Günümüz insan ilişkileri... Kimisi yapay, kimisi samimi, kimisi ise çok sıradan ve monoton. Aralarında parmakla sayılamayacak kadar az dürüst ve güvenilir ilişkiler var. Kimisi için çıkarının bittiği yerde sende bitersin, kimisi için stres topu, kimisi için doğruyu söylesen dokuz köyden kovulursun. Kimine derdini anlat, sana kendi derdini anlatır, seninkinden üstün olduğunu kanıtlamaya çalışır. kimi kendinde olmayan aklı sana vermeye çalışır. Kimisi ise seni kusurlarınla, hatalarınla ve günahlarınla kabul etmiştir ve seni tamamlamaktan başka bir şey yapmaz. Dost dediğinde böyle olmalı ya zaten. Sen ağlarken ağlamalı, derdine yanmalı, mutluluğunu duyduğu an senin için sevinmeli, kendisi için üzülmemeli! Eğer ki birisine mutluluğunuzu paylaşıyorsanız ve karşınızdaki kişi kendisi için üzülüyorsa bunu hal ve hareketleriyle bariz şekilde açığa vuruyorsa o kişi ne iyi niyetlidir ne de sizin dostunuzdur. Dost için kusur, gülüp geçilecek, üzeri kapatılacak bir şeyken, düşman için keyif verici ve yüze vurucudur. Hz. Peygamber efendimiz bir sözünde şuna vurgu yapmıştır;

Başkalarının kusurlarından bahsetmek istediğin vakit, kendi kusurlarını hatırla. O zaman başkalarının kusurlarıyla alakadar olmaya hakkın olmadığını hatırlarsın...

İyi ve samimi insan bulmanın zor olduğu bu dünya adı verilen tuhaf yerde, yaşayıp görmeye, görüp deneyimlemeye çalışıyoruz bazı şeyleri. Kimi acı-tatlı iken kimisi de, çok sarp kayalıklara tırmanmaya benziyor. Sanki tırmandıkça, dizleriniz daha da kanıyormuşçasına bir acı... Ve acıların getirdiği o olgunluk. O eskisi gibi davranamama. Eskiden olduğu gibi insanlarla çok fazla içli dışlı olamama. Bir kaç ''dost'' hariç her şeyden herkesten uzaklaşma. Belki de bu en iyisi ve en sağlıklısı ve en olması gerekeni...

O ''dost'' belki bir sevgili, belki bir abla, belki aynı karnı paylaşmadığın ama kardeş olabildiğin o kişi, belki anne, belki de babadır. Bütün kavramları bir kenara atıp, dost olabilmek, dost kalabilmek ve ruha dokunmaktan güzel ne var ki şu dünyada? İş biter, herkes yoluna bakar. Aşk biter, muhabbet kalır. Dostluk kalır... Dostlukta sevgi, sevgi de yürek vardır. O yürekte ne çiçekler açmıştır, çünkü yüreğinizi sulayan dostlarınız vardır, çünkü onlar yüreğinizde açan çiçekleri kurutmazlar.. Onlar o leylakları, o papatyaları, o gülleri besler, solmasına izin vermez, koparmaz, süs niyetine çiçeklerinizden kullanmaz dost dediğiniz ve dedikleriniz...Öyle güzel dokunurlar ki yüreğinize, öyle tamamlarlar ki sizi ve çiçeklerinizi. Mest olursunuz, açtıkça içinizi, yüreğinizi daha da açasınız gelir, onlar sizin için öyle bir yerdedir ki... Hiç solmayan, hiç kurumayan, hiç bitmeyen ve hep var olan yüreğinizin o ''dost köşesinde'' yerleri sağlamlaşmıştır...

Ha bir gün olur da dostluk biterse? Gerçek dostluk hiç bitebilir mi? Biter mi? Farz edelim ki bitiverdi, o gönül bahçenizdeki çiçeklerinizden birisi solmaya yüz tuttu... İşte o zaman dostluğun bittiği gün, dürüstlüğün baki kalacağı ''dostlar'' edinin.