Rahmeti bol olsun Necmettin Erbakan hocamın 'Adil Düzen' toplantılarında tanımıştım onu… Ara sıra ikinci kanala geçip Almanca Erbakan hocaya izahat yaparken dinledim. Daha öğrenciliğinde Kur'an-ı Kerimin Almanca mealini ezberleyecek kadar zeki bir alim bir zattır. Prof. Dr.Yusuf Ziya Kavakçı'dan bahsediyorum. Ana dili gibi bildiği Türkçe, Almanca, İngilizce, Arapça, Farsça dillerini sıralarken 1958 yılında Gürcü'ce mektup yazabildiğini de belirtmek isterim.

Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı

Her ne kadar 2009'da dünyanın en etkili 500 insanı arasına seçilen Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı, ABD'nin etkin din adamları arasında seçilse de Kuzey Teksas İslam Birliği'nde Yerleşik İslami Alimler, Manevi Liderlerinden biridir. IANT Kuran Akademisi'nin (IQA) kurucusu olan Kavakçı, kendisi İslamı Hukuku, İslam Miras Hukuku (Feraiz) alanının neredeyse parmak ile sayılabilecek hocalarının başında.

Türkiye'de önemli bir kesim onu 18 Nisan 2018 tarihinde Yeni Akit gazetesinde 'Fetullah Gülen olsam?' başlığıyla yayımlanan yazısıyla tanıdı. FETÖ liderine yönelik 'Açık bir beyan ile 'hata ettik, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının iyiliğini aldık, suiistimal ettik, yanlış yaptık, tevbe, hem de tevbe-i nasuh ile tevbe ediyorum' demelidir. 'Peşiman oldum, nadim oldum, bir dahi işlememeğe azm u cezm eyledim' diye yüksek sesle ala meleinnas ahd vermelidir. Ve Türkiye'ye köyüne dönmelidir...' demiş, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı olan kızı Ravza Kavakçı babası için şunları söylemişti:

'Bir evlat olarak dile getirmek çok zor olsa da babamın 80 yaşını aştığı şu zamanlarda, dünyada pek çok insanın da imtihan edildiği muhtemel sağlık kaynaklı meseleler çerçevesinde ortaya çıkan bu son derece üzücü durumdan dolayı ailemiz adına kamuoyundan özür diliyor, dualarınızı bekliyoruz'

Bir süredir kamuoyunda başörtüsünü çıkaran, kendi değimleriyle özgürlüğe 'yelkenler fora' diyen kadınları ve ona karşı çıkan kadın yazarları okuyoruz. İster istemez aklıma Merve Kavakçı geliyor. Yine şimdilerde Külliye'ye danışman olan '3.kuşak Kavakçılar' gündemde iken, Külliye'nin takdirine karışmadan Kavakçı konusuna bir girelim istedim.

Kavakçı nasıl vekil oldu?

Nermin Erbakan kamuoyunda sanılanın aksine siyasi konulara müdahil olduğu Necmettin Erbakan ile ara sıra tartıştığı da oluyordu. Fazilet Partisi döneminde Merve Kavakçı'nın milletvekili adayı yapılmasında Nermin Erbakan'ın rolü bulunmaktadır. Erbakan'a başörtülü aday göstermesi konusunda baskı yapan Nermin Erbakan bu nedenle yazar Halise Çiftçi'yi, Hasan Aksay'ın gelini Leman Aksay'ı düşündüğünü bu iki isimle konuştuktan sonra FP döneminde Ankara Milletvekilliği yapan Zeki Çelik'in eşi RP Kadın Kolları Başkanı Gülten Çelik'e öneri getirdi. Nermin Erbakan'ın zihnindeki isim Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı'nın kızı Merve Kavakçı olmuştu. Gülten Çelik o günkü konuşması şu ifadelerle anlatacaktır:

'Beni en etkileyen olaylardan birisi Fazilet Partisi döneminde yaşandı. Ben Kadın Kolları Genel Başkanıydım. Milletvekili seçimleri için yarın listeler verilecek. Gece beni aradı. Dediler ki, 'Gülten Hanım, biz Hocamızla görüştük. Başörtülü bir milletvekili adayı konulacak. Biz de sizi düşündük' dedi. Çok duygulandım. Ben de, 'Çok teşekkür ediyorum. Ben böyle bir şey için kendimi hazır hissetmiyorum. Teklifi kabul edemeyeceğim, RP kapatılmış. Teşkilatlar, yeniden kuruluyor. Başka bir isim bulalım dedim. Önce Halise Çiftçi ardından Leman Aksay'ın özel durumları nedeniyle aday olamamaları üzerine Merve Kavakçı dedim. Hah işte. Benim aklımdan geçen de oydu. Siz söyleyince de ben memnun oldum dedi. Ve Merve Hanım aday gösterildi.' (Das İst Erbakan 2 Anadolu'nun Sanayileşme Sevdası, Fehmi Çalmuk; Hoton Yayınları sayfa:328)

Erbakan rejimden rövanş peşinde

'İslami siyasi hareketin iki partisi RP ve FP'nin kapatılma gerekçelerinden biri de başörtüsü/türban idi. Erbakan RP'nin kapatılmasındaki başörtü/ türban gerekçesinin intikamını Fazilet'in kurulmasından sonraki ilk seçimde aldı. Merve Kavakçı'yı milletvekili adayı olarak önermişti. Türk siyasi sisteminde ilk kez bir kadın, başörtüsüyle/türbanıyla milletvekilliğine aday gösterilmişti. MHP'de aynı yolu denedi. Nesrin Ünal Antalya'dan milletvekili adayı olmuştu. Kavakçı ile Ünal arasındaki örtünme farkı hemen dikkati çekiyordu. Nesrin Ünal 'anneaneler gibi' kamusal alana talip değildi. Başını bağlarken geçmişe özeniyor, Kavakçı gibi başörtüsüne bir anlam yüklemiyordu.' (Merak Edilen Kızlar, Fehmi Çalmuk, Merdiven Yayınları, sayfa:32)

Abdullah Gül'ün ilginç teklifi

Kavakçı, dönemin FP Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül'ün ilginç bir teklifiyle karşılaşmıştı. Teklif, başörtüsünü/türbanın örtüş biçimidir. Gül, Kavakçı'dan, başını MHP'li Nesrin Ünal gibi örtmesini ister. Daha doğrusu anneannemiz gibi. Kavakçı, Sabah Gazetesi'nden Balçiçek Pamir ile yaptığı röportajda olayı şöyle anlatır:

- Problem değil, aslında bir teklifti bana getirilen. Dediler ki röportaj­dan önce, 'Türbanını başının altından, başörtüsü gibi bağlasan olmaz mı?' Yani hani anneannelerimizin bağladığı gibi, çene altından.

Kim dedi?

- Abdullah Gül. Ben tabii çok şaşırdım ve güldüm geçtim, kabul etmedim.

- Aslında bu sizin için partinin görüşleri anlamında önemli bir ipucu değil mi?

- Galiba öyle ama ben yakalayamadım. Ben sadece o anda bana yakışmayacak bir tarz bu diye düşündüm.

- Yakışmayacak derken, siyasi görüş anlamında mı yoksa tamamen kadınlık içgüdüsü, estetik kaygısı mı?

- Tamamen estetik tabii. Yani herkesin kendine özgü bir giyiniş tarzı vardır. Öyle örtmeyi hiç düşünmedim başımı. Uzun süre başınızı örttüğünüz zaman bir stil geliştirirsiniz.

- Yani bu teklif size 'Saçını farklı tara teklifi' gibi mi geldi sadece?

- İnanın o zaman öyle değerlendirdim. Asla bir müdahale olarak algılamadım. Üzerinde durmadım ama pek bir mana da veremedim.


FP'li Gül de, Kavakçı'nın ithal bir prototip olduğunun farkındaydı. Bunun için başörtüsü/türban şeklinin değişmesini, yerli bir prototipe kavuşmasını istiyordu. Kavakçı, bunu kabul etmedi. Bunu kabul etmemesinin gerekçesini de 'bana yakışmayacak bir tarz' şeklinde anlattı. (Merak Edilen Kızlar, Fehmi Çalmuk, Merdiven Yayınları, sayfa:32)

Erbakan'ın yıkıldığı istihbarat haberi

Kendisi siyasi yasaklı olmasına rağmen başörtülü bir milletvekilinin TBMM'ye girmesi Erbakan için 40 yıllık maratonun en önemli sonuçlarından biri olacaktı. Ancak seçim maratonun başladığı günlerde kendisine Çankaya Köşkü'nden özel bir ulakla gönderilen zarf Erbakan'ın en hassas olduğu 'Millilik' konusunda can evinden vurdu. Gelen bilgi notunda Merve Kavakçı'nın 2 Mayıs 1992 tarihinde Green Card'a hak kazandığı, 5 Mart 1999 tarihinde ise yemin ederek ABD vatandaşlığına geçtiği belirtiliyordu. Seçimden 45 gün önce yemin edilmiş, Milli Görüş hareketinin yeminli düşmanı ABD'nin vatandaşı olunmuştu. Erbakan'ın çifte pasaport taşıyan milletvekilleri vardı. Önümüzde kandırılan bir Erbakan fotoğrafı vardı ortada.

O dönem konuşulan konulardan biri de Fethullah Gülen ile MGK'ya,Türkiye'nin din otoritesi kuruluş tarafından verildiği söylenen raporun aynı paralelde olması…Konunun özeti şu: 'Başörtüsü teferruattır.' ANİMDER Başkanı olduğum dönemde konuştuğum bir çok komutan bana rapora atıf yaparak 'İyi ama Diyanet sizinle ile aynı görüşte değil' demişti.


Geçenlerde bir hasta ziyareti için hastaneye gittiğimde merhum Bülent Ecevit'in DSP'de önemli görevler üstlenmiş, kabinede yer almış bir bakan ile uzun uzun sohbet ettik. Konu döndü dolaştı Merve Kavakçı'ya geldi. DSP'nin ünlü 'dışarı, dışarı' eylemi olduğu gün önce Ecevit ve Erbakan'ın telefonda görüştüğünü, Erbakan'ın 'ABD vatandaşı bir kişinin TBMM'de yemin etmesine rıza göstermediğini' belirtti. Yani 'Erbakan Hocam yeminin engellenmesini mi istedi?' dediğim de 'Fehmi Erbakan Hoca'yı bana anlattırma… En iyi sen tanırsın. Erbakan hakkı olan bir şeyi almak için Meclis kürsüsünün önünü etten duvar örer, kurşun asker koyardı. Neden yapmadı dersin ?'

Dura kaldım. Nutkum tutuldu. Tekeden süt çıkaran Erbakan, yemin töreninde Fazilet Milletvekillerine itidal uyarısı yapmıştı. Ajan, provokatör iddialarına bir kelimeyle de olsa cevap vermedi.

Recai Kutan, Kavakçı'ya 'bugün yemin etmeyeceksiniz. Durumlar yatışır daha sonra yemin edersin' dedi. Kavakçı bu olayı şöyle anlatır:


- Eğer ben Recai Bey'in telefonuna kanmayıp yukarı çıkmasam, salondaki milletvekilleri bana destek verecekmiş.! (Merak Edilen Kızlar, Fehmi Çalmuk, Merdiven Yayınları, sayfa:34)


Merve Kavakçı, TBMM komisyonuna verdiği ifade de 'ikinci bir defa en sonda adım okunacağı zaman yemin etmek üzere Mecliste bulunduğumda Recai Kutan Bey Genel Kurul'a inmeden önce benimle görüşmek istediğini söyleyerek odasına çağırdı ve 'Yemin etmeyeceksin, parti böyle karar verdi.' dedi. O arada telefonum çaldı kız kardeşim Ravza beni cep telefonumdan aradı ve Nermin Erbakan Hanımefendinin aradığını, Hocamızın 'Merve nerede?' diye soruyor olduğunu söyledi ve 'Abla yemine inmiyor musun, yemin etmeyecek misin?' dedi. Ben de 'partim tarafından yemin ettirilmediğimi' ifade ettim..../.... Kürsüye ant içmek için yürümem halinde ise DSP'li kadın milletvekilleri başörtümü çekip parçalayacaklarmış, bu bilgiyi de o gün benimle eşzamanlı olarak Meclise giren Nazlı Ilıcak vasıtasıyla edindim.' (28 Şubat Darbe Komisyonu tutanakları,19,10,2012)

28 Şubat komutanlarına sahip çıkan karı-koca !

28 Şubat davası kapsamında 'müşteki' sıfatıyla ifade veren ve ifadelerine başvurulan Merve Kavakçı eski eşi Cihangir İslam ile birlikte mahkemelere geliyor, televizyonlara, gazetelere demeç veriyordu. Hatta dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel hakkında şikayetçi oldu. 'Ben dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in benim partime yaptığı baskılar sebebiyle, o dönemin BÇG'sinin başı örtülü bir vekilin oylarla seçilmiş olmasına rağmen fiilen görev yapmasının engellenmesinde oynadıkları rol sebebiyle adalet önüne çıkartılmalarını ve bu adaletin tesisinin sadece askeri kanatla kısıtlanmaması gerektiğini, o darbenin hiçbir zaman sivil desteği olmadan yapılamayacağının idrakinde olarak da sivil kanatta medyadan, bürokrasiden, iş dünyasından kimler bu işte rol aldıysa adaletin önüne çıkartılması gerektiğini bu ülkeyi seven bir insan olarak talep ediyorum.'

Merve Kavakçı ve eski eşi Cihangir İslam

Ankara 13.Ağır Ceza Mahkemesi hiç bir beklenmedik bir şekilde 28 Şubat'ın komutanlarına tahliye kararı verdi. Bu umutların sönmesi anlamını taşıyordu. Tahliyeler Kasım 2013'e kadar 71 yükseldi. Aralarında kudretli generallerinden bulunduğu komutanlar bir bir 28 Şubat davasından yırtıyordu.

Yine geçenlerde bir olaya tanık oldum. İslami Hukuku ve Feraiz dersleri veren bir hocamız ile Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı arasında bir konuşma geçmişti. Olay vahim mi vahim.

28 Şubatçı komutanlar bir bir tahliye olunca Kavakçı'nın da vekaletinin olduğu bir grup avukat Vatan ve millet hakkkı için tahliye kararına itiraz etmişler. Bu kez devreye şimdilerde Saadet Partisi'nin mangalda kül bırakmayan, yeminli bir Erdoğan düşmanı gibi konuşan İstanbul Milletvekili Prof.Dr. Cihangir İslam girmiş. Avukatlara bırakın laf söymeyi hakaret üstüne hakeret etmiş.


'Tahliye kararına itiraz etmenizi kim istedi. Bizim böyle talebimiz yok. Hemen dilekçeyi geri çekin'


İşin ilginç yanı Merve Kavakçı da kocasının yanında durmuş ve destek olmuş. Yusuf Ziya Kavakçı'ya olay aktarıldığında yine avukatlara ikinci bir yaylım ateşi gelmiş. 'Bizi niye şikayet etttiniz?'

Araştırdım. 'Vay be' dedim. Vay be…Aklıma, vicdanıma, imanıma mukayyet ol Allah'ım…!