık, cinsiyetçilik ve hepimizi etkileyen çoğu adaletsizliğe dair büyük sorular hakkında düşünmeye de yönlendiriyor.

Finlandiya'da Turku Üniversitesi'nde yapılan araştırmaya göre her 10 kişiden 7'sinin 6 ayda en az bir kez korku filmi izlediği tespit edilmiş. Bu kişilerin korku filmi izleme nedenleri sorulduğunda heyecan yaşama isteğinin ön planda olduğu görülmüş. Yapılan araştırmada katılımcıların büyük çoğunluğunun korku filmlerini tek başına izlemek yerine topluluk halinde izlemeyi tercih ettiği ortaya çıkmış.

Korku filmi izleyen kişilerin beyin fonksiyonlarının tespiti için yapılan MR ölçümlerinde; ani yaşanan şokun ardından beynin duygu işleme, karar ve tepki verme, tehdit yoğunluğunu değerlendirme aktivitelerinde artış olduğu gözlemlenmiştir. Aynı zamanda film izleme süresi boyunca beynin gerçek ortamda bir tehdit varmış algısı yaşadığı tespit edilmiştir.

Londra Westminster Üniversitesi'nin yaptığı farklı bir araştırmada ise Cinnet (The Shining) filmini izleyen kişilerin ortalama 184 kalori yaktığı, Jaws'ı izleyen kişilerin ise 161 kalori yaktığı görülmüştür.

Yapılan diğer çok ilginç bir araştırma sonucuna göreyse; 'Teksas Katliamı' isimli filmi izleyen 20-26 yaş aralığındaki 32 kişinin alyuvarlarının sanki vücutta mikrop varmış tepkisi gösterdiği gözlemlenmiştir.

Bunun yanı sıra küçük yaşlarda izlenen korku filmlerinin ileriki yaş gruplarında fobilere neden olduğu da farklı bir araştırma çalışmasının sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle özellikle 10 yaşından küçük çocukların korku filmleri izlemesine izin verilmemelidir. 10 yaşından büyük çocukların bu tür filmleri aileleri ile izlemesi uygun olacaktır. Sonrasında filmdeki olayların gerçek yaşamla uyumu konusunda çocukla konuşulmalıdır.

Aslında korku filmleri beynimizin yaklaşık 2 saat boyunca tetikte ve tehlikelere karşı duyarlı olmasını sağlıyor. Korku filmi yapımcıları da bu durumu bir eğlence aracı olarak kullanarak bizlere sunuyor. Bu eğlence aracını fobilerimizi arttırmayacak şekilde kullanmakta biz izleyicilere düşüyor.