Sancaktepe geçtiğimiz pazar günü çok güzel bir ana tanıklık etti. Bu olay beni hem umutlandırdı hem de bir kez daha inandım: Bu toplum hâlâ bir araya gelebiliyor. Üstelik bir çocuğun gülümsemesi etrafında…
8 aylıkken yakalandığı kanser hastalığını 3 yaşında yenen Ali Asaf’ın iyileşmesi bu sadece tıbbi bir başarı değil. Bu, hepimizin yüreğinden geçen duaların, paylaşımların, desteğin ve dayanışmanın bir meyvesi. Dün Sancaktepe’de insanlar bir araya geldi; ellerinde rengârenk balonlarla, yüreklerinde aynı sevinçle. Balonlar gökyüzüne süzüldü ama asıl yükselen şey birlik duygusuydu. Farklı yaşlardan, farklı mahallelerden, hatta belki birbirini tanımayan onlarca insan aynı meydanda aynı coşkuyu paylaştı. Bu bana bir gerçeği hatırlattı: Bizi bir araya getiren şey yalnızca büyük olaylar değil; kalpten kalbe giden görünmez yollar var. O yollar, bir çocuğun hastalıkla mücadelesinde birleşebiliyor. Tıpkı Ali Asaf’ta olduğu gibi.
Birlikte üzülmeyi biliyoruz bu ülkede. Ama birlikte sevinmek, birlikte kutlamak da bir o kadar kıymetli. Dün Sancaktepe’de olanlar bana bunu hissettirdi. Yalnızca ailesi değil, koca bir toplum Ali Asaf’ın zaferini sahiplendi. Çünkü iyileşen sadece o değildi. Biz de iyileştik. Birlikte olmanın nasıl güçlü bir şeye dönüştüğünü yeniden gördük. Sosyal medya paylaşımları, yardım kampanyaları, meydanda uçurulan balonlar… Hepsi aslında aynı duygunun yansımasıydı: “Biz bir aradayız, birbirimiz için varız.”
Bazen küçük bir çocuğun mücadelesi, bir toplumun aynası olur. Ve o aynada gördüğüm şey beni umutlandırdı. Ali Asaf’a sağlıklı, mutlu bir ömür diliyorum. O gün orada olan, olmayan, dua eden, destek veren herkese de yürekten bir teşekkür. Çünkü birlikte olmanın hâlâ mümkün olması bana umut veriyor. Bir çocuğun gülüşü, bir toplumun vicdanıdır; dilerim her çocuk sevgiyle, sağlıkla büyüsün bu dünyada.