Geçtiğimiz hafta köşe yazımdan etkilenip yazı içinde geçen kelimelerle güfte yazan, yazmakla kalmayıp bunu benimle paylaşıp izin alarak Pendik Gazetesi’ nde yayınlayan değerli şair Şenay Bilgiçli’nin yazdığı şiire köşemde yer vermiştim.

Ve şöyle demiştim; “Şiir, Bir Başkasına İlham Olmuşsa İki Defa Şiir Olmuştur.”

Ve edebiyat nedir, sorusuna şu şekilde cevap vermiştim:

Edebiyat, insanları aynı şiirde, aynı öyküde buluşturan bir sanat dalıdır. İnsanın duygusal derinliğini en iyi anlatan sanatın bir koludur. Edebiyat evrenseldir. Dünyanın bir yerinde yazılan bir eser, bir şiir, bir roman bir başka yerde yaşayan insanlar tarafından sevilerek okunur. Binlerce yıl öncesi yazılan bir yazıyı, bir şiiri bugün biz kendi bilgimiz dahilinde yorumlayabiliriz. Bu anlamda edebiyat tüm zamanlar için geçerlidir. Edebiyat eserlerinin zamanı olmaz, değişmez hep aynı kalır. Çünkü insanın özü değişmez. İnsanlık tarihinde her şey değişmiş sadece insan değişmemiştir. Tarih öncesi insan günümüzdeki insanla aynıdır. Değişiklik sadece teknoloji alanında olmuştur. Açlık, beslenme, barınma, şiddet, hırsızlık, kavga ve aşk tüm tarihsel boyutta aynı şekilde devam etmektedir. İnsanın yaşamlarına ait tüm sorunlar da devam etmektedir. Bu anlamda gözyaşı hep aynıdır ve gölgeler siyah beyazdır.”
 

*
 

Şiirin bu paylaşım etkisi ve bir başkasına nasıl ilham verdiği örneği bu haftada devam etti…

Öte yandan şiir yazabilmek, bilginin peşinden koşmaktır.

Şiir yazabilmek, sarsıntısı bol bir başka dünyanın içine girebilmektir. 

Şiir yazabilmek, fırtınalı bir yolda yürürken, bir yandan soğuktan korunurken, bir yandan fırtınanın çıkardığı sesi sanki bir melodinin, bir notanın sesiymiş gibi hissedebilmektir.

Bu yaşamda insanın yolculuğu, kimi zaman durgunluk olsa da çoğu zaman fırtınalı bir yolu vardır. İnsanoğlunun bu fırtınayı içindeki yalnızlığıyla hamur hale getirip, sanata çevirmesini yapabilen sadece sanatçılar, şairler ve yazarlardır. 

Şiir yazmanın bir anlamı da yürek sarsıntısıdır.

Şiir yazabilmek, duyguların depremidir.

Bu duygunun bir diğer adı da, gökyüzünden ay ışığını alıp yere çalmak gibidir…

Bazen de o saydam, o duru, o doyumsuz yarı aydınlıkta uzun bir yolculuğa çıkmaktır, bu hayal bile olsa.

Şiir yazabilmek, daha doğrusu yazabilmek bir birikim, bir bilgi, bir tecrübe ve gün görmekle aynı anlama gelir…

BİLGİ, insanın özgürlüğünü hissettiren duyguların en başında gelir…

Bu anlamda ŞAİR - YAZAR, yüreğinde sonsuz bir sevgi besleyendir. Özgürlüğün, mutlu yaşamın temeli olduğuna inanır. Yine şairin yüreği, çekilen acıların, bitmeyen yoksulluğun, sonu gelmeyen özlemlerin, dökülen gözyaşların insanlığın değil, sadece kötü niyetli, bencil kişilerin bireysel kötülüklerinden ileri geldiğine inanır.
 

*
 

Şiirin bu ilham verici gücünü hafta sonunda bir kez daha gördüm.

Bizim KASYOT grubu şairlerinden değerli şair sayın Ahmet İdrisoğlu grubumuzda atışma tarzında bir önerisi oldu. İlk önceleri karşılık bulmayınca bir iki dörtlük yazayım diye düşündüm ama çok geçmeden değerli şair Hasan Doğan karşılık verdi.

O kadar güzel bir atışma şiiri ortaya çıktı ki, çok hoş oldu, çok hoşuma gitti. ALLAH iyiliğinizi versin, diyerek ben de bu güzel dostluğu köşe yazıma taşımaya karar verdim.

Bana düşen bu muhteşem atışma şiirine ek yapmak, karşılık vermek değil bu güzel dostluğu gazete köşemde yer vermekti.

Bana düşen buydu, öte yandan onlar kadar güzel yazamazdım…
 

*
 

Ahmet İdrisoğlu’dan Ozan Hasan Doğan’a yazılan:

Ozan Hasan Seydileri soruyor,
Üç beş hane imdi koca il oldu,
Belli sadık eş dost, ahbap arıyor,
Gelen geçen ahbaplara yol oldu.
 

Dağ dumanı kalktı, her yer ışıdı,
Mermer çıktı, atlınımız taş idi,
Eller ikametin yurda taşıdı,
Nazar değer, konuşulan dil oldu.
 

Bahar, güzü, kışı, yazı aynıdır,
Yiğit olur kızan, kızı aynıdır,,
Şerif kızın ak öküzü aynıdır,
Oğuzların Kayı boyu bol oldu.
 

Bağı, dağı ürün verir bilirsin,
Özlemişsen hemen koşar gelirsin,
Havasından bol oksijen alırsın,
Tomurcuklar açar her yan gül oldu.
 

Esnaf dükkan açar pahası fazla,
Olsun, ticaret ediyoruz hazla,
İşi olmaz hiç kimsenin marazla,
Lâkin altın para elde pul oldu.
 

Yeni yetme, Z kuşağı dediler,
Telefonda dama çıkan kediler,
Şahit oldu buna kırklar, yediler,
Beklettiğim kefen yırtık çul oldu.
 

Kimi tatlı, kimi acı yazarım,
İdrisoğlu derler kimi kızarım,
Çok görmeyin ben haksızı bozarım,
İnsanımız mazlum, garip kul oldu.

Ahmet İdrisoğlu
 

*
 

Şiirle sorunlan sorulara cevap Hasan Doğan’dan gecikmeden geldi..

Ozan Ahmet İdrisoğlu'na:
 

İdrisoğlu, sana derim, kulak ver,
Seydiler ne yana düşer, yol nasıl?
Tepede, düzde mi, ya kıyılık yer?
Boyu kimden, obası ne, il nasıl?..
 

Dağınızı sarar mı hiç dumanlar,
Eskiden ne kaldı, hanlar, hamamlar?
Sizin elde nasıl geçer zamanlar,
Aylar nedir, mevsim nedir, yıl nasıl?..
 

Yeni yetmeler bilir mi yurdunu,
Ayırır mı namerdini, merdini?
Muhtaç olan kime döker derdini,
Seydilerli nice söyler, dil nasıl?..
 

Bağı, bahçeleri ürün verir mi,
Güneşli mi, kışın ayaz görür mü,
Zemheride köylere kurt yürür mü,
Baharında bülbül var mı, gül nasıl?..
 

Esnaf dükkanları ne vakit açar,
Orak ayı, hasadı nasıl geçer?
Fakir fukaralar ne yer, ne içer,
Akçesi bol mudur, para pul nasıl?..
 

Hasan der ki, sorduğumun muradı,
Selametle varıp geçmek Sırat'ı.
Cuma günlerinin ol cemaati,
Camileri kalaba mı, kul nasıl?

Hasan Doğan
 

*
 

Bunların ardından bir şiirde değerli şairlerimizden Cemal Ünal’dan geldi.
 

BİLDİN Mİ?

Çanakkale savaşında yılmadan
En çok şehit veren ili bildin mi
Kağnısı başında Donarak ölen
Önce vatan diyen dili bildin mi
 

Akif nerde etti savaşa davet
Analar bacılar çekti gasavet
Kağnılarla gitti silah edevat
Adı kurtuluş olan yolu bildin mi
 

Şapkayı nerde giydi atamız
Yurdumuza olamazdı hatamız
Şehitlikten başka yoktu ötemiz
Ihlamur kokulu balı bildin mi
 

Toplanarak üç bin ana bacımız
Karar aldı dinsin diye acımız
Düşmana böylece yetti gücümüz
Dere Köy'dü Ersiz olan ili bildin mi.

Cemal Ünal
 

*
 

Hafta sonu Kasyot toplantımızda değerli eğitimci yazar Erdoğan Ergin şöyle demişti: “Birlikte bir şeyler yapmanın başarısını, daha doğrusu başarıya giden yol, aynı amaç, aynı menfaatten geçtiğini, bireyin toplulukla aynı amaç ve hedefin birleşmesi, uyum sağlamasıdır.”  Son derece doğru bir tespitti ve tamamen katıldığımı burada yazarken sayın hocama da bir selam göndermek istedim. İnsan psikoloji şunu çok net ortaya çıkarır; bir insanı tanımanın en iyi yolu onun çıkarlarına her hangi bir şey dokunduğunda verdiği tepkidir. Nasıl tepki veriyor? Gerçek iç sesi nasıl ortaya çıkıyor?

Bu şiirlerde ve bu yazıda bizim ortak hedefimiz, önce şairlerin kendi şiirleri ve ortak bir memleket bireyi olmak öne çıkmıştı.

Tüm KASYOT KURUCU KURULUNA ve değerli üyelerimize ayrı ayrı selamlar olsun. Sonuçta bu yazı da KASYOT sayesinde ortaya çıktı, değerini bilmek lazım…
 

*
 

Değerli şairlerimizin, şiirlerinde kurguladıkları sevgi ütopyaları gerçek olsun.

Sevginin büyüsü, insanın içini dolduran coşkusu hep yüreklerinde saklı kalsın.

Kalplerindeki şiir sevdası, insan sevgisi hep daim olsun.

Bu yazıda benden hatıra kalsın…

[Sosyolog, Aşk Yazarı Mustafa Çifci – Ocak 2025]