Kokular para harcama isteğimizden, kaliteli bir uyku uyumamıza kadar zihinsel ve bedensel olarak bizleri etkilemektedir. Hayvanlarla karşılaştırdığımızda insanların koku alma duyusu fazla gelişmiş değildir. Örneğin bir köpeğin burnunda 200 milyon civarında koku reseptörü varken insanlarda bu sayı 5 milyon civarındadır. Kokunun insan beyni üzerinde hayat ve ölüm kavramlarını etkilediği düşünülmektedir. Evrimsel olarak bakıldığında koku hücreleri limbik sistemle bağlantılıdır. Bu nedenle kokular hafıza, duygu ve davranışları etkiler.

Yapılan araştırmalarda kokuların rüyalarımızdan tutun da stres düzeyi, ağrılarımız ve konsantrasyona kadar pek çok alanda bizleri etkilediği tespit edilmiştir.

Uykudan önce odamıza çiçek kokuları sıkmanın daha pozitif rüyalar görmemizi sağladığını biliyor muydunuz? Heidelberg Üniversitesi Uyku Bozuklukları Merkezi'nde yapılan araştırmada çiçek kokusu koklatılarak uyuyan kişilerin daha güzel rüyalar gördüğü ancak kükürt kokusuna maruz kalan bireylerin kabus gördüğü tespit edilmiştir.

Ayrıca uykusuzluk sorununa karşı lavanta, vanilya, gül ve kahve kokularının etkili olduğu görülmüştür. Bu kokuların stresi azaltıcı etkisi olması nedeniyle gevşemeyi sağladığı düşünülmektedir.

Toronto Üniversite'nde yapılan araştırmalarda kokularla tetiklenen anıların daha kalıcı ve net olduğu tespit edilmiştir.

Türk tıp tarihine baktığımızda da kokuların psikolojik tedavilerde sıkça kullanıldığını görmekteyiz. Özellikle İbn-i Sina ve Biruni'nin hastalıklar üzerinde koku tedavisini kullandığı bilinmektedir. Gül kokusunun hafızayı açtığı, zihni güçlendirici etkisi nedeniyle akıl hastalığı tedavisinde kullanıldığı görülmektedir.

Günümüzde aromatik bitkilerden elde edilen esans yağları ile aromaterapi adı verilen tedavi yöntemi kullanılmaktadır. Esansların kullanımı kozmetik sanayiinden, medikal uygulamalara kadar geniş bir alanı kapsar. Buharlaşan esans yağları solunum yolu ile vücuda alınır. Bazı yoğun bakım ünitelerinde havadaki bakteri ve mantarlara karşıda esanslar kullanılmaktadır.

İnsan koku alma sistemi aynı kokuya iyi veya kötü olsun farketmez belli bir süre maruz kaldığında adapte olur. İçinde bulunduğu ortamın kokusunu bir süre sonra alamaz. O ortamda dışarı çıkıp tekrar geldiğinde aynı kokuyu duymaya başlar.

Ancak koku duyusunun tamamen yitirilmesi de söz konusudur. Buna anosmi denilmektedir. Beyin tümörü gibi çeşitli organik hastalıklarda ve kimyasal maddelere maruz kalma durumlarında, kokain gibi bazı uyuşturucu kullanımlarında anosmi görülebilir. Bu durum hafızayı etkiler, dikkat dağınıklığı oluşturur. Alzheimer gibi ciddi unutkanlık hastalıklarının ilk belirtileri arasında anosmi de görülmektedir.

Hayatımıza güzel kokular dahil ederek yaşamımızı olumlu şekilde değiştirmek mümkün. Özellikle doğal kokularla, sentetiklerden uzaklaşarak bunu yapabilmek hayatımıza güzellik katacaktır.