0
Bana balık verme, balık tutmayı öğret diyen ünlü Çin atasözüne karşılık olarak bugünkü tüketim ekonomisinde balık tutmak değil, balık yemek öğretiliyor. Dünyanın her yerinde yaşanan tüketim çılgınlığı karşısında insanlar ne balık tutmayı öğrenmek istiyor, ne de balık tutmak için çalışmayı. Beleş balık peşinde koşanlar, kendilerine verilen balık karşılığında neler ödedikleri veya nelerden vazgeçtikleri konusunda ise son derece duyarsızlar.
İnsanların balık tutmayı öğrenmek yerine, balık yemeyi öğrenme ve bedava balık peşinde koşmaları mantıklı mı? Gerçek hayatın romana kıyasla çok daha saçma olması şaşırtıcı değil. Çünkü romandaki kurmacanın mantıklı olması gerekir diyen Mark Twain, bedavacılığın sonundaki felaketi görmeyen aç gözlü insanların mantığını çözebilir miydi? Yoksa bunu çözebilmesi için dünyaca ünlü bir yazar değil de, insanın ihtiraslarını derinlemesine inceleyen bir psikolog mu olmalıydı?
Nedir insanları bu bedavacılığa ve hazırcılığa iten sebep? Çalışmadan, efor harcamadan, rekabetten uzak rahat bir hayat sürdürmek hayali mi? Çalışma hayatının getirdiği stresmi? Acaba tamamen stressiz bir yaşantı mutlu mu eder insanları?
Organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanmasıyla ortaya çıkan bir gerginlik durumu olarak tanımlanan stres, aslında bizi tetikte tutmak için var. Tehlike olarak algıladığımız bir durum karşısında hissettiğimiz stres sayesinde hayatta kalıyoruz. Stres bizi yaşama karşı dirençli tutuyor. Bir olay karşısında stres yaşamıyorsak, o işin üstesinden gelmek için motive olmamız zorlaşıyor. İnsanlar ancak karşılaştıkları zorluklar ve meydan okumalar karşısında tüm güçlerini ortaya koyarak yapabileceklerinin en iyisini yapmak için çaba gösteriyorlar.
Zorluklarla mücadeleden kaçan veya hedeflerine ulaştığını düşünen insanlar tutkularını kaybediyorlar, artık o kadar çok çaba harcamalarına gerek kalmadığını görerek gevşiyorlar, rehavete kapılıyorlar. Oysa zeki insanlar sorunları düşünerek enerjilerini topluyor ve yeni çözüm yolları denemekten heyecan duyuyor. Günlük hayatta karşılaştığı sorunların üstesinden gelerek başarı elde eden insanlar mutlu oluyor. Bu rekabet ortamı oyun heyecanını, canlılık ve zafer duygusunu tattırarak yaşamdan zevk almayı sağlıyor. Burada önemli olan, vurdumduymazlıkla sinir krizi geçirme arasındaki dengeyi bulmak. Bunun için de zihnimizde küçük köpek balıkları beslemek gerekiyor. Nasıl mı?
Hikaye bu ya; suşi yemeyi çok seven Japonlar, suşinin ana malzemesi olan orkinos balığı kendi kıyılarında tükenince, daha çok avlanmak için büyük gemilerle uzak denizlere açılırlar. Fakat balıkçıların uzaklarda yakaladıkları orkinoslar limana gelene kadar bayatlar. Tüketiciler taze balık ister.
Bunun üzerine gemilerine dondurucular yerleştiren balıkçılar yakaladıkları orkinosları dondurup o şekilde pazara sunarlar. Ancak donmuş balığı sevmeyen tüketiciler, taze balık ister.
Bu kez balıkçılar gemilerine büyük havuzlar yaptırır ve yakaladıkları orkinosları bu havuzlarda tutarak canlı canlı limana getirirler. Ancak havuzlarda aç kalan balıklar bir deri bir kılçık kalır. Sıska balığı sevmeyen tüketiciler, taze balık ister.
Balıkçılar yakalayıp havuza koydukları orkinosları yemle beslemeye başlarlar. Fakat havuzlara konularak beslenen balıklar suda sıkkın, yorgun ve bezgin bir halde hareketsiz durmaya başlarlar ve aşırı yağlanarak şişmanlarlar. Sağlıksız ve aşırı yağlı balığı sevmeyen tüketiciler, taze balık ister.
Tüketicilerin taze balıktan başkasına razı olmayacaklarını anlayan balıkçılar, havuzdaki orkinosları hareket ettirmenin ve balıkları zinde tutmanın yolunu araştırırlar. Sonunda avladıkları balıkları havuzlarda yaşatarak kıyıya getirmeye devam ederler. Ancak bir farkla: Havuzdaki orkinosların taze balık lezzetini yitirmemesi için her havuza küçük birer de köpekbalığı salarlar. Havuzlardaki köpekbalıkları gemi kıyıya varana kadar birkaç balık yeseler de; köpekbalığından kaçarak sağ kalan balıkların hepsi sürekli hareket ettikleri için kıpır kıpır canlı, zinde ve son derece de lezzetlidir.
Orkinoslar, köpek balığının yaşattığı hayati bir rekabet ya da ölümcül bir meydan okuma karşısında yapabileceklerinin en iyisini yapabilecek kadar motive olmuşlardır. Tıpkı taze balık isteyen tüketiciler karşısında işini kaybetme stresiyle motive olarak çözüm bulan balıkçılar gibi...