Barışın anahtarı, Kürtleşen Türklerdir... Kürtleşen Türkleri uyandırmakla çok geç kaldık.
Bu zamanda, Atatürk'ün jeopolitik ve milliyetçilik aksiyonunun önemini anladık.
Siyaset, Barış yolunu açar, TBMM'ne görüş bildirilir ve tartışma açılır. Akabinde tarihçi akademisyenler komisyonu kurulur görüşleri alınır.
Hak ve özgürlükler, kültürel haklar dışında birşey olmaz. O da zaten Anayasa da var ve yararlanılıyor.
Türkiye'de yaşayan etnik halkların statüsü Anayasa'da ve Lozan antlaşmasında açıkça izah edilmiştir. Lozan'ın delinmesine Türk milletinin izin vermesi de mümkün değildir.
Niyetleri kötü olursa, bu iş Askerlere havale edilir mi bilinmez. Yani "Barış için Savaş" veya operasyonel müdahaleye kaçınılmaz olabilmektedir. Gerçi karşımızda devlet yok ama azılı bir terör örgütü var. Gönül isterki kan gözyaşı olmasın. Akıllarını başına alsınlar.
Ama akacak kan damarda durmuyor maalesef...
********
Ne olduysa Mart 1991 'de Irak Devletine karşı Kürtlerin ayaklanmasıyla oldu. Bu başkaldırıyı Irak kanlı bir şekilde bastırdı. Savaştan kaçan Kürtler, yığınlar halinde mülteci olarak Türkiye ve İran topraklarına girdiler. Sığındılar. Bunun bir proje olduğunu anlamadık ve insani görevimizi yaptık.
İşte bu olay terör örgütü PKK'ya bulunmaz bir fırsatı da beraberinde getirdi. Dış ülkelerde çalışan Kürtler'in de ilgilenmesine yol açtı ve maddi yardımın kolaylaşmasını sağladı..
İran ne yaptı? Teröre destek verdi ve PKK'nın kolu olan PJAK'ı kendine canavar olarak musallat etti ve o canavar, İsrail savaşında fırsat kolladı ki özerklik ilan etsin ama olmadı.
Suriye ne yaptı? Katil Baba Hafız Esad ve oğlu yıllarca terör örgütü PKK'yı bize karşı kullandı, nice evlatlarımızı şehit verdik. Sonu ülkesinden kaçarak Rusya'da sığınmacı oldu.
Etme, bulma dünyası.. Ne doğrarsan çanağına o gelir kaşığına... Biz Türkler hiçbir insana ve canlıya zarar gelmesini istemediğimiz için yolumuz açık oluyor.
Tarihte Kürtlerin 28 isyanları ile karşılaştık. İngilizlerin, Fransızların ve diğer güçlerin, Türkleri zayıflatmak, emperyalist, ekspansiyonizm sahaları açarak, sömürgeciliklerine kimsenin mani olmaması için projeler uyguladılar. Son proje ayağı olan Türkiye'nin ise öyle basite alınacak bir ülke olmadığını anladılar. Atatürk'ün kurmuş olduğu Devlet, Millet ve Ordu birliktelik ilkeleri ile sarsılmaz bir güç oluştuğunu idrâk edemediler.
Unuttukları diğer bir şey daha vardı!. Türkler'in Savaşçı olmaları ve her Türk'ün asker doğduğunu...
Baş edilemeyecek kadar güçlüyüz ve donanımlıyız. Karşılarında; Bumin, İlteriş ve Bilge Kağan'ın Torunları, Fatih Sultan Mehmed'in fedaileri, Mustafa Kemal Atatürk'ün Askerleri vardır...
Kürt'lere kardeş olduğumuzu söylediğimiz zaman bunu anlamamakta israr ediyorlar. Bizler kardeşiz diyoruz ama onlar hâlâ Türkler kardeşimiz dememekle kararlılar. Onların içindeki, Türk kökenli sözde Kürtleri ayıkladığımız zaman, cılız bir etnik gurup kaldıklarını en sonunda anlayacaklar. Ama bizler yine onları da bağrımıza basmak zorundayız, çünkü akraba olduk, kız verdik, kız aldık.
Tarih tekerrürden ibaret dediklerine katılıyorum.
Yediyüzlü yıllarda Göktürk Kağanı Bilge Kağan, Oğuz Bey'lerine şöyle seslendi:
"Ey Oğuz Beyleri, Türk milleti işitin; Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer yarılmadıkça senin ilini, töreni kim bozabilir?
Çin’in ipek kumaşlarına, süslü kadınlarına aldanmayın. Onlar sizin evlatlarınızı köle, kızlarınızı cariye yapacaklar. Kanmayın onların sözlerine" dedi ama nafile dinlemediler ve o dik kafalı beylerine akın etti ve dizliye diz çöktürdü, Türk milletini birleştirdi.
Biz Türkler, Irk ekseninde insanları ayırmayız ama bu insanlar sabah, akşam Kürt Kürt diye diye kendilerini paraladıkları zaman nedir bunların derdi diye tarihi gözden geçirme zamanı geldi diyerek başlamamız gerek araştırmaya.
Barış ve kardeşlik Türk asıllı Kürtleri masaya yatırma ile olur..
Kürtler'in çoğu Türk kökenlidir de ondan...
Güneydoğu’da çok sayıda aşiret( sülale) vardır. Kürt aşiret dediklerinin çoğusu, Dokuz Oğuz Türk boylarından gelen 1068-71 yılları arasındaki Kürtleşen Türklerdir.
Şimdi Güneydoğu’da aşiretlerin soyuna göz gezdirelim:
Piyanişi ve Ertuşi aileleri 900'lü yıllarda Orta Asya, Oğuz boylarından bazı sorunlarından dolayı ayrılıp Anadolu’ya geldikleri söylenir.
Pinyanişi Aşireti'nin Türkmen olduğu ve Hakkari, Yüksekova, Çukurca, Başkala'da yaşadıkları.
Ertuşi aşiretinin de Türk asıllı olduğu Van- Musul, Hakkari arasında yaşamlarını sürdükleri görülmektedir.
Pinyanişi aşireti mensubu olan, Prof. Dr. İlhan Atilla Dicle Van-Başkaleli olup "Bir Yaşam" kitabında, aşiretinin ve aşiretlerin nereden nereye geldiği açıkça yazılmıştır..
Bu aşiretler Türk Oğuz boylarındandır:
Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu, Orta Asya'dan Ön Asya'ya göç hareketlerinin, M.Ö. 680 yıllarına dayanır. Temelde Türk olan İskitlerin, Doğu Anadolu'da Van bölgesinde yaşadıkları varsayılır.
Zeydan aşireti: Türk kökenli Zeydan aşireti Orta Asya'dan geldikten sonra Sivas yaylalarında sonra dağılıp bölgeye yayılmışlardır. Zeydan aşireti "Yıva" kökenli olup Bitlis'te kalmışlar. Yıva boyu, Oğuz Kağan destanına göre Oğuzların 24 boyundan biridir.
Oğuzların, İğdir Boyu'na mensup olan Rişvan aşireti, Oğuzların Bayat boyuna mensup Şavak aşireti, Ahmet Türk'ün Avşar Boyu'ndan olan İzol aşireti de Türk boylarıdır.
Beylerbeyi Şeref Han'ın yazdığı Şerefname'de Kürtlerin kökeninin büyük ölçüde Turani olduğu ve Oğuzların Üçok koluna mensup "Buğduz" soyundan geldikleri 16. Yüzyılda tesbit edilmiştir.
Hata bizde !... Bu kadar elimizde belgeler var iken, bunlar gibi daha bilmediğimiz birçok Kürtleşmiş ve kendilerini Kürt gören Türklerin kendilerine dönmelerini bir türlü sağlayamadık.
Politikacıların çoğu üç oy fazla alma çabasında yıllardır o bölgede sırt sıvazlandı. Çoğu Kürtlerin, Türk olduklarını, seminer, konferans ve toplantılar ile bilgilendirmeleri gerekirken kendilerinin şahsi ihtirasları ve istikballerinin peşine düştüler.
Çok acil şekilde harekete geçilmeli, o yöredeki vatandaşlarımızın Kürtleşen Türk Irkı olduğunu öğrenmeliler ve Türk ırkına geri dönmeleri çocuklarına kadar sağlanmalıdır.
O zaman görülecek ki, iç ve dış güçlerin başka hain emelleri kalmayacaktır.
Bu vatani görev, Akademisyenlere "bilgi seferberberliği" emri gibi olmalıdır...
Barışın en büyük şifresi budur..
Tanrı Türkü Korusun
Sevgi ve Saygılarımla