Ne çabucak geçiyor zaman. Çanakkale Zaferi'nin üzerinden 104 yıl geçti. Benim yiğit ağabeylerim; Muhsin Yazıcıoğlu'ndan 10 yıl, Ali Soylu'dan 19 yıl, İbrahim Yüce'den 23 yıl, Bedri İncetahtacı'dan 20 yıl geride kaldı. Sıraladığım isimler belki tanımazdı birbirini. Bir tek tanıdıkları, ana, yar yerine koydukları vatan ve millet idi.

Zaten anadan öksüz kalınca insan, ağabeylere tutunuyor. Ya da ağabeyler kusuruna, zerzefilliğine bakmadan elinden tutuveriyor, sırtlanıyor yükünü insanın. Ben öyle gördüm ve öyle yaptım. 'Bu kadar yükü nasıl taşıdın?' diye sordum bir gün şehit Muhsin Yazıcıoğlu'na…Sadece tebessüm etti. Sadece tebessüm. Halbuki Anadolu kıtası büyüklüğünde dava taşını sırtında taşıdığını bir kez belli etti mi ki ?

Her ölüm yıldönümünde elimizi dizlerimize vurup, yakınan, dövünen halimize bakınca yine Neşet Ertaş'a sığınıp, söylüyorum:

Bilemedim Kıymatını Kadrini

Hata Benim Günah Benim Suç Benim

Eliminen İçtim Derdin Zehrini

Hata Benim Günah Benim Suç Benim

Bir günden Bir Güne Sormadım Seni

Körümüş Gözlerim Görmedim Seni

Boşa Mecnun Eylemişim

Hata Benim Günah Benim Suç Benim

Bilirim Suçluyum Gendi Özümde

Gel Desem Gelirdin Benim İzimden

Her Ne Çekti İsen Benim Yüzümden

Hata Benim…

Hiç birinin bilemedik kıymetini, kadrini… İşin aslı kadir, kıymet bilecek halimiz de yoktu hani. Niyetimiz de… Bu memleketin göbeli pek çok nasıl olsa…Biri gider, biri gelir…Gerçekten biri geldi, biri gitti.

Biz çelik çomak oynamaya, dava deyip mal devşirmeye, makam, mevkilerde devlet kurmaya, sızıntı okuyarak devlete sızanlara seyirci kalmaya, maklube sofralarına beleş yemek bulduk edasıyla sığıntı gibi kurulmaya çalışırken ağabeylerimiz birer birer, ışığa dönüşüp gittiler. Öyle demiyor mu Sezai Karakoç ?

'Anladım onlar ölmediler

Ölüm adına

Ölüm maskesini takınarak

Dönüştüler bir ışığa'

Halimizi anlayacak, derdimizi dinleyecek, göz yaşımızı silecek ağabeylerimiz cennete gitti gitmesine de, bizim halimiz nicedir, bilen var mı?

Karakoç'un 'Benim hakkımda yalan/ senin hakkında yalan/

Kapadılar sonunda sana çıkan yolları' dediği bu olsa gerek.

Kime sorsam bir yanı yaprak döküyor, diğer yanı bahar bahçe…Yaşarken sinemize gömdüğümüz yaşayan ölülere bakarsanız kaç Karşıyaka çıkar, kaç Karacaahmet çıkar bizden?

Öyle demiyor muydu Özdemir Asaf: 'Ülkeler vardı, insanlar bavulları taşıyordu; bir de ülkeler vardı, bavullar insanları taşıyordu' Biz hangi bavuldayız dersiniz? Ya da kimin elinde taşınıyoruz?

Halbuki hayallerimiz vardı. Her birimiz, sağdan saysak, soldan da saysak hayallerimiz vardı. Her birimiz 'Erdemliler' olacaktık. Diriliş üfleyecek, Büyük Doğu'nun akıncıları, kanımızın akmasına bakmadan zafer sahibinin Allah olduğunu, İslam'ın olduğunu haykıracaktık. Emin olacaktık. Evimizde, mahallemizde, sokakta, dükkanda, üniversitede, siyasette. Güven duyacaktı bizden olmayan, bizi tanımayan...Günah kadar beyaz olacaktık. Biz ne ara sevap kadar siyah olduk ?

Biz göbeliydik bu memleketin… Kursağımızda, zulamızda haram olmadan, kimsenin rızkına göz koymayı bırakın göz değdirmeden bu memleketin adsız, isimsiz, kavruk yüzlü mahcup çocukları olacaktık. Sahi bizi ne zaman mahallemize el, insanımıza ırak olduk.

Biz tarihimize bile ırak değil miyiz?

Dün Çanakkale Deniz Savaşı'nın yıl dönümüydü. Bu yıl ki önemi 'beka' tartışmalarının yapıldığı 31 Mart seçimlerine denk gelmesi. Peki ne kadar haberdarız bu deniz zaferinden? Senede bir gün. Hangi yiğit ağabeylerin hain pusuda şehit düştüğünü bilir miyiz? Gelibolu Conkbayırı'ndaki 709 Yeni Zelandalı'nın 4.223 Avustralyalı ile burayı işgale geldiği için öldüğünü bilir misiniz? Anzaklar buradadır. Yeni Zellanda'da Müslümanları Cuma namazında katleden 28 yaşındaki terörist Brenton Tarrant, FETÖ'yü yetiştiren yönlendiren Türkiye'nin başına bela eden ABD'nin deniz kuvvetlerinde görev aldığını belirtiyor. Terörist kendisine Turkofagos' yani 'Türk Yiyici' lakabını takarak hem silahına hem de manifestosuna Türk tarihinden önemli satır başlarını yazıyor. Murat Bardakçı teröristin ipliğini çıkaran yazıyla gerçekleri deşifre de etti:

'Bir terörist düşünün: Taaa sekiz asır önce Selçuklu ordusunu hangi Gürcü kralı ile kumandanının mağlûp ettiğini bilecek, Sırplarla ve Macarlarla 14. ve 15. asırda tutuştuğumuz muharebelerdeki Hristiyan kumandanların isimlerini ardarda rahatça sıralayacak, Osmanlı Ordusu'nun 1683'te Viyana önlerinde bozguna uğramasında ikinci, hatta üçüncü derecede rolü olan Avrupalı generallerin adlarını tek tek yazacak, Kıbrıs'ın fethinde esirleri öldürdüğü için idam edilen İtalyan generali bile unutmayacak… Üstelik geçmiş yüzyıllarda yaşanmış olaylarla da kalmayacak, bugünlere gelecek, son senelerde ırkçı teröre bulaşmış ne kadar katil varsa hepsini hatırlayacak, bunların isimlerini silahları ile şarjörlerine işleyecek! Dahası var: Bu isimleri tüfeğine ve şarjörlerine öyle Latin alfabesi ile değil, ait oldukları dillerin alfabeleri ile, yani Gürcü'yü Gürcü, Ermeni'yi Ermeni, Sırp'ı da Kiril harfleriyle yazacak!' (https://www.haberturk.com/bardakci-sarjordeki-nefret-listesi-profesyonel-bir-ekip-isidir-2405404)

Bir de manifesto var. Manifestoda 'Türklere' başlığının yer aldığı bölümde şu ifadelere yer veriliyor:

'Topraklarınızda huzur içinde yaşayabilirsiniz, size zarar gelmeyecek. Boğaz'ın Doğu yakasında.'

Ama Boğaz'ın Batı yakasında bir yerde yaşamayı denerseniz, Avrupa'ya gelirseniz sizi öldüreceğiz.

Konstantinopolis'e gelir, tüm cami ve minareleri yıkarız. Ayasofya minarelerden kurtulacak ve Konstantinapol hak edildiği gibi tekrar Hristiyan şehri olacak'

Şimdi Gezi'de millet ağaç derdinde iken köşe bucak 'Zulüm 1453'de başladı' diye yazan ile 'Haçlının ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir. Çünkü sizinle onlar arasında kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar sizin kadınınıza kızınıza ilişmezler. Mabedinize ilişmezler. İlişmemiş Haçlılar' diyen 15 Temmuz'un faili FETÖ'nün, bu teröristten ne farkı var?

Ayasofya Camisinde skandal görüntü verilmişti.

Hatırlarsınız Ocak 2019 yılının ilik günlerinde İş kadını Leyla Alaton, 150 kişilik bir grupla, Ayasofya Müzesi'ne gece yarısı gezi yapmıştı. Alaton sosyal medya hesabından 'Ayasofya'da dans fotoğrafı' paylaşım yaptı. Bu paylaşım o zaman bir çok kişiye masum geldi. Ziyaretçiler içinden bir kadın sadece bir kaç saniye, fotoğraf çekilecek kadar figür yaptı ve sonrada hızlıca uzaklaştı. Kadın 'spagat' figürünü sergilemişti. Peki neydi Spagat figürü? Bacakları iki tarafa açmak suretiyle tam olarak yere oturmak olarak bilinen bir hareket, artistik cimnastikçilerin vazgeçilmez esneme hareketlerindendir. Cimnastikçiler bu hareket ile bacakları kalça ekleminden 180 derece veya daha üst seviyede açabilirler. Ya el hareketi ne anlatıyordu? Ayasofya'da spagat hareketi ile birlikte yapılan figür Yeni Zellanda eylemine kadar kimsenin dikkatini bile çekmedi.

Terörist Brenton Tarrant'ın silahının üzerinde bu figürü kazımıştı. Ne anlama geldiği, hangi amaçla kullanıldığı elbette yakında ortaya çıkacaktır. Ama dünyada ve Türkiye'de yaşadığımız siyasi ve toplumsal hiçbir şey tesadüfi değildir.

Yeni Zellanda'da saldırıyı yapan Brenton otomatik silaha bu amblemi kazımıştı.

Tarihi övme ve sövme işi gibi gören zevat bir kenarda dururken 2008 yılında okullardan Atatürk köşesini kaldırmasıyla şimdi üniversiteye gidecek olan gençlerimiz bu terörist kadar Türk ve İslam tarihi bilmiyor. Zira bir çok kişinin tarih diye balığın tırmandığı kavaktan bahsettiğini de unutmayalım. Bu yüzden 17 Temmuz 2018'de Milli Eğitim Bakanı'na şöyle seslenmiştim:

'İstiklal Harbi, Çanakkale müdafaası dendi de okullarda bunu yaşatan ne kaldı ?

İpsiz sapsız vatan düşmanlarının FETÖ şemsiyesinden bir araya gelerek ilköğretim, orta öğretim kurumlarında büyük bir muzafferiyet gibi ATATÜRK KÖŞELERİNİ kaldırmalarının nedeni çok iyi anlıyorum. Daha öncede yazdım. Taa 2008'de 'Atatürk köşesi, yüreğimin köşesi' diyerek. Bizi Kemalist ilan ettiler. Bu köşelerin tarihi misyonuna işaret etmiştim halbuki… Gelecek ve yakın tehlikeye dikkat çekmiştim. Zamanın bakanları bu konuyu anlatmam için randevu taleplerime tenezzül edip karşılık bile vermediler.

Tarihini bilmeyene öyle bir tarih anlatırlar ki çocuklarımız Amerikan muhibi, İngiliz muhibi, Alman muhibi çıkıverir. Onun için diyorum, sesleniyorum Milli Eğitimin yeni bakanı Ziya Selçuk Bey'e… Gel bakanım bu köşeleri yeniden kur. Okullarımızda yüreğimizin köşelerini oluştur. Sultan Alparslan'ı da bilsinler, Oğuz Kağan'ı da… Taşa tarih yazan Bilge Kağan'ı anlasınlar , tarih yazan Sultan Fatih'i de…Kuvayı Milliye'yi bilsinler. Orhun Yazıtları belgeselini çekerken incelemiştim. Milli Eğitim Bakanlığı'nda Orhun Yazıtlarını anlatan bir belgesel bile yok. Tarih, ders kitaplarında… Masallarda, hikayelerde, tiyatroda, müsamerede yok. Bulamazsın. Öğretmende de bu dert, bu telaş, bu ideal yoksa vay halimize !' (https://hurses.com.tr/fehmi-calmuk/yeni-turkiyenin-milli-egitim-bakanina-tarihi-kayit/haber-20188)

Şimdi sayın Bahçeli 'Türkiye'nin bekasını' gündeme getiriyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan bunun için meydan meydan dolaşıyor ya …Dün geçti, bugün daha geç olacak. Yarın ise partiler üstü düşünüp milleti millet yapan ortak değerleri öğrenmenin,, öğretmenin vaktidir. Elbette yarın bu memleketin yüreği vatana, millete ayarlı evlatları şunu sorarsa vebal kimdedir?

Sahi hani biz göbeliydik bu memleketin?