0

Vakıf, yaratandan ötürü yaratılanlara merhamet, şefkat ve sevginin müesseseleşmiş şeklidir. Diğer bir ifadeyle Allah'a adanan ve faydalanmaktan ebediyyen menedilen varlıklardır.

Hicretten sonra Medine toplumunda Mekkeli Muhacirlerden ve Medineli ensardan imkan sahibi olup da vakfetmemiş olan tek kişi olmadığı bilinmektedir'

Osmanlılar, Peygamberin buyruğunda kutlu söze gereği olarak:

'İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.' beyanını kendilerine rehber bilerek vakıf yoluyla sayısız muazzam ve kalıcı eserler vücûda getirdiler.

Başta Osmanlı padişahları, devlet adamları ve diğer hayırsever zenginlerin o mübarek ve mukaddes beldelere tahsîs ettikleri vakıflar sayesinde o beldelerde yürütülen hizmetler, bütün Müslümanların takdir ve minnetini kazanmıştır.

İslam tarihi boyunca sosyal hizmet anlayışının kurumsallaşmasına göz attığımızda vakıflar dikkati çekmektedir. Vakfın kaynağı İslam prensiplerine dayandırılmakta ve Kur'an'dan ve hadislerden deliller getirilerek bir İslam Kurumu olduğu savunulmaktadır. 'Sevdiğiniz şeylerden Allah için harcamadıkça tam hayra erişemezsiniz,' buyruğu vakıfların kurulmasında ilke kabul edilmiştir.

Vakıflar faydalanma bakımından ikiye ayrılır.

İlki bizzat kendisinden yararlanılan vakıflardır ki bunlara hayrî kurumlar denilir. Mabetler, medreseler, mektepler, imaretler, zaviyeler, kütüphaneler, misafirhaneler, köprüler, hastaneler, çeşmeler, sebiller, bu hayır kurumlarını oluşturur.

İkincisi bunların sürekli ve düzenli işlemesini sağlayan bina, arazi, nakit para vs. gelir kaynaklarının oluşturduğu vakıflardır.

Peygamberimiz (sav) döneminden itibaren varlığından söz edilebilen vakıf kurumları kargaşa dönemlerinde azalmakla beraber Büyük Selçuklular döneminden itibaren hız kazanmış ve Osmanlılarda büyük gelişme göstermiştir.

Maddi bir karşılık beklemeden başkalarına yardım etmek gibi yüce bir düşüncenin eseri olan vakıf, yüzyıllardan beri İslam ülkelerinde büyük bir önem kazanmış, sosyal ve ekonomik hayat üzerinde derin etkiler yapmış dinî ve hukuki bir kurumdur.

Vakıflar aracılığıyla ihtiyaç sahiplerinin sürekli gözetilip desteklendiği anlaşılmaktadır. Sadece fakirlik durumunda değil, öğrenci, hasta, yolda kalmış olmak gibi birçok durumda vakıflar, çözüm için sosyal hizmet sunan kurumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Sadece insanlar için değil, aç, barınaksız hayvanların da vakıflar aracılığı ile korunduğuna İslam tarihi şahitlik etmektedir.

Hayvanların da düşünülmüş olması vakıfların çok yüksek bir sosyal hizmet anlayışı olduğunu göstermektedir.

Sosyal dayanışma ve yardımlaşma günümüzde maddi imkan sahiplerinin zekat ve sadakalarıyla ve de devlet eliyle yürütülmektedir. Bu konuda sistemli bir şekilde ihtiyaç sahiplerine ulaşmak için gerekli düzenlemeler mevcuttur.

Örneğin mahalli idarelerce yoksulların tespit edilmesi, bildirilmesi ve desteğin ivedilikle ulaşması sağlanmaktadır.

Maddi sorunların yanı sıra aile içi şiddet, toplumsal şiddet gibi her gün duyduğumuz onlarca haber karşısında yapılması gereken en önemli şey, duyarlılığı artırmak için sosyal dayanışma ile ilgili dini ve ahlaki değerlerin, erdemlerin güncel tutulmasıdır.

İşleyiş açısından elbette farklılıklar vardır. Sosyal hizmet en kısa açıklamasıyla muhtaç durumdaki kişilere yardım etmektir, İslam dini de bunu emretmektedir.

İyilik yapana en azından dua etmek, memnuniyeti izhar etmek dayanışmayı güçlendirir.

İnsanın güzel ahlakıyla topluma örneklik teşkil etmesi, yerine göre cemiyete yapılabilecek en büyük iyiliktir.

Bazen affedicilik yapılabilecek en büyük iyiliktir. Cemiyet fertleri arasında dayanışmayı sağlayan ve hastalıkları gideren bir neşterdir.

İyilik, acımak, korumak ve kollamak, evrendeki her canlıyı kapsamalıdır. İnsanlara iyilik yapıp da kendileri korumaktan aciz olan hayvanlara acımasız olan adalet terazisini bozacağı çok açıktır.