Alışveriş torbaları dolu, evler dolu, dolaplar da bir o kadar dolu. Ama bir şekilde içimizde hep eksiklik duygusu. Çünkü artık bir şeylere sahip olmak değil, sürekli yetmemek hali sardı hepimizi. Tüketim çağının en güçlü sloganı “daha fazlası” oldu; daha çok ürün, daha çok gösteriş, daha çok görünme çabası. Sosyal medyada bile sade bir yaşam paylaştığında “minimalist dekorasyon linki” soranlar çıkıyor. Çünkü sadeleşmeyi bile tüketim konusu haline getirdik.

Gerçek şu ki; sadeleşmek, modası geçmiş bir fikir değil. Tam aksine, bu çağda bir direniş biçimi. Biraz yavaşlamak, her şeyin yenisini almamak, sessiz bir kahveyi tercih etmek. Bunların hepsi küçük ama anlamlı bir “hayır” aslında. Bu tempoya uymak zorunda değilim. Tüketim bizi doyurmuyor, sadece oyalıyor. Alışveriş torbalarını boşalttıktan sonra yine aynı duygu sarıyor.

Belki de artık dolaplarımızı değil, zihinlerimizi boşaltma vakti gelmiştir. Çünkü sadeleşmek, bu çağda gerçekten bir direniştir.