Zaman geri alınmaz bir şekilde uçup gidiyor. Yaşam, soluk aldığımız her saniyesini özenle tüketmemiz gereken bir değer olarak bizi içine alıyor.

Geride bırakılan, yaşanılan zaman diliminde duygularımız, düşüncelerimiz ve eylemlerimiz filim kareleri gibi sabitleşiyor. Çekilen bir filmi yeniden çekme imkânınız bulunduğu halde başrol oyuncusu olduğunuz yaşam filminiz de böyle bir şansınız yok. Ancak filmin geri kalan bölümünde rolünüzü farklılaştırma fırsatlarına sahip olabilirsiniz.

Hızla akıp giden zaman içinde yaşamın her saniyesini değerlendirmeliyiz.

Yaşadıklarımız bize “hayatın anlamını öğretecek” kadar derslerle dolu.

Hayatta alışkanlıklara dönüşen tutum ve davranışlarımızı düşünelim. 

Kolayına kaçıp buluşma ve görüşmelerimizi ötelememizin, ifade etmekten kaçındığımız duygu ve düşüncelerle sevgimizi hissettirmememizin, kızgınlıklar, kırgınlıklar, küskünlüklerle birbirimizden kolayca vazgeçmenin ne kadar anlamsız olduğunun farkında mıyız?

Yaşam her bireye doğru ya da yanlış tutum ve davranış fırsat ve tercihleri sunuyor. Kimileri şahsi hırsları peşinde koşarken çevresini göz ardı ediyor. Bireysel tatminini her şeyin üstünde tutuyor. Kimileri de yaşadığı topluma ve zamana değer katmak, faydalı olmak için üretiyor, ürettiğini paylaşıyor, paylaşmak için imkân ve ortam yaratıyor.

Hayatta alışkanlıklara dönüşen tutum ve davranışlarımızın dışına çıkmak, ezberlerimizi bozmanın püf noktası; bugünün problemleri arasında sıkışıp kalmak, mazeret üretmek değil, marifet üretmek için hayallerinizden güç almak, umutlarınızla yol almaktır.

Konfor alanımızdan çıkıp öğrenmeyi öğrenen, talebe olmaya açık olmanın geleceğe ortak olmanın bir gereği olduğunu tecrübe ettiğimiz bir süreçten geçiyoruz.

Bu tecrübe süreci devam edecek, ancak farkında olmamız gereken bir hakikati göz ardı etmemeliyiz. Bilim ve teknolojiye dayalı uygarlık, ne kadar ileri giderse gitsin, insana özgü mahremiyet, merhamet, vicdan, maneviyat, inanç, şefkat, hayal gücü, empati, sezgi, sevgi, mutluluk, elem, hüzün, coşku, arzu, ahlak, etik, saygı gibi erdemli özelliklerimizden ödün vermemeliyiz.

Sevgi enerjisini sevmekten alıyor, sevginle sevdiğine ilham veriyor, örnek oluyorsan akıl ve yürek bir oluyor, yenilmez güç oluyor.

Hayatın bize verilen bir armağan olduğunu düşünürsek, kendi geleceğimizi gezegenimizin geleceğiyle birleştirerek, birlikte sürdürülebilir bir yaşam için bize armağan olan hayatımızı anlamlandırmalıyız.

Birbirimize güven ve cesaret veren moral değerlerimiz ile birlikte gelecek mümkün ve gelecek güzel gelecektir…