Ekonomi daraldı, fiyatlar uçtu, alım gücü düştü. Artık marketten temel ihtiyaçları almak bile hesap işi olmuşken, plajda şezlong keyfi yapanları görünce insan ister istemez soruyor: Bu insanlar bu tatili nasıl yapabiliyor? Bir zamanlar tatil, yılın yorgunluğunu atmak, biraz nefes almak içindi. Şimdi ise tatil, bir ayrıcalık göstergesi gibi. Çünkü gerçek şu ki, 2025 Türkiye’sinde denize girmek, güneşte uzanmak, bir hafta sahil kasabasında kalmak birçok kişi için hayal. Ama yine de sahiller dolu, oteller tıklım tıklım. Peki nasıl?
Tatilin faturası çoğu zaman tatilden sonra geliyor. Kredi kartları taksitleniyor, ihtiyaç kredileriyle otel ücretleri kapatılıyor. Yani insanlar aslında tatili bugünün parasıyla değil, yarının borcuyla satın alıyor. Tatil bir haftalık; ama ödemesi belki aylarca sürüyor. Artık tatil valizlerle değil, çantayla yapılıyor. Kalınacak yer değil, kaçılacak mesafe düşünülüyor. Çünkü zihinsel yorgunluk büyük. Kimse gerçekten dinlenemiyor belki ama “biraz da biz görelim” isteği ağır basıyor. Oteller pahalı ama yazlıklar hâlâ imdada yetişiyor. Kiminin Ayvalık’ta annesi var, kiminin Foça’da kuzeni. O yüzden tatil denilen şey, artık biraz da akraba diplomasisine dönüşmüş durumda. “Bir odanız varsa geliyoruz” cümlesi gibi. Bir de şu gerçek var ki tatil sadece ihtiyaç değil, aynı zamanda sosyal bir zorunluluk hâline geldi. Instagram’da herkes bir koyda, bir tekne fotoğrafında. Gidemedikçe dışarıda kalmış hissediyorsun. İnsanlar sadece gerçekten dinlenmek için değil, görünmek için de tatile gidiyor. Belki 3 gün, belki 1 gece. Ama “ben de gittim” demek istiyor. Tüm bunların yanında bazıları hâlâ planlı hareket ediyor. Aylar öncesinden erken rezervasyon yapanlar, otel yerine kamp tercih edenler, tatili şehir dışında değil doğada arayanlar… Onlar da bu zorluklara rağmen kendi yollarını buluyor.
Kısacası tatil, artık sadece bir ihtiyaç değil, bir mücadele konusu. Herkes bir şekilde kendince “tatil yapıyor gibi” olmaya çalışıyor. Kimisi borçlanıyor, kimisi kaçamak yapıyor, kimisi de sadece o kareyi yakalamaya bakıyor. Ama gerçek şu ki, bu ülkede artık güneşin altında dinlenmek bile maliyetli bir iş. Ve asıl ihtiyaç olan şey, belki de sadece biraz nefes alabilmek.