İSTANBUL (AA) - Büyükçekmece'de Sedef Güler'in halıya sarılmış ve ayaklarına ağırlık bağlanmış halde denizde ölü bulunmasına ilişkin davada sanıklar savunma yaptı.
Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Fırat Baykara, Yavuz Güngör, maktulün annesi Gülizar Sezer, ablası Sevda Güler ve taraf avukatları katıldı.
Tutuklu sanık Yavuz Güngör, savunmasında, neyle suçlandığını bilmediğini öne sürerek, Sedef Güler uyuşturucu madde kullandığı için böyle bir olayın yaşandığını iddia etti.
Sedef Güler'in kız arkadaşıyla internette tanıştıklarını, sonra Sedef ve ablasıyla çay içtiklerini anlatan Güngör, "Sedef öldüğünde, 4-5 aydır tanışıyorduk. Sedef'e maddi yardımda bulunuyordum. Evime 5-6 kez geldi. Olay günü telefonda konuştuk. Paraya ihtiyacı olduğunu söyleyerek ısrarla görüşmek istedi. Kızımın geleceğini söyledim, 'Sana para göndereyim, şimdi gelme.' dedim. Geldiğinde sarhoştu. Alkolün dışında bir şeyler içtiği belliydi. O uyuşturucu kullanırdı. Ben uyuşturucu kullanmazdım ama bazen ayılmak için kokain içerdim. Kızımla Sedef tartıştı. Biz de diğer evimize gittik. Kolanın içerisine bir şeyler atıp içiyordu. Bana da söyledi, ben içmedim. Beraber eğlendikten sonra ben yattım. Sabah uyandığımda vefat etmişti." diye konuştu.
Sedef Güler'in burnundan kan geldiğini söyleyen Güngör, Sedef'in öldüğünü kabullenemediğini, duşa sokarak masaj yaptığını anlattı. .
Çağırdığı Fırat Baykara'ya Sedef'in öldüğünü söylediğini kaydeden Güngör, şöyle devam etti:
"Olayı kabullendikten sonra kendimi nasıl kurtarırım diye düşündüm. Fırat'a herhangi bir baskı yapmadım. Ceset yatak odasında bir gün bekledi. Ben zincir, kilit ve çuval aldım. Eve girip Sedef'in bedenini zincirle bağladık. Dambılı da üstüne bağladık. Sonra halıyla sarıp denize attık. Arabayla tur attıktan sonra dönüp baktığımda ceset batmamıştı. Perişan oldum. Attığım için çok üzgünüm.''
Tutuklu sanık Fırat Baykara ise Sedef Güler'in öldüğü evin kontratının kendi üzerine olduğunu, Güngör'ün bir gün arayarak ev konusunda yardım istediğini, kendisinin de yardım ettiğini söyledi.
Sedef Güler'in tanımadığını öne süren Baykara, savunmasında şunları kaydetti:
"Sekiz yıldır ülkede değildim. Beni Sedef'le bağlayan pirinç tanesi kadar bir neden yok. Olay günü orada değildim, bir gün sonra eve gittim. Yavuz beni ilk aradığında, kız arkadaşıyla evde alkol aldıklarını, bir süre sonra arkadaşının fenalaştığını söyledi. Eve gidene kadar Sedef'in öldüğünden haberim yoktu. Yanlarına gittim. Sedef yatakta yatıyordu. Nabzına baktım, herhalde tutturamadım diye düşündüm. Nefesini dinledim. Öldüğü hiç aklıma gelmedi. Ayakları kasılmıştı. O an anladım ve bıraktım. Yavuz'a ne olduğunu sordum. Sedef'in uyuşturucu aldığını ve kolasına bir şeyler attığını söyledi. Ambulansı ya da polisi aramama izin vermedi. Sonraki gün buluştuk. Cesedi nereye atacağımızla ilgili keşif yaptık. Nalburdan zincirleri beraber aldık. Zincirle maktulün vücudunu sardık. Sonra halıya sardık. Valiz vardı, ona koyarız diye düşündük ancak ceset şişmişti. Ben sadece denize atılacak sandım."
Anne Gülizar Sezer, duruşmada sanıklardan şikayetçi olduğunu ifade etti.
Duruşmada ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, her iki sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.
- KADEM avukatından adliye önünde açıklama
Duruşma öncesi adliye önünde açıklama yapan Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) avukatı Sinem Ermiş, Büyükçekmece'de vahşice katledilen Sedef Güler için toplandıklarını, maktulün iş bulma vaadiyle kandırıldığını, elleri koli bandıyla bağlanarak, ayaklarına zincir ve ağırlık takılarak halıya sarılmış şekilde denize atıldığını söyledi.
Ermiş, "Bu bir kadın cinayeti değil apaçık bir insanlık suçudur. Bugün Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada sanıklar Yavuz Güngör ve Fırat Baykara, beden ve ruh bakımından kendini savunamayacak kişiye karşı kasten öldürme suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. Sanıklardan biri, suçu ortak edindiği başka bir kişi aracılığıyla yurt dışına kaçırılmış ve sonrasında ülkeye iadesi sağlanmıştır. Olay yerinde elde edilen deliller, sanıkların birlikte kullandığı ev, bu suçu açıkça ortaya koymaktadır. Biz bu davanın sonuna kadar takipçisi olacağız." diye konuştu.
Bu arada, öldürülen Mattia Ahmet Minguzzi'nin annesi Yasemin Minguzzi, Aydın Karay'ın annesi Fatma Karay ve Ata Emre Akman'ın annesi Zuhal Akman da destek olmak amacıyla duruşmayı takip etti.
- İddianameden
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, 7 Haziran 2024'de Büyükçekmece Mimar Sinan Mahallesi Gülcemal Sosyal Tesisleri önündeki balıkçı barınağının bulunduğu mevkide yapılan incelemelerde, maktulün cesedinin sarıldığı halının çuval ve perde parçalarıyla çevrildiği, maktulün ellerinin koli bandıyla, ayaklarının ise zincirle bağlandığının tespit edildiği belirtiliyor.
Maktulün kesin ölüm nedenin tespit edilebilmesi için cesedin Adli Tıp Kurumuna sevk edildiği aktarılan iddianamede yer verilen olay yeri inceleme raporunda, maktulün sarılı olduğu halının üzerinde "Karaca" isimli halı yıkama fabrikasına ait etiket olduğunun tespit edildiği, fabrika görevlileriyle yapılan görüşmelerde Z.E'nin halının sahibi olduğunun anlaşıldığı kaydediliyor.
Bu kişinin emlak işiyle uğraştığı, halının bulunduğu daireyi sanık Fırat Baykara'ya kiraladığı iddianamede yer alıyor.
İddianamede, maktulden alınan parmak iziyle yapılan Otomatik Parmak İzi Teşhis Sistemi (APFIS) sorgulamasında cesedin Güler'e ait olduğu, dairenin sanıklar Fırat Baykara ve Yavuz Güngör tarafından beraber kullanıldığının tespit edildiği aktarılıyor.
Sanık Yavuz Güngör ile kızı H.Y. Güngör'ün ikamet ettiği adrese ait kamera kayıtlarının incelendiğine dikkati çekilen iddianamede, Güngör'ün 4 Temmuz 2024'de siteye girdiği, ardından Onur Özbey'in Güler'i adrese getirdiği, H.Y. Güngör'le maktulün tartıştığı, bunun üzerine 5 Temmuz'da Yavuz Güngör'ün Sedef Güler'le siteden ayrılıp Fırat Baykara'nın evine gittikleri ve bir süre sonra Baykara'nın da eve geldiği kaydediliyor.
Sanıkların, adreste, tespit edilemeyen bir nedenden dolayı Güler'i öldürdüklerinin belirlendiği vurgulanan iddianamede, bu kişilerin cesedi yok etmek için plan yaptıkları, bir gün sonra buluşmak üzere evden ayrıldıkları anlatılıyor.
İddianamede, sanıkların 6 Temmuz 2024'de tekrar buluştukları, cesedi Mimar Sinan Köprüsü'nün bulunduğu yere atmaya karar verdikleri, cesedi koyacakları valizi, zinciri ve ağırlığı aldıkları belirtiliyor.
Firari olarak aranan sanık Yavuz Güngör'ün, sanık Yiğit Hüseyin Ayvalık aracılığıyla Yunanistan'a gönderildiği aktarılan iddianamede, ancak Güngör'ün daha sonra ülkeye iadesinin sağlandığı kaydediliyor.
İddianamede sanıklar Yavuz Güngör ve Fırat Baykara hakkında "çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Yiğit Hüseyin Ayvalık hakkında ise "suçluyu kayırma" suçundan 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası isteniyor.