0

Yıllar önce televizyonda bir yarışma seyrediyorum. Sunucu ilginç bir soru yöneltiyor. Soru şöyle:

-Ağaçta yaşayan bir hayvan ?

Cevap gecikmiyor:

-Manda…

-Hiç Manda ağaçta yaşar mı ?

Türküsü bile var diyor yarışmacı:

-Manda yuva yapmış söğüt dalına, aman…!

Bu sıralar tam da Manda'nın ağaca yuva yaptığı zamanlar…Yalnız Türkiye'de değil Ortadoğu'da hatta Bosna'da bile sol kesim (laik kesim diye adlandırılanlar var) yükselen siyasi İslami hareketi veya onların siyasal İslam diye nitelendirdiği siyasi partilere galebe çalmak, al aşağı edebilmek için devamlı askerden yandım istediler. Onun gölgesinde yumruk attılar, onun gölgesinde rakiplerinin sırtını yere getirmek, bazen de emdiği sütü burnundan getirmek için onların yumruğunu kullandılar. Bosna'da iş bununla kalmadı Sırplar çağırıldığı Bilge Adamı iktidardan indirmek için. Türkiye'nin siyasi tarihinde 1960 darbesi başta olmak üzere aklınıza askeri, cunta, post modern, e-muhtıra gibi örneklerin hep arkasında hep bu hırs ve intikam duygusu vardı.

Şimdi Cumhurun başkanı derin millet refleksinden yana olunca, Baş komutan ordusuna, ordu da baş komutanına buna ilaveten cumhur ikisine birden sahip çıkınca gözler dış güçlere, emperyalistlere, manda ve himaye, müstemleke severlere yöneldi. Vur Amerika vur, CHP iktidarını kur…Vur Almanya vur, CHP-HDP iktidarını kur…Sloganlarına alkış tutulmaya başlandı. Recep Tayyip Erdoğan'dan kurtulmanın yolu bundan geçiyor. Onların desteğiyle yalnız iktidar değil, Türkiye'nin milli refleksi ortadan kaldırılıp yerine kurulacak yalnızca hükümet modeli değil bir devlet modelidir.

Bu iş aynı Türk Futbol Milli takımının bir ülkeyle yaptığı maçta kalesine giren her golde ayağa kalkarak sevinen bölücü Kürtler'in tavrına benziyor. Bu iş aynı Ak Parti iktidarından imzaya gönderilen kanun ve tasarıların onaylanmayarak TBMM'ye iade eden dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, kollarını dirsekten kırıp ileri/geriye hareket ettirerek 'Nasıl da geçirdik' diye nara atan bürokratların sevinçlerine benziyor. Bu iş yani CHP'nin yaptığı Stockholm sendromuna benziyor. Mahkeme adıyla kurulmuş köle pazarında, insan alıp insan satıyorlar. Bu pazarlarda ihanet alınıp ülke satıldığına bakılırsa atalarımızın taşı gediğine koyan sözleri bugün buna alkış tutan, keyiften dört köşe olanlara söylenmiştir. Mahalle yanarken kimlerin saçlarını taradığı ortadadır.

'Washington, Türkiye'de temel Türk milli çıkarlarına karşı küstah ve düşmanca niyetleri olan korsan bir aktör olarak görülüyor.' sözlerini söyleyen ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA'in eski ajanlarından, 'Siyasi İslam`ın Geleceği' başlıklı kitabın yazarı Graham E. Fuller, 2003 yılının Temmuz ayı ortalarında Los Angeles Times gazetesinde yer alan bir yazısında şunları belirtiyordu: 'Washington Türkiye`de temel Türk milli çıkarlarına karşı küstah ve düşmanca niyetleri olan korsan bir aktör olarak görülüyor. Bu algılamanın tamamı doğru olmasa bile, algı her şey demek. Ankara, geleceğinin artık Washington ile mi, yoksa belki de bunun yerine AB ve Rusya, Çin, Hindistan gibi, ABD`nin gücüne karşı denge arayışındaki diğer büyük bölgesel güçlerden oluşan bir koalisyonla mı olacağını tartışıyor.'

Türkiye'nin bölgesel olarak stratejik üstünlüğü aldığı bir dönemde Rıza Sarraf denen şahsın söyledikleri, 2013 yılında 17-25 Aralık'ta FETÖ'cülerin savcılarının, gazetecilerinin, polis şeflerinin söylediklerinin aynısıdır. CIA operasyonu üç yıl aradan sonra yeniden sahneleniyor. Hedefin CHP'li Şükrü Elekdağ'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye'ye yönelik yeni haçlı seferine işaret ettiği bir dönemde Ak Parti adına konuşan, açıklama yapan, aklı sıra kaş yapayım derken göz çıkaran siyasilere baktığımda Vallahi de üzülüyorum. Kriz yönetimi, algı yönetimi gibi tecrübe edilmiş metodolojileri bir kenara bırakıp siyaset üretmek mümkün değil. Bakın Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş'un haline…2015 yılında Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin düzenlediği törende Rıza Sarraf'ın şirketi Volgam'ın ödülünü Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile birlikte vermişti. Kurtulmuş verdiği ödül ile ilgili 'Eğer önceden bu isme ödül vereceğimi biliyor olsaydım o karenin içinde yer almazdım. Ve bu karenin ortaya çıkmış olması, bu fotoğrafın ortaya çıkması inan ki herhalde en çok bana rahatsızlık vermiştir. Keşke bu organizasyonu yapanlar bunları daha önceden ayarlamış olsalardı ve bu karenin içinde yer almasaydık.' sözleri ortaya çıkan Rıza Sarraf ile birlikte anılma realitesini ortadan kaldırmıyor. Her Sarraf iktidar ilişkileri yazıldığında yanına iliştirilen bu görsel gelecek vaad eden, siyasi umut olan bir siyasi karakteri Ak Parti'nin ihmal ettiği Kültür ve Turizm politikalarına bakan bir Bakanlığa hapsedilmesine neden olmuştur. O gün üzerine yapılan kirli hesabın, imha ile sonuçlanacak gelecek senaryosunu bilebilse veya yanı başında taşıdığı boyu posuyla dolaşan ancak 'siyah ipliği, beyaz iplikten ayırt edemeyen' kadrolar tarafından bilgilendirilse sonuç böyle olmayacaktır. Bakanların yanı başındaki danışmanların bu maliyet hesabından hisselerine düşecek yüzde 1'lik pay bile yoktur. Alışverişi bu kadrolar yapar, hesabı siyasiler öder. Aynı 15 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın servis bile edilmeyen ünlü ve tarihi Marmaris konuşması gibi…Cumhurbaşkanının o gece başka bir şansı olmayabilir, CNN Türk, NTV, TGRT Haber, Kanal 24'e bağlanmayabilirdi. Atılan golün davası olmaz gerçeği önümüzde dururken herhangi bir hesap sorulmaması da başka bir vehamettir. Dava adamı ne zaman, hangi şartta ne yapacağını iyi bilendir. Belki de bütün olan bitenler dava adamı yerine günün adamı/adamlarıyla çalışmak kararından kaynaklanmaktadır.

Şimdi insan pazarından ihanet alınıp devlet satılıyorsa, yine bu pazarda mebus alınıp lider satılabilir. Ak Parti'yi bekleyen en büyük sorun budur. Bugün ortaya şart koymadan, ancak demeden Recep Tayyip Erdoğan'ın yanında yani devletin yanında Devlet gibi duranlar aranmaktadır. Bahçeli gibi dimdik, 'devlet ebed müddet' diyerek Erdoğan'ın yanında yer alma yerine karnından konuşan, dudak kenarları gevşeyen, el oğuşturan Ak Parti'ye pamuk ipliğiyle bağlı olan kadrolar yeni bir yol haritası oluşturuyorlar. Rıza Sarraf'ın her sözüne 'oley' diye ayağa kalkanlar arasında yalnızca CHP'lilerin olmadığını söylüyorum. Bu yüzden "Merhamet ederseniz, acınacak hale gelirsiniz" diyen Erdoğan'ın kılıcı Ak Parti'de çok kelle götüreceğe benziyor.

Prof. Dr. Erol Kahveci'nin uzlaştırmacı eğitimine katılınlar öğrencileriyle öz çekimi.

UZLAŞAN TÜRKİYE İÇİN UZLAŞTIRMACILAR

Kelime olarak 'Haklar, Üstünlükler veya Fadıllar(Erdemliler) Sözleşmesi (yemini)' anlamına gelen Hılfu'l-Fudûl, İslam öncesi Mekke'de başlayan İslam peygamberi Hz. Muhammed'in rol aldığı Erdemliler Hareketi olarak bilinmektedir. 'Erdemliler, Halklar ve Üstünlükler' anlamında değerlendirilecek Hılfu'l-Fudûl; bir kişinin zulme uğradığını gördükleri zaman onunla birlikte olmayı, mazlumun hakkı zalimden alınıncaya kadar zalimin karşısında durmayı, tam bir eşitlik sağlanana buna devam etmeyi öngörür. Patent merkezli faaliyet gösteren Bir Danışmanlık firmasının sahibi Erol Tulumbacı 'uzlaştırmacı' eğitimini tavsiye ettiğinde 'onarıcı adalet' kavramı karşımızda çıktı. Türk adalet sistemi açısından yeni olduğu kadar hukuk çevrelerinin 'uzlaştırıcılık' başlığında bazı maddelere direnç göstermesini geçen yıl ki adalet verilerine bakarak değerlendirmek gerekli. 100 bin kişi kendisine önerilen uzlaşma teklifini ret etti. Uzlaştırmayı-uzlaştırmacının fonksiyonunu bilmediklerinden mi nedir 100 bin kişi uzlaşmak istemedi. İşin ilginç yanı savcılıklarda zoraki gibi imzalatılan belge 'uzlaştırma' istenmediğine ilişkin belge işin kolaycılığını gösteriyor gibi olsa da hukuki sürecin yıllara sarkan dava serüvenine başlamasına neden oluyor.

Türk adalet sistemi Romalı'ların geliştirdiği 'Dişe diş, kana kan' adalet tanımaz düzenine karşı geliştirilen onarıcı adalet kavramı; suçtan etkilenen kişilerin ihtiyaçlarını dikkate alarak, suçun olumsuz etkilerinin giderilmesini, failin sorumluluk üstlenerek mağdura ve topluma verdiği zararı kabul etmesini, zararın giderilmesini, onarılmasını uzlaşma metni etrafından bütün bunları telafi etmesini sağlamaktadır.

Özgür irade, hukuka ve ahlaka uygun bir uzlaştırma sağlanabilmesinin en öndeki kuralı ise insan…Prof. Dr. Faruk Erem'in 'Suçluyu kazırsan altından insan çıkar' sözünü nakleden Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden, ceza hukukçusu Doç. Dr. Erdal Yerdelen; kelimenin tam anlamıyla uzlaştırmacılık konusunda kendisini vakfetmiş durumda. Onarıcı adaletin temelinden 'yüz yüze görüşme var' diyen Yerdelen'e göre; 'Cezalar, ağırlıklarıyla değil kaçınılmazlıklarıyla önemlidir.' Prof. Dr. Erol Kahveci ise uzlaştırmayı; 'diyalog-ortak karar. Toplumsal barışa katkı' olarak özetliyor. Yrd. Doç. Dr. Zehra Erşahin ise uzlaştırmacılara sosyal öğrenme, gözlem davranışları anlatırken 'Suçlu bazen mağdurdur' gerçeğinden hareketle tüme gelimi işaret ediyor. Yrd. Doç. Dr. Nevfel Boz 'Suç nedeniyle oluşan zararları ve suçun geleceğe yönelik etkilerini çözmek için bir araya getiren süreç' olarak yorumladığı uzlaştırmacılık için 'iyileştirme' vurgusu üzerinde duruyor. Şu ana kadar 20 ayrı grupta 20 kişiyi geçmeyen sınıflarda eğitimler sürüyor. Eğitimin nicelik değil de nitelik yönünden değerlendirmesini yapmak gerekir. Yoksa aksayan yönlerini yazsak konunun esasından çıkacağız. Bu durumu Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi rektörüne bir mektupla da bildirdim.

Ceza mahkemelerinde görev alacak uzlaştırmacılar eğitim sertifikasını aldıktan sonra Adalet Bakanlığı'nın Alternatif Çözümler Daire Başkanlığı tarafından yapılacak imtihandan en az 75 puan almalarıyla birlikte göreve başlayabilecekler. Uzlaşan Türkiye için uzlaştırmacılar 2018 yılının bahar aylarında göreve başlayacaklar.

Man belgeleri nedeniyle kendisine hakaret edildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na iftira ve hakaret davası açması ceza mahkemesi konusu. Açılan dava 30 gün sonra Cumhuriyet Savcısı tarafından Uzlaştırma Savcısının başında olduğu Uzlaştırma bürosuna gelecek ve bir uzlaştırmacı görevlendirilecek. Dosya kendisine verildiğinde uzlaştırmacı; 30 günde bu dosyayı uzlaştırma/ uzlaştırmama seçeneklerinin biriyle sonuçlandırmak zorunda. İlave 20 günü daha var. Mağdur ve şüpheli uzlaşmak istiyorlar mı?, Uzlaşmak için yüz yüze görüşmek istiyorlar mı? Onarıcı adalet için özgür iradeleriyle sorularda karar vermek zorundalar.

Onarıcı adaletin büyüteceği ağaca da İnşallah manda yuva yapmaz.