Bir ay içinde TBMM'de ağırlıklı olarak kanunlarında değişiklik içeren iki torba kanun kabul edildi. Her torba kanunu gündeme geldiğinde büyük beklentiler yaratan sözler söylenir. Ancak vatandaşa faydası olmayan bu sözlere göre şekillenen torba kanunlar; bazı kesimlere yarar sağlarken vatandaşın çoğuna yeni yükler ve vergiler getirir.

Bu hafta kabul edilen Katma Değer Kanunu ile ilgili değişiklikler içeren torba yasa, gerekçede ileri sürülen ekonomiye ve yatırımcılara kolaylık getirileceği hedef ikinci planda kaldı. Verilen önergelerle yapılan değişiklikleri içeren kanun metin yayınlanmadığı için şimdiden kesin bir yorum yapmak zor. Ancak, girişimciliği olumsuz etkileyen ve yatırımlar ile iş yapmanın finansman maliyetini artıran önceden Katma Değer Vergisi ödemenin yükünü hafifletecek ciddi bir düzenleme yapılmadığı apaçık ortada.

Yakın zamanda yine vergi kanunlarında yapılan değişiklikle gayrimenkul sermaye iradı gelirindeki %25 oranındaki götürü gider oranını % 15 oranına indiren ve bunu geçmiş yıl (2017 yılı ) gelirlerine uygulayan anlayışın vergilendirmede geniş kitleleri kapsayan bir düzenleme yapması beklenemez.

İş hayatında riskler ve belirsizlikler ile mücadele eden girişimcilerin kafasında yavaş yavaş şu soru yerleşmeye başladı: Ekonomik faaliyetimi zorlaştırmayacak, finansman maliyetimi artırmayacak, nakit akışımı olumsuz etkilemeyecek bir vergi sistemi nasıl olmalıdır? Ayrıca vergi idaresine karşı güvensizlik artmaya başladı.

Fırtınalı günler ve ciddi bir toplumsal dönüşümün yaşandığı günümüzde vergi kanunlarında olası değişikliklerin getirdiği ve getireceği zorluklar yanında vergi kanunlarının uygulamalarına ilişkin güvensizlik ciddi yaraların açılmasına neden olmaktadır. Vergilendirme politikalarına güvensizlik olarak nitelendirdiğimiz duygusal değerlendirmeler ekonomideki gelişmenin önünü tıkamaktadır.

Halkın ve özellikle iş insanlarının vergi psikolojisinde ortaya çıkmaya başlayan yukarıda açıklamaya çalıştığımız olumsuzluk üreten duygusal düşünceler ve eğilimler yatırımların dönüşüm kabiliyetinin azalmasına yol açmaktadır.

Bu düşüncelerin ve vergilendirme karşıtlığı içeren psikolojik yaklaşımın ürettiği anlayışın tek çözüm yolu vergi sisteminin yeniden gözden geçirilmesidir. Vergi sistemi ekonominin önünü tıkayan değil destekleyen bir politika ekseninde oluşturulmalıdır.