Yaşları benle aşağı yukarı aynı olan bir kesim 'Büyük Mavi Bilye' (Big Blue Marble) adlı diziyi TRT'nin ekranlarından çok iyi hatırlarlar. Bu çocuk dizisi belki de o yıllarda çocuk olan bizler için adeta dünyayı tanımaya çalıştığımız ve bizden başka ülkelerde neler olup bittiğine dair gelişmeleri izlediğimiz, hayal dünyamızı büyük ölçüde etkileyen bir programdı. Ben şahsen en çok her ülkeden bir çocuğun kendi dilinde selamlama sözüyle katıldığı bölümü özellikle bekler ve 'Merhaba' diyen çocuğu sanki her seferinde ilk defa görmüşüm gibi heyecanlanırdım. Bu programda ana tema sevgiydi. Herkesin birlikte birçok güzel işler yapabileceği gerçeğiydi. Bu yayınların üzerinden çok yıllar geçti, çok güzellikler izledik dünyamızla ilgili... O programlarda anlatılan güzellikleri şimdi yetişkin biri olarak neden göremiyorum diye üzülürken, Covid-19 salgını bu özlemimi nerdeyse gerçekleştirir hale geldi.

Bu Dünya salgını için birçok teoriler ortaya atılıyor, yazılar yazılıyor, araştırma raporları ortaya konuyor. Hele internet çağında olmamız şansıyla bu çalışmalara nerdeyse yayınlandığı andan itibaren ulaşabiliyor ve okuyoruz. Oysa ben, yazılanlar komplo teorileri v.s. Her ne olursa olsun, şu yaşanan zorunlu evde kalma dolayısıyla tabiatta yaşanan güzellikleri görerek biraz olsun konuya bir arınma ve özüne dönüş gözüyle bakmak istiyorum. Sanki bir gizli el eline kocaman bir fırça ve sabun köpüğü dolu bir kova alarak bütün dünyayı temiz ve yaşanabilir hale getirmek için çaba içerisinde. İnsanlık birbiri için endişeleniyor çünkü bu öyle bir durum ki, mikrop bana geçmez diyemiyoruz ya da ben mikrobu taşırsam ve yakınımdakilere bulaştırırsam korkusuyla hal ve hareketlerimizi yeniden düzenliyoruz. Bu düzenleme öyle ki evimizden başlayarak kendi semt ve mahallelerimizde olmak üzere hepimize olduğumuz yerleri temizlettiriyor. Hatta temizletmekle de kaldırmıyor düzenli biçimde kendimizle ilgili gerekli sağlık önlemlerini de hayatımızın içine birebir yerleştiriyor. İnternet üzerindeki yayınlara gösterilen ilgi, belli programlarla yapılan egzersizler, gelişim programları, atölye çalışmaları, her alanda internet seminerleri, (webinar) doğru beslenme yöntemleri ve sağlıklı gıda konuları en başta talep görenlerden. Hatta bazen aynı gün ve saate bile rastladığı için birinden öbürüne sadece bir ilgeç (Mouse) yardımıyla hiç zaman kaybetmeden yetişilebiliyor veya ikisi birden takip ediliyor. Demek ki hayat artık başka bir şekle evriliyor öyle değil mi? Evet gelecek gerçekten çok farklı olacak bence de. Özellikle bu değişimi yaklaşık 40 günden fazla bir zamandır birebir deneyimliyoruz. Şunu hiçbir zaman unutmamak lazım bu dönem herkesin endişelendiği bir dönem ve ilk defa yaşanıyor. Yani bu durumun karşısında hepimiz aynı yaştayız. Sizce?... Tarihte yaşanmış olan büyük ekonomik ve sosyal krizlerin hepsi belli bölgelerde etkili olmuş; ve büyük kısım, insanlık adına sadece manen üzülerek bu dönemi yaşamış. Ancak bu dönem hepimizi çok ciddi ilgilendiriyor. Artık dünya ticareti ciddi mana da zarar görmeye başladı. Bir ülkenin bu ortamdan başarı ile çıkabilir düşüncesi son derece anlamsız geliyor bana. Çünkü ticaret tek başına yapılabilecek bir işlem mi? Ne kadar üretirseniz üretin satacak bir karşı tarafınız yoksa stoklarla boğuşmak durumunda kalırsınız. İşte, salgınının bence en önemli bilinçlendirmelerinden biri… Bencillik etmek yok. İş ve hizmet üretirken paylaşımcı ve fayda sağlayacak çizgilerde olmak zorundayız. Burada en önemlisi de insan verilen değer. İnsan kıymeti bilmek… Unutmayalım toplumu oluşturan bireyler ne kadar insani boyutlara sahip olursa o kadar yüksek sosyal fayda sağlanabilir.

Geçen defaki yazımda sizlere biraz sosyal finanstan bahsetmiştim. Sosyal finans, aslında insani finansın hizmet etmesi gereken bir konu. Burada biraz insani finansı size tekrar hatırlatayım. Paranın amaç değil araç olarak kullanıldığı oluşumlar. Aslında sosyal adalette olması gereken de bu. Finans deyince hemen akla para yönetimi ve yatırım dünyası geliyor. En kısa sürede nasıl para kazanılır? Ancak biz burada insan odaklı, sosyal faydası yüksek ve bütüne yönelik çalışmalardan bahsediyoruz. Sosyal finans, ülkemizde daha çok yeni. Bu konuyla ilgili ciddi çalışmalar akademik düzeyde mevcut. Ancak temel sorun halen bir devlet bakanlığı çatısı altında olmayışı ve mevcut ekosistemin gelir sağlamak adına sınırlı olması. En başta yapılacaklar arasında dünya üzerinde bulunan etki fonlarının ülkemizde de kurulmasıdır. Bu fonlar sosyal etki ölçümlemesiyle yatırımcılarıyla buluşabilir; ve de sağlanan sosyal fayda, getirisi yeniden ilgili konuya yatırım yapılmasını sağlayabilir. Güvenilir, hesap verilebilir projelerin hayata geçirilerek kırsaldan başlayarak bütün ülkede, geç de olsa uygulanması kaçınılmazdır. Bizlere düşen bu konuyu biraz daha yakından takip etmek, gelişmeleriyle ilgili bilgi almak ve geleceğin yatırım ve finans piyasasının da bu yeni oluşumla şekilleneceğini kabul etmektir. Ben yok, biz var… Bana ne faydası olacak değil, bütüne ve bana ne faydası olacak... Maksimum kar hedefleri değil, adaletli bir gelir paylaşımı... En önemlisi, insanlığa ne kadar faydalı olacağı… Unutmayın, bizler 'Yurtta barış dünyada barış!' diyen büyük Atatürk'ün, sosyal adalete dayanan sistemde kurmuş olduğu bir cumhuriyetin çocuklarıyız. Aynı bugünlerde yaşadığımız salgın gerçeği bu sözün ne kadar da doğru olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Özgürlüğünü, bağımsızlığını ilan etmiş her ülke barışa dayalı yol haritalarını esas alırlar ve bu harita akla ve bilime dayalı yaradılış gerçeklerine dayanmaktadır.

Bu dünya hepimizin! Onu hırpaladığımız ve hor kullandığımız için bir kez daha af diliyorum! 'Büyük Mavi Bilye'mizin en kısa zamanda yaşanır hale gelmesini ve gelecek nesillere yaşanılabilir bir dünya bırakılmasını tüm kalbimle umut ediyorum.